Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 29 Mart 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Ekonomi, Lojistik »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Tarımsal Destekler
 Havza Bazlı Destekleme Modeli
 Ekonomi, Finans
 Tarımsal Kredi, Bankalar
 İşletme Yönetimi
 Yatırımlar, İş Geliştirme
 Tarımsal Politika, Mevzuat
 Gıda, Tarım Lojistiği
 Marketler
 Tarım Sigortası
 Fuarlar
 Diğer

YILLARDIR kepenkleri indirilmiş çakralarınız zamanı gelip açıldığında;

Mutluluk yeniden keşfedildiğinde;

Alice tekrar, ait olduğu yere, “Harikalar Diyarına” döndüğünde;

İçinizdeki o muhteşem hayvanın kafesi açıldığında;

“Havada ‘Hakuna matata’ var” diye hançerenizi parçalarcasına haykırmaya başladığınızda;

Bedeninizi, ruhunuzu, yakanızı; size “gerçek gündem” diye kapkara şeyleri kakalamaya çalışan, o kapkara köşelerin istibdadından kurtardığınızda;

Yani bağımsızlığınızı tek taraflı ilan ettiğinizde;

Görüyorsunuz,

İşitiyorsunuz,

Dokunuyorsunuz,

Tadıyorsunuz,

Kokluyorsunuz ve o tanıdık, baştan çıkarıcı, davetkâr kokuları yeniden almaya başlıyorsunuz.

Hayat yeniden başlıyor.

Bıraktığınız yerden.

O bağımsız, aklı havada, avare yıllara tekrar dönüyorsunuz.

* * *

Geçen haftam, Avett Brothers’ı keşfederek geçti.

Durmadan  “I and love and you” şarkısını dinledim.

Dağılmış “The Band”in sound’unu, Carole King’in piyanosunu, Crosby, Stills and Nash’in sesini. Amerikan kırsalını bir araya getiren hüzünlü özgür çocuklarla birlikteydim.

Bir kere daha anladım ki, her büyük savaş, kendi ilkbaharını yaratıyor.

Vietnam Savaşı benim kuşağımı yaratmıştı.

Irak Savaşı, benim kuşağımın kimbilir kaçıncı neslini yaratıyor.

Müziğin merkezi artık Brooklyn ve gövdem olmasa da gönlüm artık orada ikamet ediyor.

Her gün indie’lerle birlikteyim, bağımsız müzisyenler barında, bağımsız müzisyenlerle yatıp kalkıyorum.

 

YAŞASIN 2007 ŞİRAZ YILI

 

Arkadaşlar;

Hayatı seven arkadaşlar;

Biliyor musunuz 2007, “Şiraz Yılı” oldu.

2007 yılının Şiraz şarapları olağanüstü çıktı.

Türk şarapları altın yılını yaşıyor.

Üç aydan beri, gittiğim bütün restoranlarda Türk Şirazlarını içiyorum.

Bütün yabancı arkadaşlarıma Türk şaraplarını ikram ediyorum.

Bugün size 2007 rekoltesini tanıtmak istiyorum.

YILIN EN İYİSİ KAYRA VINTAGE

“Mey” grubu, şaraba en iyi yatırım yapan gruplardan biri.

İtalya’da, Fransa’da toprak kiralayıp şarap üretecek kadar vizyon sahibi bir şirket.

Ama bugüne kadarki en büyük başarılarını bana göre 2007 “Vintage” ile sağladılar.

Şiraz ve Petit Verdot karışımından yapılan şarap mükemmel.

Aromalı şarap seviyorsanız, banko.

Fiyatı da, öteki Türk şarapları ile karşılaştırıldığında makul.

En kalite restoranlarda tavsiye edilecek bir şarap.

SEVİLEN CENTUM AYNI ÇİZGİDE

Şiraz’da ilk büyük başarıya imzasını atan, Sevilen grubunun “Centum”u bu yıl da aynı kalite çizgisini sürdürüyor.

Bu başarıyı, Centum’un en iyi restoranlardaki performansından da anlayabilirsiniz.

En büyük handikabı, fiyatının yüksekliği.

Ama bundan da üreticiyi sorumlu tutamıyorum.

Şaraba bu kadar düşman bir ülkede ne yazık ki kalitenin bedeli bu oluyor.

SARAFİN ŞİRAZ YÜKSELİŞTE

2007’nin ilk Şiraz ürününü bana Sibel Kutman tattırdı.

Her zaman yazıyorum.

“Sarafin”, Türk şarapçılık tarihinde bir dönüm noktasıdır.

Beyaz şaraplardaki başarısını şimdi Şiraz’la kırmızıya taşıdı.

Onun 2007’si de harika.

DENİZLİ GÜNEY ŞİRAZLARI

Şiraz’da ilk önemli adımları Denizli’nin Güney ilçesi attı.

Güney, Türkiyenin, Bordeaux’u olmaya aday bir bölge.

Çok iyi şarapları var, ama marka geliştirmede, pazarlamada, şişelemede ve etiketlemede yeterli atılımı yapamıyor.

Daha profesyonel bir dokunuş gerekiyor.

ŞARAPTA ARKAS FAKTÖRÜ

Türk şarapçılığının bu yıl en önemli olayı, İzmirli Lucien Arkas’ın, şarap sektörüne girişi oldu.

İdol’ü alan Arkas’ın olağanüstü işler yapacağına inanıyorum.

“Consensus” zaten iyi bir şaraptı.

Onun da en büyük handikabı yüksek fiyatı.

İKİ ADA HARİKULADE GİDİYOR

Bozcaada ve Gökçeada...

“Corpus”, Türk şarapçılığının “kalite devrimi”dir.

Heykeli dikilecek bir şaraptır.

2007 rekoltesinde biraz sertlik sezinledim. Ama “Blend”ler, yumuşaklığı ile bunu kapatıyor.

Şişeleme ve etiket, bu markanın kalitesinin ayrılmaz parçası olmaya devam ediyor.

Büyülübağ, Türk şarapçılığının sürprizidir.

Onun handikabı da etiket ve şişeleme.

KAVAKLIDERE’NİN YENİ NESLİ

Kavaklıdere, Türk şarapçılığının arkeolojisidir.

Bunu iyi anlamda söylüyorum.

Ancak bu marka yıllarca yenilik arayışına girmedi.

Şimdi sevinerek görüyorum ki, şirketin genç nesli, büyük arayışlara başladı ve iyi sonuçlar alıyor.

Ege’deki yatırımlarını gezmeye söz vermiştim.

Onu yapıp, Kavaklıdere ile ilgili görüşlerimi de ilerde yazacağım.

* * *

Türk şarapçılığı, bu işi tutkuyla yapan insanların elinde, bütün engellemelere rağmen gelişiyor.

Tekrar iddia ediyorum, bu hükümet bırakın desteği, sadece engel çıkarmasın, Türk şarabı en geç 5-10 yıl içinde dünyada konuşulacak noktaya gelecek.

Son sözüm şu:

Burada adını vermediğim şaraplar iyi değil demek anlamına gelmiyor.

Sadece tattıklarımı yazdım.

Güzel olan her şeyi bütün gücümle desteklemeye devam edeceğim.

Bu işe gönül veren bütün insanları kutluyorum.

 

ÖNEMLİ NOT: Alkol, aşırıya kaçıldığı takdirde sağlığa zararlıdır.

 

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13713629.asp?yazarid=10&gid=61

Ekleme Tarihi
07.02.2010
Ekleyen Kişi
Kemal Erdoğan

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız