Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 20 Mayıs 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

İş yapan her insan gibi, düşüncelerini yazıyla anlatanlar da, yaptıkları  işin "hayata katkısı" olacağına ilişkin bir inanışları olmasa, sanırım ki  yazmayı sürdüremez.

"Akla nazar değmemesi" insanları disiplin altına almanın, yine insan tarafından keşfedilmiş ayrıcalıklı bir yönüdür. O buluş sayesindedir ki, doğru ya da yanlış bütün davranışlarımızı meşrulaştırırız.

Biri  aklını ve enerjisini bizden daha iyi değerlendirmiş, daha başarılı sonuçlar almışsa, ilk tepkimiz ona bir "kulp" takmak olur; kendimizi aşırı değerlendirmenin hayata yansımasıdır bu davranış…

Çocukluğumuzun en yakını iki kasabası Niksar ve Erbaa insanlarının birbirinin aleyhine söylediklerini şaşarak dinlerdim. Ortak bir işleri, paylaşımları olmayan iki kasaba insanı birbirinden ne ister ki, arkası dönen hakkında "olumsuz" şeyler söylenirdi.

Ortaokul son sınıfta gözlemlerimi sistemli not etmeye başladım…O notların kırpıntılarına bir yerde rastladığımda tuhaf bir duygu sarıyor benliğimi.

Geçenlerde  büyük kız kardeşim ortaokulda arkadaşlarımla  çektirdiğim bir fotoğraf ile bir de küçücük, saman kağıdından  elle yapılmış  ciltli bir defter verdi… Köyümüzde şiddetli kışlarda oynanan bazı oyunları not etmişim. Bir de "  Erbaalı'nın  Niksar insanı için anlattıklarının ardında ne var? " başlıklı derleme…

Samsun'un zengin kuyumcuları aralarında  konuşurken  Eğin'de bir kuyumcudan söz etmişler: Bu kuyumcu öylesine  maharetli imiş ki, yumurtayı götürseniz bir kulp takabiliyormuş… Samsun  kuyumcuları bu ustanın maharetini öğrenmek için aklı başında bir arkadaşlarını  Eğin'e göndermişler.

Samsunlu  kuyumcu Eğin'e varır varmaz tanınmış, becerikli ve zenaatâr  ustanın kim  olduğunu sormuş…Yaşlı bir ustaya yönelmiş parmaklar…

Samsunlu usta, biraz hoş beş ettikten sonra  söze girmiş: " Bizim oralarda ustalığınız, zenaatiniz ve sanatınız  duyulmuştur. Arkadaşlarım selam ettiler. Dediler ki, o eli mahir ustamız yumurtaya kup takabilecek kadar işini ilerletmiş…Size bir yumurta getirdim, ona kulp taktıracağım, arkadaşlarıma götüreceğim…"

Eğinli usta, hiç beklemeksizin yanıtını vermiş: "Duyduğunuzda hakikat payı var ama, küçük bir yer sapması şartıyla…Bu topraklarda yumurtaya  kulp sadece Niksar'da takılır!" demiş…

Benim köyüm Niksar'a bağlı olduğu için anlatılana bayağı öfkelenmişim…Notun sonuna şöyle düşmüşüm: "Kelin köre diyeceği ne olabilir ki!"

Kasaba kültürü kodları

Değişik yörelerde gittiğimiz yazlıklarda da dikkatimi çekmişti… En fazla 15 gün bir arada kalan, onun dışında ilişkileri olmayan, olsa bile bir çıkar kavgası söz konusu olmayan insanlar akşamları birbirini ziyarete gittiğinde, hemen bir başkasını küçümseme, iki saatlik bir "kekli öttürmenin" temeline  ertesi gün  tam tersini söyleyeceği bir başka insanı  malzeme yapma düzeysizliği  vardı…

Bir  başka kasaba kültürü kodu, kendi çocuklarına verilen önem… Denebilir ki, bir ailenin çocuklarını önemsemesinden daha  doğal ne olabilir? Bizim sözünü etmek istediğimiz, ölçülü değerlendirmeler değil. Kendi çocuklarındaki en küçük bir kusuru bile görmek istemeyen kültürdür kasaba kültürü. Kasaba kültüründe, "…bizim çocuklar sütten çıkmış ak kaşıktır; başkalarının çocukları  tümüyle yanlış  eğitilmiş,  zayıf karakterli…"  algısına dayanır.

Topluluk  aşamasındaki örgütlenmeyi, toplum aşamasına taşımak için  kasaba kültürünün, kendini başkasının yerine koymasını bilememeden kaynaklanan ilkelliğini aşmak gerekiyor…

Ancak o  zaman "ortak yaşamının tadını" çıkarmaya başlayabiliriz.

O zaman, tek başına "…kurnazlığa" dayalı çözümler yerine  "ortak çözümlerin"  düşük maliyeti ve yüksek kalitesinin bilincine varabiliriz.

Eğer bir ustaya kendi evinin duvarını  kaç lira birim maliyetle yaptırdığını söylemiyorsanız; komşunun sizden daha ucuza yapmasını kıskanıyorsunuzdur; kesinlikle kasaba kültürü tuzağını aşamamış bir zavallısınız…

Bu listeyi istediğiniz kadar artırabiliriz…Önümüzdeki   yarım yüzyıl kentleşme yüzyılı olacak… Büyük kentlerde oturabiliriz… Gökdelenlerde daire sahibi de olabiliriz… Ama, ortak yaşamla ilgili   sınırları çizemezsek, birbirimizden tad alamazsak, hayatımız hep yarım kalacaktır;  olmadık şeylere "kulp takan"  anlayıştan sıyrılmaktır insanlık…

Esasen  insanlık sınavıdır hepimizin yaşadığı…Kimimiz  duyarlıyız, kimimiz sadece kendimizle ilgili…Hepsi o kadar…

 
 
 
 
 
 
 
Rüştü Bozkurt 
 
 
 
 

Ekleme Tarihi
18.07.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız