Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 23 Nisan 2024 Salı
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Yaşayan bütün şeylerin Everest’i

İnsan ömrü ile ağaç ömrü farklıdır. İnsan ömrü (“üç yirmi ve bir on”) bir ağacın hayatının bütün evrelerine şahit olamayacak kadar kısadır.

Ağaçlar ise yeryüzünün en uzun ömürlü organizmaları arasındadır. İnsanın baltayla ormana girmesinden önce bakir ormanlarda altı bin yıl yaşayan ağaçlar vardı. Bakir, insan tarafından rahatsız edilmemiş ormanlara verilen isimdir.

Bu ormanlardan biri Kaliforniya’da idi. 1850’lere altın bulununca o yöne beyaz insan akını başladı. Altın ararken bunların karşısına bin kilometre karelik bakir bir kızılağaç ormanı çıktı.

Kızılağaç veya sekoya (Sequoia sempervirens) yaşayan bütün şeylerin Everest’idir. Uzunluğu 180 metreyi bulur.

Şu tarif bu ağaçların ne kadar yüksek olduğunu belki daha iyi anlatır: Kızılağaçların en uzunlarından birinin yere en yakın olan dalının 45 metre yükseklikte olduğu ölçüldü. Dalın uzunluğu 45 metre, çapı neredeyse iki metre idi. Yani, en büyük karaağaçtan daha büyüktü.

Her şey o kadar yavaş büyür ki kızılağaç ormanında zaman geçmez gibi görünür.


Otuz katlı bina yüksekliğinde

Tohumdan dokuz metre yüksekliğe ulaşması yirmi yıl alır. Büyük bir ağaç olması için 600 yıl gerekir. Kızılağaç 800 yaşına vardığında, yani gençliği sona erdiğinde, maksimum uzunluğuna ulaşır, otuz katlı bir bina yüksekliğine erişir.

Yaprakları yedi sene yaşadıktan sonra dökülür. Yaprakları dokuz yılda dökülen ağaçlar da vardır.

Bazı ağaçların kökleri havuç şeklinde yerin derinliklerine iner ve çıpa gibi toprağa “demir atar.” Kızılağaç’ın kökleri ise lahmacun gibi yassı ve yuvarlaktır ve yaklaşık doksan metrelik bir alanı kaplar. Derinliği iki metre civarındadır. Ağaçlar dip dibe olduğu için kökler birbirine öyle bir geçer ki ormanda yerin altı bir keçe gibidir.

Para eden hiçbir ağaç ayakta kalmaz.

Kızılağaç ormanlarında kızılderililer ve onların ataları ağaç kesmeden 11,000 yıl yaşamışlardı. Beyazlar gelince görülmemiş bir ağaç katliamı başladı. Kereste şirketleri, ormanın yüzde doksan altısını, clearcutting yöntemiyle, kısa bir sürede kestirdi. Clearcutting, istisnasız bütün ağaçların, tıraş edilir gibi kesilmesi yöntemidir.

Bir yerlerde beş oduncunun çapı 30 küsur metre olan bir ağacı üç haftada kestiği yazıyor. İnsan hırs ve açgözlülüğünün iyi bir örneği.

Bir grup zengin Amerikalı 1918’de 70,000 hektar civarında kızılağaç ormanı satın alıp Kaliforniya eyaletine bağışladı, yoksa arkada bir tane kalmayacaktı.

Bazıları için Tanrı’ya giden yol ormandan geçer. Bazıları için paraya.

Bazıları da Tanrı’ya gider gibi yapıp paraya gider.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Metin Münir 
 
 

Ekleme Tarihi
13.08.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız