Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 25 Nisan 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Gıda »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Gıda Güvenliği
 Tüketici Köşesi
 Un, Unlu Ürünler
 Makarna
 KuruTahıl,Bakliyat
 Yemeklik Yağlar
 Kırmızı Et, Ürünleri
 Fast Food
 Dondurma
 Beyaz Et, Ürünleri
 Yumurta, ürünleri
 Süt, Süt Ürünleri
 DondurulmuşGıda
 Sebze,Meyve
 Bal, Reçel
 Zeytin, Ürünleri
 Konserve,Turşular
 Hazır Yemek
 Kuru Yemiş,Çerez
 KurutulmuşGıda
 Organik Gıdalar
 Diyet Gıdalar
 Baharatlar
 Salça, Ketçap
 Tatlı, Şekerleme
 GDO Gıdalar
 Marketler, Haller
 Toptancı, Bakkal
 Restoranlar
 Diğer Gıdalar
 Ambalaj
 Seminer,Kongre




 Osman MÜFTÜOĞLU
 [email protected]

 19 Ağustos 2013





Şekerin fazlası erken bunatır

Amerika’da yapılan son araştırmalar bilinen bir gerçeği bir kez daha doğruladı; şekerin fazlası erken bunama riskini artırıyor.


Peki bunun için ne yapmalı, ne yapmamalı? Buyurun...

DİYABETİNİZ olsun ya da olmasın kan şekerinizi yılda en az iki kez kontrol ettirmenizde fayda var. Diyabetli iseniz, hele bir de şeker hapları veya insülin de kullanıyorsanız bu kontrolleri daha sık yaptırmanız gerekiyor ama araştırmalara bakılırsa esas sorun şeker hastalarında değil gizli şekeri bulunanlarda! Çünkü bu “diyabet adayı” kişiler –prediyabetliler- veya kan şekeri sadece toklukta yükselip açlıkta 100-120 mg/dl bandında seyir edenler de en az diyabetliler kadar yüksek riskli kişiler. Onların da beyinleri, kalpleri, gözleri, böbrekleri tehdit altında. Bu bilgi yeni bir araştırma ile geçenlerde bir kez daha doğrulandı. Amerika’da yapılan bu yeni bir çalışmada Washington Üniversitesi uzmanları, diyabeti olmayan kişilerde de bunama riskinin kandaki şeker seviyelerinden etkilendiğini, kan şekeri yükseldikçe de riskin arttığını net bir şekilde gösterdi.

RİSK TAM 18 KAT ARTIYOR

Araştırmaya göre beyninizin –ve belleğinizin- kan şekerinden olumsuz etkilenmesi için şeker seviyelerinizin ille de 150-200 veya daha yüksek rakamları ulaşması gerekmiyor. Bellek fonksiyonları da bunama riski de kan şekerinizdeki ufak tefek yükselmelerden bile ciddi ölçülerde etkileniyor. Örneğin kan şekeri 115 mg/dl olan biriyseniz kan şekeri 100 mg/dl olanlara oranla bunama riski tam 18 kat artıyor. Bu bana göre son derece önemli bir bulgu. Diyabetlilerde bunama riskinin daha yüksek olduğu, kan şekeri hafif yüksek diyabetlilere oranla kontrolsüz bir şekilde yüksek seyir eden diyabetlilerin bunamaya daha fazla eğilimli olduklarını zaten biliyorduk ama bu araştırma ile çok net bir şekilde gösterildi ki kan şekerindeki artışların belleği olumsuz yönde etkilemeleri için ilerlemiş bir diyabet hastası olmanız, hatta diyabet kontrolünü ciddiye almamanızın pek önemi yok! Problem neredeyse daha “erken diyabet/diyabet adaylığı/prediyabet” döneminde iken de kendini yavaş yavaş göstermeye başlıyor. Bellek –ve beyin- kanınızdaki ufak tefek şeker dalgalanmalarından daha o dönemlerde b ile etkileniyor.

KALP İÇİN DE TEHLİKE VAR

Benzer bir durumun koroner kalp hastalığı için de söz konusu olduğunu biliyoruz. Diyebetlilerde özellikle diyabet kontrolünü ciddiye almayanlarda kalp krizi geçirme riski çok daha fazla. Ama “şeker-diyabet ilişkisi” bununla da sınırlı kalmıyor. Ciddi bir kolesterol yüksekliği olmayan ama geniş bel çevresi, iri göbeği ve insülin direnci problemi nedeniyle “prediyabet-diyabet” arasında gidip gelenlerde koroner kalp hastalığına yakalanma ve kalp krizi geçirme ihtimalinin sağlıklı kişilerden daha yüksek olduğu bugüne kadar pek çok araştırmada net olarak gösterildi. Özetle “diyabet-kalp” ilişkisi aslında “gizli diyabet” döneminde başlıyor.

-Bunları yapmayın

1. Sadece açlık şekerinin normal olması diyabetli olmadığınız anlamına gelmez. Tokluk şekeri de mutlaka ölçülmeli.
2. Açlık şekerinizin normal, tokluk şekerinizin normalin altında olması da diyabet riskine işaret edebilir. Bel çevreniz ne kadar geniş, göbeğiniz ne ölçüde büyükse, iyi kolesterolünüz ne kadar düşük, trigliserid ve kan basıncınız ne kadar yüksekse, risk o kadar belirginleşir.
3. Açlık insülininiz 5’den, insülin direnciniz
2.5’dan az olmalı.
4. Un ve şeker tüketimi arttıkça –özellikle genetik eğilimi olanlarda- diyabet riski artıyor.
5. Açlık şekeri 95-100 aralığında olanla prensip olarak
daha az şeker, şekerli yiyecek, içecek, taze sıkılmış da olsa meyve suları, sağlıklı olsalar da tatlı meyveler ve ekmek, makarna, pilav, patates gibi nişastalı yiyecek tüketmeli.
6. Diyabeti önlemenin ve kan şekerini, kan insülinini dengelemenin yolu zannedildiğinin aksine sadece şekeri, unu, nişastayı azaltmaktan geçmiyor. Düzenli fiziksel aktivite, diyabeti önleme veya mevcut bir diyabeti kontrol etmede en az ne yediğiniz, içtiğiniz ve hangi hapı yuttuğunuz kadar önemli. Hayatınıza yeterinde aktivite katmadan, yaşınızın, bedeninizin ve imkânlarınızın el verdiği ölçüde uygun bir egzersiz planını ısrarla uygulamadan diyabetle kalıcı ve etkili bir mücadeleyi başarmanız çok güç!

VÜCUDA ZARAR

Son zamanlarda “Aman daha az un, şeker tüketin, insülin direncinizi daha fazla dikkate alın, daha dikkatli izleyin, sadece açlık kan şekerinizi ölçtürmekle yetinmeyin, açlık insülini, tokluk insülini ve tokluk kan şekeri ile Hemoglobin A1c (HbA1c) değerlerinizi de öğrenin ve takip edin, bir türlü ciddiye almadığınız bel çevresi genişliği probleminizi mutlaka halledin” diye tekrarlayıp durmamızın nedeni biliniz ki bundan ve bu bilgilerin kesinliğindendir. Sağlığınızı izlerken kan şekeri değerinizde 100’lü rakamlara en ufak yükselmelerden, üç aylık kan şekeri ortalamalarınızın %6 mg ve üstündeki her türlü değerlerinden, vücudunuzdaki her hücrenin ciddi biçimde zarar gördüğünden hiç şüpheniz olmasın.

Tohum toprak ilişkisi

“YILLARINI en geniş boyutlarının ufuklarından süzerek, dünyayı sayısız kez kucaklamış ünlü yazarlar dahil, yaşlılıklarında, küçük bir çiftlik evi, anlayışlı bir eş ve sıcak gülüşlü torunlar özleminin düşlerine sığınıyorlardı. Oysa gençliklerinde önce böylesi dar bir ortamdan kaçmışlardı ve vara vara kaçtıkları dünyanın özlemine varıyorlardı. Modernleşen dünya, öz yaşam örneklemelerinde henüz sağlam ölçüler getiremiyor, bireyler için sıkıntılı, garip bir çalkantıyı ve aranışı sürdürmekten öte gidemiyorlar. Ve belki de çağın en büyük dramıydı bu…” Geçtiğimiz hafta kaybettiğim annem için ziyaretime gelen bir arkadaşımı, yaşadığı, daha doğrusu doğup büyüdüğü, yüksek öğrenimden sonra da döndüğü kasabamızdan, Anamur’dan şikâyet ederken bulup, aynı günün sabahında Sayın Çetin Altan’ın köşesinde okuduğum şu cümleleri anımsayınca, aklıma yazıdaki şu diğer cümlelerin takılmaması imkânsız hale gelmişti: “Yaşam dinamizminin hedefi sık sık kayıyor, büyük geziler özleyenler, bakkal dükkânı açmaya, villa yaptırmak isteyenler, at yarışlarında şanslarını denemeye başlıyor. Kırk yılda bir dört ucunu bir araya getirenler ise genellikle lüks salonlarda, yüzeyde, suyuna tirit konuşmalar ortasında soğuk bir iç yalnızlığa düşüyorlardı. Yaşam biçimlerinden hangisinin en doyumlu ve ruhsal açıdan en sağlıklı bir ortam yaratacağı konusunda kesin bir örnek yoktu. Beylik deyimiyle küçük burjuva yaşamının darlığı ve kısırlığı ile çerçevesiz bir yaşamın; boyutsuz ve yer çekimsiz boşluğu ortasında yirminci yüzyılın yeni kuşakları iyiden iyiye bocalamaya başladılar.” Yazıyı okuduğumda içimden “Çetin Altan usta konuya yine damardan girmiş!” diye geçirdim. Ciddi bir bocalama ve kararsızlık içinde gördüğüm arkadaşıma da “Anamur’dan hiçbir yerlere kıpırdamamasını, geçmişinden, çevresinden ve ailesinden asla kopmamasını” sıkı sıkıya tembihledim. Şu güzel cümleyi bir kenara not etmesini de söyledim: “Her tohum kendi toprağında yeşerir”.









http://www.hurriyet.com.tr

Ekleme Tarihi
19.08.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Osman MÜFTÜOĞLU ,Şekerin fazlası erken bunatır
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız