Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 26 Nisan 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Türkiye, hemen hemen 50 yıl tarım sektörüne ciddi olarak eğilmedi. 1980 yılında artan terörle doğu ve güneydoğuda göçerlerin hayvancılığının daralmasının ardından da hayvancılıkla ilgili uzun süre önemli girişimde bulunulmadı.

Son yıllarda hem Tarım Bakanlığı Havza modeli gibi çalışmalarla konulara ilgi gösterdi. Hem de tarım ve hayvancılıkta yatırım yapmak isteyen özel sektör kuruluşlarının sayısı arttı. Bunlar tarım ve hayvancılığın iyi haberleriydi. Ancak, sürdürülebilir envanter olmaması, bölünmüş küçük ölçekli toprak yapısı, kamuda model yaratacak ve sürdürecek insan eksikliği, regülasyon kurumlarının iyi işlememesi, özel sektör yatırımcılarına rehberlik edilememesi bu alanlardaki kötü yanlar oldu. Şimdi tarım ve hayvancılık alanında kamu ve özel sektörün ortak yaratacağı, eksikleri ortadan kaldıran bir yeni modele ihtiyacımız var.

Son dönemlerde hem hayvancılık hem tarım ürünleriyle ilgili haberlere ilginin artığını, kamuda Tarım Bakanlığının sorunlara eğildiğini, özel sektörde tarım ve hayvancılık yatırımları girişimlerinin arttığını görüyoruz. Tarım ve hayvancılıkta iyi olan bu. Peki, bu iyi ise kötü olan ne? Envanter ve bilgi eksikliği olan alanda "moda eğilimler/moda ürünler " ortaya çıkıyor ve iyi niyetle atılması düşünülen adımların ardından yine eski alışkanlıklar gündeme geliyor.

O nedenle Türkiye bu tarım ve hayvancılık ilgisini hiç vakit kaybetmeden kamunun doğru ve sürdürülebilir envanterli çalışmalara yöneltmesi gerekiyor. Bu yönde gelişmelerle tarım ve hayvancılıkta doğru yatırım ortamının hazırlanmalı, özel sektörün önünü açıcı modeller üretilmeli. Özel sektörün de moda söylemlere bağlı olmayan, ülkenin ihtiyaçlarını ve dünyadaki trendleri göz önünde tutarak doğru ve sürekli verim alabileceği, ölçek ekonomisine uygun yatırımlara yöneltilmesi gerekir.

Bu dönemdeki tarım ve hayvancılığa yönelik ilgi ancak, kamu ve özel sektörün el ele verdiği, atılması gereken adımları doğru saptadığı ve üretim, ihracat ve ithalat planlarının yapıldığı gerçekçi ve sürdürülebilir bir modele bağlanırsa iyi sonuç verir. Bunun için de, doğru envanterlere dayalı, bir model yolunda adımlar atılmaya başlanmasını gerekli kılar. Türkiye'de tarım ve hayvancılık alanında hem kamuda çözüm önerilerini ortaya koyup, model yaratacak ve bunu süreklilik içinde izleyecek insan kaynağı eksikliği vardır. Hem de özel sektör hayvancılık ve tarım yatırımlarını rekabetçi ve verimli kılacak, ölçek ekonomisine uygun bilgi ve imkana sahiptir.

Örneğin Tarım Bakanlığı Havza Modeliyle bir süre önce doğru bir girişimde bulundu. Ancak, envanter eksikliği ve insan kaynağı yetersizliği ile uygulamada beklenen ilerleme elde edilemedi. Ve yine prim sistemi ağırlıklı yapı öne çıktı.

Son yıllarda kuraklık ve hastalıklar nedeniyle kırmızı et alanında sorun yaşanacağı, yerli kesimin yeterli olamayacağı sinyalleri ortadaydı. Ancak, ne özel sektörün canlı besi hayvanı ithalatının yolu Avrupa'daki "Deli dana" sorununun iyi değerlendirilmemesi nedeniyle açılabildi. Ne de geçici önlem için de olsa ithalat için doğru ve kontrollü çok yönlü bir model yaratılabildi. Yetersizlik nedeniyle fiyatlar hızla yukarı çıkarken uzun süre seyirci kalındı. Ardından çare olarak Et Balık Kurumunun ithalatçı olarak devreye girmesi gündeme geldi. Yerli besicileri zorda bırakan bir uygulama başlatıldı. Temel görevi regülasyon olan ve yıllar yılı bu yönde çalışan Et Balık Kurumu bir dönem fonksiyonsuz hale getirildi. Son dönemde ise farklı bir alanda ithalat ile görevlendirildi. Bu kez yerli besicilerle rekabet eden et ithalatçısı bir ticari kurum fonksiyonuna büründürüldü.

Envanter eksikliğinin yanı sıra, dünyayı izleme açısından da önemli eksikliğimiz var. Rusya'daki buğday krizinin gündeme geldiğinde rekoltenin 19 milyon ton beklendiği, TMO depolarında ve özel sektörde 2 milyon ton buğday bulunduğu ve krizden etkilenmeyeceğimiz bakanlık tarafından açıklandı. Ama arkadaşımız Hakan Oğuz'un haberinden öğreniyoruz ki, Trakya'da buğday kepeğinin fiyatı 20 kuruştan yüzde 80 artışla 36 kuruşa yükseldi. Arpa fiyatlarının da bir ay içersinde 40 kuruştan 50 kuruşa yükseldi. Buğday fiyatları "Bizi etkilemez" söylemine karşın TMO regülasyon görevini üslenemediği için sonuç beklendiği gibi olmadı. Bu artışlar üzerine TMO önlem olarak özel sektöre 300 bin ton buğday ithalat hakkı verileceğini açıklayarak, "buğdayımız yeterli" söylemini adeta yalanladı.

Tarım ve Hayvancılıkta yeni yatırımlara ihtiyacımız var. Özel sektörün bu alanlara girmesi gerekiyor. Ancak, bu alanlardaki güncel gelişmeler yatırımcıları ürkütüyor. Birçok yatırımcı yatırımlarından istedikleri sonucu alamıyorlar. Sıfır faizli Ziraat Bankası kredilerinden yararlanarak Hayvancılık sektörüne giren firmalar arasında rehberlik hizmeti alamadıkları için batanlarla karşılaşıyoruz.

Bütün bunlar artan ilgiye karşın, tarım ve hayvancılıkta sürdürülebilir envantere ve yeterli yönlendirici insan kaynağına dayalı, dünyadaki trendleri gözeten modellerin oluşturulmasını ve yatırımcıların önünün bilgi ile açılırken, regülasyon yapan kamu kurumlarının çalışır kılınmasına ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.

 

Osman Arolat

http://www.dunyagazetesi.com.tr/

Ekleme Tarihi
27.08.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız