Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 20 Nisan 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Bu ormanlar ile birlikte milyonlarca yılda oluşan bitki topraklarımız da yok olacak. Bizim derdimiz ne? Bu tür bir yağmacılık ile neyi elde edebileceğiz?   Bu "üç ce"yi ben uydurdum. "İki be"ye dikkatinizi çekebilmek için. Ortalık toz duman, yangın yeri, bazı şeyler gözden kaçıyor, arada bir sıcak tutmakta yarar var. Hepimiz sanırım öğrendik, orman vasfı bozulduğu iddia edilen araziler ile ilgili tanıma "2B" diyorlar. Artık konu daha iyi anlaşılsın diye mi, yoksa önüne gelen anlayıp da işi karıştırmasın diye mi bilmiyorum. "2B" olarak adlandırılan bu arazilerin genişletilip satılabilmesi ve çok gündeme gelmeyen "2A" uygulamasının kolaylaştırılması için gereken hukuki yapının oluşturulmasının önlenemez bir istek ile önünün açılmasına çalışılıyor. Evet bir de çoğumuzun bilmediği "2A" arazileri var. "2B"ler 1981 yılından önce orman vasfını kaybettiği iddia edilen arazilermiş. "2A"larda böyle bir kısıtlama da yok. Ucu tamamen açık. Gönlünüze kalmış. Sanıyorum ki yakında bu "2B" ve "2A"ların nasıl değerlendirileceğine dair yasa da çıkartılacak, ondan sonra gitti ormanlar. Artık öğrendik, anladık ve inandık ki cumhuriyet tarihimizin büyük zorluklar, büyük fedakârlıklarla yaratılan tüm kazanımları satıldı, bitti. Borcumuz da iki kat arttı, sıra ormanlarımıza, akarsularımıza geldi.   Ne ormanı memur bey! Bu "2B" yasası yıllardır gitti geldi, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi ama inat muhteşem. Geçen günlerde yasa olarak yine geldi ve Cumhurbaşkanı'nca onaylandı. Bakalım yine gidecek mi? Bu işin yasalaşmasını her nedense Meclisimiz bir başka yasanın içine saklayarak yapmaya çalışıyor. Bu sefer de öyle yaptı ve orman yasası yerine, tapu yasası içinde saklayarak yasalaştırdı. Hem de ilginç bir şekilde; artık ormancıya "Burası orman mı kardeşim" diye sormayacaklar. Tapu kadastro memurunu çağıracaklar, birkaç köylü ile birlikte "Bir bakalım" diyecekler, "Burası orman mı?" Onlar da "Ne ormanı memur bey, bak, görmüyor musun içinde iki göz kulübe bile var, kulübeli orman olur mu, buranın ormanlığı mı kalmış?" "Hıh hıh" diyerek bilgiç bilgiç fikirlerini açıklayacaklar, orman gitti mi gidecek. Bu ormanlar ile birlikte milyonlarca yılda oluşan bitki topraklarımız da yok olacak, 1950'li yıllarda 45 milyon hektar olan orman varlığımız bugün için yarısını kaybedip 24 milyon hektara düşmüş. Bu ormanlar kendi kendilerini yok etmediklerine göre, elli yılı aşkın sürede verdikleri çoğalma mücadelesine rağmen yarı yarıya yok olmuşlar. Bizim derdimiz ne? Bu tür bir yağmacılık ile neyi elde edebileceğiz? Bu işte de yani ormanlarını en hızlı kaybeden ülke sıralamasında da rekor sahibi imişiz. Birinciliği kaptırmışız ama dünya ikincisi olduğumuz söyleniyor. Ormanlarımız gidiyor. Beraberinde yılda erozyon ile 500 milyon ton toprağımız da gidiyor. Ormancılar Derneği'nden, Tema Vakfı'ndan, yaşı seksen Toprak Dede'den başka kimsenin umurunda değil. Muhalefetiyle üniversitelerin büyük büyük profesörleriyle sivil toplum kuruluşlarıyla hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Halbuki yasalarımız da var; başta "Bir defa delinse bir şey mi olur." Anayasamız diyor ki; "Devlet ormanların korunması ve orman sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları çıkartır ve tedbirleri alır." Bu "2B" yasası adeta bir yağma yasası. Bu tür olduğu iddia edilen arazileri satma merakındaki komisyoncular "merak etmeyin ağabeyler, burada devlet büyüklerimizin de arazileri var" sığınması ile satış yapmaya çalışıyorlar. Kim bilir bu cüreti nereden, kimden, kimlerden alıyorlar? Evet biz, tapu yasası içine orman yasalarını gizleyerek, ormanlarımızı yağma etmeye hazır bir yağmacı toplum olduk. Dürüst bir toplumun tabiidir ki kaybettiği, bir daha eski haline getiremeyeceği orman alanları olabilir. Yöneticileri çıkar kanıtlarlar, bugünün tekniği içinde uzaydan resimleri çekilir. İstanbul'un Sultanbeyli örneği; haritada orman olan yerlerin hepsi yağmalanmış, her yer "gecekondu apartman, işyeri" olmuş. "İşte" der, "burası orman değil", herkes inanır, güvenir. İşgal edenler öderler parasını devlet hazinesine. Her şeyi açık, dürüst yapmak varken neden böyle bir telaş var ülke yönetimine talip olanlarda? Dalaman Çiftliği örneği tarım arazilerimizi turizm bölgesi, ormanları bir daha islah edilemez orman alanları ilan edip yapılaşmaya açmanın faydası kime? Bugünlerde İngilizlere sattığımız büyük bakkallardan biri televizyonlarda reklam yapıyor. Spiker hançeresinden çıkan etkili, tok sesle diyor ki "Bir millet uyanıyor". Görüntüde bizim danalardan az yağlı, çift çekilmiş kıyma var. Yani "sizin millet" diyor, "gözünü açtı, bizim ucuz domates, hıyar sattığımızı görüyor bunu artık anlayabiliyor", milletin uyanması budur demeye getiriyor. Kendi yetiştirdiğimiz danalar, ucuz hıyarlar ile gözümüzü açanlara neyimiz var ise sattık. Sıra orman yağmasında. Sizce biz uyanıyor muyuz? Kalın sağlıcakla. Haftaya "Fuarların Tılsımı".

Ekleme Tarihi
24.02.2009
Ekleyen Kişi


Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız