Bundan sonra Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’nin tam üyelik talebini daha soğuk değerlendirecek. Türkiye NATO’nun genel sekreterinin seçiminde, dünya kamuoyu önünde bir tehdit kampanyası yürüttü. Tehdit kampanyası sonunda bazı tavizler elde etti. Ama bu tavizleri vermek zorunda kalanlar, olan bitenden hiç hoşlanmadı. Bundan sonra Türkiye’yi başka gözle değerlendirecekler. Bundan sonra Türkiye’yi NATO benzeri ortak kararlarla yönetilen birlikteliklerden uzak tutmaya çalışacaklar. Ülkelerin oluşturdukları birlikteliklerde ve bunlardan biri olan Avrupa Birliği’nde önemli kararlar üyelerin görüş birliği ile ve oybirliği ile alınır. Tabii olarak üyelerin farklı görüş ve istekleri olabilir. Üyeler bunları kapalı kapılar arkasında tartışır. Kapalı kapılar arkasında görüş birliği oluşur ise ortak karar açıklanır. Farklı görüşler, istekler kamuoyuna yansımaz.
Haklı iken haksız olduk Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin NATO Genel Sekreterliği’ne aday gösterilen Danimarka’nın eski Başbakanı Rasmussen ile ilgili olumsuz değerlemeleri dikkate alınması gereken, tartışılması gereken, haklılığı olan değerlemelerdir. Yanlış olan, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin aday seçimindeki yanlışlığı ortaya koyması değil, bu konudaki tartışmanın kapalı kapılar arkasından dışarıya taşınması, medya üzerinden yürütülmesi, daha sonra da bu tartışmanın (gene medya üzerinden) bir “tehdit” ve “pazarlık” şekline dönüşmesidir. Dostum Ege Cansen, bizim alt gelir gruplarındaki vatandaşlarımız arasında yaygın olan “Önce acındırmaya, o işe yaramaz ise şantaja, o da işe yaramaz ise tehdide dayalı tartışma modelinin” önce iç politikada, giderek de dış politikada hâkim olma eğilimine dikkati çekiyor. Şantaj ve tehdide ağırlıklı tartışmalarda hedef karşı tarafı müşkül durumda bırakarak sonuç almaktır. Fakat unutulmamalıdır ki tehditle alınan taviz işe yaramaz. Tehditle taviz veren kimse karşı tarafa saygısını, güvenini kaybeder. Tehditle taviz verenler, tehdit edenden tavizin acısını çıkarmaya kalkmasa bile tehdit edenin üzerine “çizik atar.”
AB’den kopmayalım Tekrarda yarar vardır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, NATO Genel Sekreterliği için gösterilen adayla ilgili değerlendirme ve itirazlarında haklıdır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yanlışı, bu değerlendirme ve itirazlarını kapalı kapılar arkasında sonuna kadar savunacak yerde, dünya kamuoyunun önünde, açık tartışmaya dönüştürmesi, en sonunda tehdit olarak algılanan karşı oy ısrarından, belli tavizler karşılığı vazgeçilmesidir. İlk değerlendirme Almanya’dan geldi. Alman politikacı “Her seferinde Türkiye’nin tehdidiyle iş mi yapacağız?” diyor. NATO’ya genel sekreter seçildi. NATO’nun genel sektereterliği siyasi bir pozisyon. NATO genel sekreterinin o veya bu olması Türk ekonomisini etkilemeyecek. Bizim uzun vadeli hedefimiz Avrupa Birliği’ne tam üyelik. Çünkü Avrupa Birliği bizim ekonomimizin bugününü ve geleceğini etkileyen etkileyecek bir birlik. Tam üyelik uzun vadeli bir iş olsa da, tam üyelik hayal olsa da, Avrupa Birliği’nin geleceği belirsiz olsa da, Türkiye’nin birlik ile iyi ilişkilerinin devam etmesi, kesilmemesi, birliğin Türkiye’yi dışlamaması çok hem de pek çok önemli. İşte bunun için NATO’dan tehdit ile alınan tavizlere sevinmeyelim. Ne demiş büyüklerimiz: “Çekirdeğini dikkate almadan yediğiniz hurmalar, yarın sabah bağırsaklarınızı tırmalar!”
Güngör Uras
milliyet.com.tr |