Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 28 Mart 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

ABD’deki 2.5 milyon tutukluya pirinç ve fasulye yediriyor

Ali Bilgen, 14 yaşında gittiği Kanada’nın pirinç ihtiyacının neredeyse yarısını karşılayan bir şirketin patronu oldu.

Eşi Belgin Bükey ile kurdukları A&BB Rice, ABD’deki hapisanelere de satış yapıyor. Bilgen, “ABD’de 2.5 milyon kadar hükümlü var. Bu insanların en çok yedikleri yemek kuru fasulye ve pirinç. Bunu da biz veriyoruz” dedi.


Ali Bilgen’i tatil için Türkiye’ye geldiği dönemde tanıma fırsatı buldum. Kısa tatilini oğlunun sörf merakı nedeniyle Çeşme’de geçiriyordu. Türkiye’deki dostları onu benimle “Kanada’nın bakliyat kralı” olarak tanıştırdılar. Hikayesi tam bir başarı öyküsü. 14 yaşında yapayalnız gittiği Kanada’da kendi işini kurmuş, Kanada’nın pirinç ihtiyacının neredeyse yarısını karşılayan bir şirketi var, şirketin sınırları Kanada’yı da aşmış. Ortağı ve eşi Belgin Bükey. Hem çocuklarını büyütmüşler hem de şirketlerini...


Nasıl gittiniz Kanada’ya?


1980 senesinde okumaya gittim. Moda Koleji’nde lise 1’i bitirdim, Türkiye’nin karışık olduğu dönemlerdi. Ailem yurtdışında okumamı istedi. Bu fikir benim de hoşuma gitmişti. 


Neden Kanada?


Kanada’da amcam vardı. Ama bu nedenle değil. İlk olarak Londra düşünüldü fakat lise birden sonra orada okul ayarlama konusunda sorun olunca Kanada’ya karar verildi. Yatılı okula gönderildim. Amcam bulunduğum yere çok uzaktaydı. Yani yalnızdım. Üniversiteden 1988’de mezun oldum. 


Geri dönmeyi hiç mi düşünmediniz?


Düşündüm. O dönemde geri dönmek istedim. Türkiye de o dönemde dışa açılıyordu ama olmadı. Kanada’da işe başladım. 


Nasıl girdiniz bakliyat işine?


Dediğim gibi ben dönecektim. Dönmeden önce de iş tecrübesi elde etmek istedim. Bir iki yıl çalışıp iş deneyimine sahip olmak istedim. Kanada’nın tarım üzerine çalışan en eski broker şirketine girdim. İthalatla görevliydim. Dış ticaret konusunda uzmanlaşacaktım. Öyle de oldu. Bu arada o şirket Türkiye’den kuru üzüm, incir, bakliyat getirmekteydi. 5.5 sene orada çalıştım. 1994 yılında kendi şirketimi kurdum. 


Eşiniz Belgin Hanım da aynı zamanda ortağınız...


Evet. İşi birlikte kurduk. Şirketimizin adı A&BB Rice. Ali Bilgen-Belgin Bukey olarak A& BB RiceÖÖnce ortak sonra da eş olduk. İşimiz de hep pirinç odaklı oldu.


Bu nasıl oldu? Neden pirinç?


1994’te sadece pirinç üzerine çalışan broker şirketi yoktu Kanada’da. Rakip şirketler 50-60 kalem malla çalışıyorlardı ve hiçbir kalem malda iyi değillerdi. Çünkü odaklanmıyorlardı bir ürüneÖ Fındık, kuru meyve, nohut v.sÖ Farklı ürünler getiriyorlardı. Biliyorsunuz pirinç Çinliler, Koreliler için çok önemli. Çinli toptancının pirinci yoksa diğer mallarını da satamaz. Çinli toptancılar pirinç konusunda çalıştıkları insanlarla iyi diyalog kuruyorlardı. Onlar da işi iyi bilen insanlarla çalışmak istiyorlardı. Biz sadece pirinç işi üzerine kurduk şirketi. Çin dünyanın en büyük pirinç üreticisi. Ürettiği pirinç orada tüketiliyor. Kendi kendilerine yetecek kadar üretiyorlar. Amerika ikinci yada üçüncü ihracatçı ülke. Ama Çin çok açık ara önde. Biz ilk dönemlerde Çinliler’e mal sattıkÖ


10 metrekarelik ofisle başladı 


İlk işiniz neydi?


İlk işimiz 20 tonluk bir işti. Birbuçuk ay para almak için bekledik. 20 tonluk yani bir kamyonluk bir iş için bekledik. Belgin’le ofis bile tutmamıştık. İşi bilgisayar başında evden takip ediyorduk.10 metrekarelik bir iş yerimiz vardı. Oradan Kanada’nın her yerine, Amerika ve dünyaya açıldık. Hala çok çalışanımız yok. Perakendeci değiliz. Gümrük için ayrı çalışanlarımız var ve depolarımız var. En kötü günde 2 bin ton stoğumuz vardır. 


Ne kadarlık bir büyüklükten söz ediyorsunuz şirketiniz için? Yılda kaç ton pirinç satıyorsunuz?


Biz aşağı yukarı 70-80 bin ton pirinç sağlıyoruz. 


Bu rakam ne ifade ediyor? Kanada’da ne kadar pirinç tüketiliyor yılda?


Şöyle ifade edeyim, 70-80 bin ton pirinç Amerika’da yılda tüketilen pirincin yarısı kadar. Bu rakam Amerika’nın yüzde 50’sine yakın. 


Bu kadar pirinç Kanada’da mı tüketiliyor?


Bu söz ettiğim rakam Kanada’da tüketiliyor. 33 milyon nüfusu var Kanada’nın. Biz aynı zamanda Amerika’dan da pirinç alıp Kanada’ya getiriyoruz. Tayland ve Hindistan’dan da özel pirinçler getiriyoruz. İşimiz gücümüz pirinç diyebiliriz. Ama pirincin yanında diğer bakliyatlar da var...


Onların oranları nedir?


Biz mercimek, fasulye, nohut da ithal ediyoruz. Çiftçi programlarımız var. Biz fabrikası olan yani temizleme işini yapan fabrikalarla kontrat yapıyoruz, çiftçilerden alıp bu işlemi yaptırıp kendimiz satıyoruz. İngiltere’ye ve Amerika’ya da ihracat yapıyoruz. Fasulyeler Kanada’dan Amerika’daki konservecilere gidiyor. 


Bu işin büyüklüğü ne kadar?


Bizim fasulyeler Amerika’daki hapishanelere gidiyor. Şu anda Amerika’daki tüm hapishanelerdeki insan sayısı Toronto nüfusundan fazla. 


Yani ne kadar?


2.5 milyon kadar. Bu insanların en başta yedikleri yemek kuru fasulye ve pirinç. Bunu da biz veriyoruz. 


Türkiye’yle ticaretiniz var mı hala?


Türkiye’yle ticaretimiz hep oldu ama bu zaman içinde çok değişti. Biz Türkiye’ye pirinç ve Kanada’dan fasulye satıyoruz. Barbunya satıyoruz. Biraz nohut da satıyoruz. Ne yazık ki Türkiye nohut bile alıyor. 


Tarım ülkesi Türkiye son zamanlarda buğday konusunda bile sıkıntıya düşebilecek noktada diyenler var. Siz nasıl görüyorsunuz? Biraz önce zaman içinde değişti dediniz, nasıl değişti?


Bakliyat konusu çok farklı noktaya geldi Türkiye için. Benim Kanada’ya ilk gittiğim dönemde bakliyat satardı Türkiye Kanada’ya. İşe başladığımda bizim şirketimiz de kuru üzümden bakliyata birçok ürün alırdı Kanada’dan. Şimdi bakliyat satın almak zorunda kalan bir ülke oldu Türkiye. Türkiye’de tarım politikaları ne yazık ki çok kötü. Türkiye’nin yılda 700 bin ton pirinç ihracatı var. Bunun yarısını üretiyor. Bunun tamamını üretmemesi için hiçbir neden yok.


Kaliteli tohum bulamıyorlar


Sorun nedir?


Ben Çatalca ve Trakya’da gezdim son olarak. Çiftçilerle konuşuyorum. Çiftçiler kaliteli tohum bulamıyor. ‘Bize tohum yollar mısın?’ diyorlar. Pirinçte sorun şu; aynı tohum her yıl ekilmez. Randıman yani verimlilik düşüyor böyle olunca. Aynı büyüklükteki arazien az verim almaya başlıyorsunuz. Çok yanlışlar var Türkiye’nin tarım politikalarında. Türkiye’de tohum ithal etmek inanılmaz derecede zor. Türkiye 300 küsur bin ton pirinç ithal ediyor. Bunu kendi üretecekken yapması çok yanlış. Tarım dünyanın geleceği için çok önemli. Ülkeler bunu görüp çok farklı stratejiler izlerlerken Türkiye elinde olan olanakları, avantajları değerlendiremiyor. Ben işe başladığımızda kırmızı mercimek, yeşil mercimek ve nohut Türkiye’den gelirdiÖBugün Türkiye Kanada’dan, Çin’den Arjantin’den bunları almak zorunda kaldı. Yani Çin’den yeşil mercimek alıyor, Kazakistan’dan barbunya, Arjantin’den fasulye alıyor Türkiye. Ben dışarıdan bakınca bunları tamamen kötü tarım politikaları olarak görüyorum. Oysa Türkiye bunları üretebilir. Çok acıklı bir durum...


ÖNCE İŞ YAPTIK, SONRA EVLENDİK


Siz nasıl gittiniz Kanada’ya?


Belgin Bükey: Abim Toronto Üniversitesi’nde çalışmaya başlamıştı. Ben de İstanbul Üniversitesi’nde okudum. ağabeyimin yanına gittim daha sonra. İlk bir yıl sıkıntı çektim. İş tecrübem yoktu. Bankacılık yapıyordum. Bu arada Kanada’nın benim için uygun olduğuna karar verdim.


Nasıl tanıştınız?


Ağabeyimin artistik yanı vardı. Bir dans grubunun koordinatörüydü. Toronto’da Karavan diye bir etkinlik var. Her ülke kendi kültürünü tanıtıyor iki hafta süresince. Abim Ali’ye teklif getti o etkinliğin koordinatörlüğünü. 


A.B: Ben 15 yaşında tek başıma yatılı okula gitmiştim, Türk toplumuyla ilgim yoktu. Belgin’in ağabeyi Zafer’le tanışmam beni de değiştirdi. Sonra da Belgin’le tanıştım. Önce iş yaptık birlikte sonra da evlendik. Oğlumuz var. O sörf yapıyor. Türkiye’ye geldiğimiz de de oğlumuzun sörf yapması için Alaçatı’ya geliyoruz. Aile büyüklerimiz de İzmir’de yaşıyor. 4-5 gün İstanbul’da kalıp Kanada’ya dönüyoruz.


THY Türkiye’yi iyi tanıtıyor


Kanada’dan Türkiye nasıl görünüyor?


Eskiden Türkiye ile ilgili bilgiler sınırlıydı. Şimdi Kanada’dan Türkiye’ye gelenler çok beğeniyor. Kanada’da yaşayan Türklerin de hızla artması Türkiye’ye ilgiyi artırdı. Eskiden ben Kanada’ya ilk geldiğimde Arapça konuştuğumuzu, Türkiye’nin çöl olduğunu sanan çoktu. Artık öyle değil. Toronto’da yer yerde THY reklamları var. Onlar çok yi tanıttılar. THY Toronto’da yaptığı kampanyalarla çok iyi bir tanıtım yaptı.


Arjantin’de organik tarım yapıyor


GDO’lu ürünler de son yılarda çok konuşuluyor. Amerika’da neredeyse her ürünle oynanılıyor...


Biz şirket olarak 6 yıl önce organik ve biyolojik tarıma girmeye karar verdik. Kanada ve Amerika’da organik fasulye üretimimiz var. GDO’dan uzak durmak şirket prensibimiz. Denetimler çok önemli.


Türkiye’de de organik tarım için uygun topraklar var. Siz Türkiye’den organik ürün alıyor musunuz?


Bizim Arjantin’de de organik tarım üretimimiz var. Türkiye’den de organik kırmızı mercimek ve nohut alıyoruz. Türkiye’de de organik konusunda iyi çalışanlar var.


Organik ürünler ne kadarlık bir paya sahip şirketinizde? 


6 yıl önce yüzde 1’i organikti, şimdi yüzde 35’i. Bizim çok yüksek seviyeli tüketicilerimiz var. Kanada’da süpermarketlerin yüzde 40’ı organik ürünlere ayrılır oldu. Organik ürün tüketimi hızla artıyor. 


Çin’de de organik tarım yapılmaya başlandı. Siz oradan da alıyor musunuz?


Çin’den bile organik ürün alıyorum. Ben aslında Çin’deki organik ürünlere de güvenmiyorum bu yüzden de çok denetime ihtiyaç var. Bunu yapabildiğimiz oranda alıyoruz. Çin’deki lokal üretici bunu nasıl yapar bilemeyiz.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Elif Ergu
 

Ekleme Tarihi
11.09.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız