Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 25 Nisan 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Ekonomi, Lojistik »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Tarımsal Destekler
 Havza Bazlı Destekleme Modeli
 Ekonomi, Finans
 Tarımsal Kredi, Bankalar
 İşletme Yönetimi
 Yatırımlar, İş Geliştirme
 Tarımsal Politika, Mevzuat
 Gıda, Tarım Lojistiği
 Marketler
 Tarım Sigortası
 Fuarlar
 Diğer

Gelin bu hafta küçük küçük değerlendirmeler yapalım. Olay çok, haftada bir yazınca bazen gündem kaçıyor. İlk başlık Davos'tan. Davos nedir, bizim için bitmesi hayırlara vesile midir? "Davos bizim için bitti", öyle dendi. Yaşadıkları ülkenin başkentinin adını bilemeyenler dahi öğrendi "Davos" sözcüğünü, iki köylü bir kasabanın adını. Kim bilir ne düşündüler? Genelde anlamış gibi yaptı çoğunluğumuz. Konuşabilmek, meramını anlatıp insanları ikna edebilmek yerine kalkıp gidilen bu tür toplantıların kimseye bir fayda sağlamayacağını akıllarına dahi getirmediler. Bu Davos nedir, ne değildir, nasıl gidilir, kimler gider, neden gider, ne yer, ne içer, geyik haşlama kaça yenir, iyi şampanya kaça içilir, otelde bir gece uyumak için yedi yüz euro neden verilir, paraları kimler öder, nereye masraf yazar, işin sonunda kimler kazanır, pek kafa yormadılar. Dostlar, bu Davos muhabbeti otuz küsur yıldır var. Hazırlayanlara iyi para kazandırıyor. Başkanı da bizim Başbakan kızdı; kalktı gitti, "gelmem" dedi diye hem karizma çizilir hem paracıklar gider, işler bozulur diye pek bir endişelendi. Yıllardır kayıt parası, yemek parası, otelden, kiralık otomobilden komisyon gibi uçan kuştan para alınarak sürdürülen tatlı düzen olur da kötü etkilenir diye pek bir telaşlandı. Ama merak etmesin önümüzdeki sene olmaz ise öteki yıl bizim ekip yine orada olur. Bu özel toplantıya katılan CEO'lar (Rahmetli Aziz Nesin derdi; "herkes kendini bir .ok sanır, bazıları var onlar iki") yani bu iki olanlar Davos'ta ayak üstü sohbet ederken tam altmış iki bin çalışanlarının işine son vermişler. Dahası var: Toplantılar başlamadan önce de 85.000 kişiyi işten çıkartmışlar. Bunların Amerika'da olanlarının bir foyası daha çıkmış ortaya. Rivayet olunuyor ki, genelev eğlencesinin giderlerini "akan tavan tamiri" faturaları ile yönettikleri şirketlere ödetmişler. Bizim halkımız pek duygulandı bu Davos muhabbetlerinden ama bu özel ve güzel Davos toplantılarından bugüne kadar dünya ahalisi için çıkmış hiçbir hayırlı sonuç yok. Bu yıl da aynı şey oldu. Ana tema "kriz sonrası dünya" idi. Yine yenildi, içildi. Hiçbir öneri çıkmadı 2500 katılımcıdan. Bir de konuşma süresi kavgası var biliyorsunuz. İstatistik meraklıları bu işin de istatistiğini tutmuşlar. Karşı taraf 21 dakika, bizim taraf iki defada 16+3=19 dakika konuşmuş. Bilginiz olsun diye yazdım.   DEVRİM Bu devrim bir başka devrim. Gözünüzden kaçmıştır. Hani bizim iyi paralar ile soyulduğumuz, sadece Rusya'ya otuz milyar dolara yakın ödediğimiz doğalgaz var ya; doğal olarak bir de ısınmak için bunu nasıl yakacağımız meselesi var. Teknik bir konu gibi görünse de işin gerçeği teknik değil yine soyguna dayanıyor. Yıllarca ithal malı kombiye iyi pazar olduktan sonra bu işi bilenlerimizin aklına gelmiş, devrim niteliğinde bir yönetmelik hazırlamışlar. Artık bin metrekareden büyük apartmanlara kombi, mombi yok. Merkezi ısıtma yapılacak. Nedeni; binlerce kombi merkezi ısıtmaya göre hesaplandığında yılda ortalama iki milyar dolarlık enerjiyi boşa harcıyormuş. Düşüne düşüne doğruyu bulmuş, devrimi yapmışız.   Bir başka güzellik; AB ile ABD arasında kavgaya ramak kalmış. Kriz ile başlayan korumacılık politikalarına, özellikle ABD'nin kendini koruyan politikalarına, AB hatta burnunun dibindeki Kanada dahi fena halde kızıyor. G-20 denen gelişmiş ülke liderleri, birbirlerine "korumacı uygulama yapmayacağız" sözü vermişler. G-20'de biz de varız. Bu "G" gelişmiş oluyor ama IMF'den destek alan, para isteyen tek G-20 ülkesi biziz. Sözü verdiysek yine yandık. Bu konu bizim altını üstüne getirdiğimizi sandığımız Davos'ta bile gündem maddesi olmuş. Ama ABD'nin pek sözünü tutmaya niyeti yok. İnsanlarını yerli malı kullanmaya özendirecek trilyon dolarlık ekonomiyi canlandırma paketinden vazgeçmiyor. Bunu yaparsa ithalatı azalacak, "al sana ikinci dalga kriz nedeni" deniyor. Bizde "bırakın batsın, her şeyi satalım" diyenler bakarsınız ellili yıllarda olduğu gibi "Yerli malı Türkün malı, herkes onu kullanmalı" kampanyasına başlarlar. Başlarlar da bizde mal ne kaldı, ona bir bakmak lazım.   Biliyorsunuz bizim bir de sürekli PARA derdimiz var. Başkası vermez ise yaşayamıyoruz. Devamlı arayıp duruyoruz. Gazetelerin ilk sayfasında IMF ve ümüğümüzü sıkarak bize vereceği 20-25 milyar dolar haberlerinden geçilmiyor. Aranan para haberi birinci sayfada büyük puntolar ile yer alırken bulunan para haberi ilginçtir aynı gazetenin 13'üncü sayfasında bir sütuna on santimden büyük haber olamıyor. Mesele şu: Hazine'nin 15 milyar liralık yani yaklaşık 10 milyar dolarlık şubat ayı başında geri ödemesi gereken iç borcu vardı. Sonuç ne oldu? Hiç kimse umursamadı. Birkaç gün içinde üç ihale açıldı, eski borçtan yüzde 1 daha ucuz faiz ile borçtan daha fazlası 18 milyar Türk Lirası bankalar, yabancılar ve yurdum insanı tarafından hızla karşılanarak borç başarı ile çevrilmiş oldu. Buna ekonomistler güzel bir yakıştırma bulmuşlar, fiyakalı bir laf "sürdürülebilir borç dinamiği" diyorlar. Yani ha babam de babam borç para alıyorsunuz, borcu borç ile ödüyorsunuz. Bu on sekiz milyar lira bugünün kuru ile on bir milyar dolar ediyor. Hani yazayım dedim, bizde para yok ya. IMF'den alacağız diye aylardır kıvırtıp, bir türlü alınamayan paranın nerede ise yarısını üç günde toplayabiliyor iseniz, bir şeyde yanlış var. Evlerde saklanan 5000 tona yakın altın ve miktarı bilinmeyen döviz, bu yılın ocak ayı itibariyle 90 milyar dolardan fazla yurtiçi döviz mevduatı (yurtdışındakiler ne yapsan gelmiyor) piyasaya girebilmek için sizce ne bekliyor? Güven duyulmayan bir ülkede sanırım iki yakamız bir araya hiç gelmeyecek.

Kalın Sağlıcakla. Haftaya: Rumuz İkibe-Üçce

Ekleme Tarihi
17.02.2009
Ekleyen Kişi


Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız