Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 28 Nisan 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Yaşı 35'in altında olanlar hatırlamaz. Yıllar önce pek çok ürün karaborsada satılırdı.

Şeker kuyruğu, çay kuyruğu, yağ kuyruğu, benzin, sigara, tüpgaz ve daha bir çok ürünü satın almak için kuyrukta saatlerce beklenirdi. Bu bekleyişin sonunda istediği ürünü alan tüketici şanslı sayılırdı. Bazı ürünleri almak için torpil gerekiyordu. Paranız olsa bile ürün almanız kolay değildi.

Yıllar sonra Türkiye yeniden kuyruklarla tanıştı. İnsanlar bir kilo kıyma almak için saatlerce kuyrukta bekliyor.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Türkiye, 1980 öncesi, bulunduğu coğrafyanın et tedarikçisiydi. Doğu ve Güneydoğu'da yetiştirilen küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar canlı olarak veya Et ve Balık Kurumu mezbahalarında kesilerek Ortadoğu ülkelerine ihraç edilirdi.

Canlı hayvan ihracatı önemli bir iş kapısıydı. Bölgenin en önemli geçim kaynağıydı. Fakat, 1980 sonrası uygulanan yanlış politikalar sonucunda tarım ve hayvancılık kontrolsüz bir biçimde dışa açıldı. Yerli üretimi ithalatla terbiye etme anlayışı benimsendi. Bu politika ülkeye pahalıya patladı. Hayvancılık çöktü. Hayvancılıkla geçimini sağlayanların bir bölümü hayvanlarını satıp büyük kentlerin varoşlarına göç etti.

Bölgede 1980'lerin ilk yarısında başlayan terör olayları Doğu ve Güneydoğu hayvancılığına bir darbe daha vurdu. Hayvanları meralara çıkarmak, yaylaya çıkmak tehlikeli hale geldi. Köyler yakıldı, boşaltıldı ve büyük bir göç dalgası daha yaşandı. Doğu ve Güneydoğu'nun kırsalında hayvancılık yapanlar, hayvanlarını sattı. Diyarbakır'ın, Mardin'in, Bitlis'in, Tunceli'nin,Ağrı'nın, Kars'ın ve diğer illerin kırsalı boşaldı. Gücü olan İstanbul'a, İzmir'e göçtü. Gücü olmayanlar Diyarbakır'a, Van'a, Adana'ya, Mersin'e yerleşti. Kent merkezlerinin nüfusu katlandı. İşsizler ordusu kentlerin ana caddelerini doldurdu.

Aynı dönemde ülkeyi yönetenler, "tarımla kalkınma olmaz" "sanayileşerek kalkınacağız" diyerek tarımı gözden çıkardı. Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Yem Sanayi, özelleştirme adı altında adeta yağmalandı. İşletmeler yok pahasına satıldı. Bir kısmı kapatıldı. Meralar yağmalandı. Mera alanları amaç dışı kullanılır oldu. Hayvancılık yapmak olanaksız hale gelince en büyük göç dalgası yaşandı. İstanbul'a yeni bir İstanbul eklendi. Ankara'ya yeni bir Ankara, İzmir'e yeni bir İzmir. Diyarbakır, Adana, Mersin gibi illerde yeni mahalleler oluştu.

Üreten insanlar, katma değer yaratanlar, alım gücünden yoksun kentin varoşlarında tüketici konumuna düştü.

Gazetelerde okumuşsunuzdur. Ramazan ayında oruçlu insanlar 40 derece sıcakta iftar sofrasına et alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Et ve Balık Kurumu'nun az sayıdaki satış merkezlerinin önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Bayılanlar, kriz geçirenler. Bütün bu eziyet, bir kilo kıymayı 16.5 liraya almak için. Üstelik aldıkları kıyma da ithal hayvan etinden.

Kuyruklar uzayınca, Et ve Balık Kurumu kıyma satışına sınırlama getirdi. Saatlerce kuyrukta bekleyenler sırası gelince sadece 30 liralık yani 1 kilo 800 gram kıyma alabiliyor. Daha fazlası verilmiyor.

1970'li yıllarda günlük yaşamın bir parçası olan, Azizi Nesin' in mizah öykülerine, televizyon parodilerine konu olan kuyruklar 40 yıl sonra AKP Hükümeti ile yeniden başladı. Hem de Türkiye'nin bir zamanlar en güçlü olduğu hayvancılıkta, ette.

Et ve Balık Kurumu önünde kuyrukta bekleyenler, büyük bir olasılıkla bir zamanlar hayvancılık yapan ülkeye ve ihracata hayvan yetiştirenlerin kentteki çocukları, torunları. Bir kuşak önce hayvancılık yapanlar,şimdi ithal et kuyruğunda.

İki yıl önce de Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ucuz pirinç kuyruğundaydılar.

Türkiye bu hale nasıl geldi, nasıl getirildi?

Yaklaşık 8 yıldır iktidarda olan AKP Hükümeti, daha düne kadar hayvancılığa verdiği desteklerle, 2002'de yılda 80 milyon lira olan hayvancılık desteklerini 1.3 milyar liraya çıkarmakla övünürdü. Doğrudur. Yılda 1.3 milyar lira yani yaklaşık 1 milyar dolar hayvancılığa destek veriliyor. Bu destek nereye gidiyor?

Her yıl 1 milyar dolar destek vereceksiniz ve halk 1 kilo ithal kıyma almak için 40 derece sıcaklıkta saatlerce kuyrukta bekleyecek. Bu işte bir yanlışlık yok mu?

Et yakında karne ile satılırsa kimse şaşırmasın. Kaldı ki, Et ve Balık Kurumu'nun satış noktası her ilde yok. Toplam 12 satış noktası var. Bunun 4'ü Ankara'da. İstanbul, Adana, Ağrı, Erzurum, Diyarbakır ve Van dışındaki illerde satış noktası yok.

Gazetelerde et kuyruğunu tamamlayan bir haber daha var. Habere göre, et fiyatı artınca, hazır yemek firmaları etin içine soya, hindi ve tavuk sakatatı karıştırıyor.

Etin içine konulan soya büyük olasılıkla genetiği değiştirilmiş (GDO) soyadır. Çünkü, Türkiye, yılda sadece 35-40 bin ton soya üretiyor. İhtiyacı olan 1.5 - 2 milyon ton soyayı da ithal ediyor. İthal edilen soyanın neredeyse tamamı genetiği değiştirilmiş soya, yani GDO' lu.

Yemeğe gidiyorsunuz. Et yemeği istiyorsunuz. Önünüze gelen et değil GDO' lu soya. Afiyet olsun.

Türkiye'yi 40 yıl öncesinin kuyruklarına götüren ve et diye GDO'lu soya yediren bir hükümet var. Hayvancılık politikasını yöneten daha doğrusu yönetemeyenler bu durumdan memnun mu?

Bu işin asıl sorumlusu konumundaki Tarım Bakanı istifa etmek için daha neyi bekliyor?

 

 

Ali Ekber Yıldırım

http://www.dunyagazetesi.com.tr/ 

Ekleme Tarihi
24.08.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız