Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 29 Mart 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

 

BUNDAN iki hafta önce yazdığım ve Bodrum yarımadasının kuzeyindeki Güllük Körfezi’nde balık çiftliklerinin çevreye verdiği tahribatı anlatan yazım üzerine okurlardan sayısız destek mesajı geldi.

Tabii, Çevre Bakanlığı ve Güllük’teki en büyük balık üreticisi Kılıç Holding’den de mesajlar geldi.

Çiftliklerin çevreye olan tahribatına ilişkin saptamalarım kendi tanıklığıma dayanıyordu. Bu çerçevede hem Bakanlık’tan hem de Kılıç Holding’den aldığım yanıtlardan ikna olduğumu söyleyemem.

HER ŞEY BİR TEBLİĞE BAKIYOR

Aslında Çevre Bakanlığı da balık çiftliklerinin yol açtığı sorunları inkar etmiyor, özellikle su dolaşımı az olan kıyılarda yer alan çiftliklerin su kalitesinde ciddi oranlarda bozulmaya yol açtığını kabul ediyor.

Bakanlığa göre, çiftliklerin en büyük olumsuzluklardan biri, sığ suların besin elementleri açısından zenginleşerek “ötrofik” hale gelmesi. Yani, dipteki bitki örtüsünün başkalaşması ve ekosistemin yok olma tehlikesinin ortaya çıkması...

O zaman bu çiftliklerin nerede kurulup nerede kurulamayacağı konusundaki esasların belirlenmesi büyük önem kazanıyor. Bakanlık, bu gibi sıkıntıların ortadan kaldırılması amacıyla 2007 yılında bir tebliğ çıkartıldığını hatırlatıyor. Bu tebliğ, Resmi Gazete’de 24 Ocak 2007 tarihinde yayımlanmış

Bu tebliğde, balık çiftlikleri için üç önemli ölçüt getiriliyor. Bunlardan birincisi, 0.1 m/sn minimum akıntı hızı parametresi. Kıyıdan uzaklık için ise 0.6 deniz mili, yani 1.1 kilometre mesafe koşulu getirilmiş.

Bakanlık, burada Denizcilik Müsteşarlığı’nın seyir güvenliği, can ve mal emniyeti için belirlediği sınır olan 0.6 mil mesafesini esas almış. Çevre ile ilgili bir düzenlemede seyir güvenliği, can ve mal emniyeti gibi faktörlerin ön plana çıkmasına bir anlam veremediğimi belirtmeliyim.

AKADEMİK ÇALIŞMALAR ÇELİŞİYOR

Özellikle deniz çayırları açısından kritik bir faktör, çiftliğin olduğu yerdeki derinlik. Tebliğ, bu ölçütü 30 metre olarak belirlemiş. Bakanlık, bu parametreyi İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin 2006 yürüttüğü “Muğla İlinde Su Ürünleri Yetiştiriciliği Açısından Hassas Alanlar” başlıklı çalışmaya dayandırmış. Bu çalışmada derinlik kriteri 25 metre olarak öneriliyor. Bakanlık, bu öneriye 5 metre daha eklemiş.

Ancak bu çalışmada da şöyle bir sıkıntı var. Çalışma, Muğla Kültür Balıkçıları ve Su Ürünleri Yetiştiriciler Derneği ve Ege İhracatçılar Birliği tarafından finanse edilmiş. Yani, bizzat sektörün finanse ettiği bir çalışma bu. Sektörü denetlemek durumunda olan bakanlığın, sektöre kural getirirken, sektörün finanse ettiği bilimsel çalışmalara dayanması etik açıdan problemli bir durum. Bunu, çalışmanın bilimsel değerinden bağımsız bir şekilde bir ilke meselesi olarak söylüyorum. Bakanlık, ayrıca Güllük’te otrifikasyon tehlikesi açısından Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü ile Yıldız Teknik Çevre Mühendisliği bölümünün yaptıkları ölçümlere dayanarak, balık çiftliklerinin olduğu yerlerde bu riskin bulunmadığını belirtiyor.

Buna karşılık, ODTÜ Su Bilimleri Enstitüsü’nün 2005 yılında TÜBİTAK’ın desteği ile yaptığı bir bilimsel çalışma, Güllük Körfezi’ne balık çiftliği kurulmasının buradaki eko sistemleri ve formasyonları olumsuz yönde etkileyeceğini belirtiyor. Bu haliyle akademik kuruluşlar arasında çelişen görüşler söz konusu.

ÇEVRE KİRLİLİĞİNİ SAHİL MUHAFAZA MI DENETLEYECEK?

Sıkıntılı bir başka konu, bu tesislerin denetlenmesiyle ilgili. Resmi Gazete’de 13 Haziran 2007 tarihinde çıkan bu konudaki tebliğ, balık çiftliklerinden su numunelerinin alınıp laboratuvarlarda denetiminin yapılması görevini büyük ölçüde balık yetiştirici şirketlere veriyor. Bu haliyle tebliğdeki denetim mekanizmaları zayıf ve caydırıcılıktan yoksun gözüküyor.

Buna paralel bir şekilde, bakanlığın elinin altında etkili denetim birimlerinin olduğu da söylenemez. Çevre sakinleri, balık çiftliklerinden geldiğini düşündükleri yabancı maddeler kıyıya vurduğunda çoğunluk Sahil Muhafaza’yı arıyor.

Sonuçta yayımlanan tebliğler benim bizzat tanık olduğum suyun üstündeki çevre sorunlarını ortadan kaldırmıyor. Bu çerçevede balık çiftliklerinin sahilden iyice uzaklaştırılması dışında gerçekçi bir çözüm görmüyorum. Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nu bu konuyu yapıcı bir anlayışla yeniden gözden geçirmeye davet ediyorum.

 

 

Sedat Ergin

http://www.hurriyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
16.10.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız