Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 20 Mayıs 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Kredi artışında yüzde 25'te kalmak, kur artışı dikkate alınsa da zora girdi
 
Yılın tümündeki kredi artışını yüzde 25'te tutma konusunda neredeyse her gün farklı bir görüş dile getirilir oldu. Önce, bu orana sıkı sıkıya bağlı kalınacağı ifade edildi.
 
Hatta öyle ki, bu oranı aşan bankaları bir anlamda cezalandıracak adımlar atmaya niyetlenildiğini ortaya koyan açıklamalar yapıldı. Sonra tüm dünyada ve bağlı olarak Türkiye'de sıkıntılar artınca ve ekonomiler sanki biraz daralır gibi olunca "yüzde 25'i biraz gevşetsek de olur" havasına girildi. Ve son olarak da Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın açıklaması geldi. Babacan, yüzde 25'lik kredi artışı hedefinin hala geçerli olduğunu, ancak bu oranın banka bazında izlenmeyeceğini, yüzde 25'in sektörün tümü için gözetileceğini söyledi.

Babacan'ın bu açıklamasını nasıl yorumlamak gerekir? Babacan ne diyor; "A ve B bankaları yüzde 25'i aşabilir, karışmayız, bizi toplam artış yüzde 25'i geçiyor mu, geçmiyor mu, o ilgilendirir". Demek ki, yüzde 25'in çok altında kredi artışına sahip banka ya da bankalar olacak ki, ortalama oran yüzde 25 dolayında kalsın, öyle değil mi…

Birincisi; kredi artışı yüzde 25'in altında kalacak, toplam artışı da bu düzeyde tutabilecek ağırlığa sahip bankalar bulunması nasıl sağlanacak?

İkincisi; daha önce kredileri çok artırıyorlar diye tepelerinde Demokles'in kılıcı sallandırılan bankalara şimdi neden böylesine bir özgürlük tanınıyor?

Çünkü korkulan durgunluk


Bu sorunun yanıtı basit aslında… Bir dönem ekonominin ısınma riski bulunduğu görüşünden yola çıkarak ve bunun enflasyonu azdıracağından korkarak önlem alınıyordu. Bu çerçevede de, banka kredilerindeki artışın yüzde 25'le sınırlı kalması öngörülüyordu.

Yılın ilk yarısı bu düşünceyle geçti. Temmuz ayıyla birlikte hava dönünce ve ekonomide daralma ve beraberinde durgunluk kaygısı ön plana çıkınca enflasyona dönük endişeler dağıldı. Kredi hacmindeki yüzde 25'lik sınıra biraz daha esnek bakılır oldu.

Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde tahminlerin ötesinde, yüzde 8.8'lik bir büyüme gösterince, ilk çeyrek büyümesinin revize edilerek yüzde 11'den yüzde 11.6'ya yükseltilmesinin de etkisiyle ilk yarıdaki büyüme yüzde 10.2'yi bulunca, bir ara ekonomideki ısınma kaygılarının yeniden artacağı ve yüzde 25'lik sınırlamaya yeniden sıkı sıkı bağlı kalınacağı yönünde tahminler yapılmaya başlandı. Ancak, bu tahmin boş çıktı.

Büyümenin yönüne ilişkin piyasa tahmini, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından da dile getirildi. Babacan, yılın ikinci yarısında, ilk yarıdaki yüksek büyüme hızlarının görülmesinin beklenmemesi gerektiğini vurguladı. Ali Babacan, ekonominin öncelikli sorununun durgunluk olduğunun altını bir kez daha çizdi, enflasyonun ise sorun olmasının beklenmediğini ifade etti.

İşte Babacan aynı açıklamasında, yüzde 25'i tüm bankacılık sisteminin kredi hacmi üzerinden izleyeceklerini, banka ya da banka grupları bazında bu oranın aşılıp aşılmadığının üstünde durmayacaklarını söyledi.

Peki, kredi hacmindeki artış yüzde 25'in üstüne çıkma eğilimi gösterirse, oranı yeniden yüzde 25'e çekmek nasıl mümkün olacak? Ekonomi yönetimi, "bankalara karışmayacağı"nı söylerken özel ve yabancı bankaları kastediyor olsa gerek. Belli ki kamu bankaları devreye sokularak oran aşağı çekilmeye çalışılacak, bu açık… Hatta kamu bankalarının bir süredir bazı ihtisas kredilerini açmakta eskisi kadar istekli davranmadıkları da biliniyor. Yani düğmeye basılmış durumda…

Yüzde 25'te yine de zorlanılacak


Mevduat bankalarının kredi hacmi geçen yılın sonunda 421 lira düzeyinde bulunuyordu. Bu kredinin 337 milyarı TL cinsi, 84 milyarı yabancı para cinsi kredilerden oluşuyordu. Sekiz ayda TL cinsi krediler yüzde 22 artarak 410 milyara çıkarken, yabancı para cinsi krediler yüzde 44'lük artışla 121 milyara ulaştı. Toplam kredi hacmi de böylece yüzde 26 artarak 531 milyara çıktı.

Yabancı para kredilerdeki hızlı büyümede kur artışının önemli etkisi var kuşkusuz. Ancak, yüzde 44 artışın ne kadarının kur etkisinden kaynaklandığını birebir ölçme şansımız yok. Çünkü, kredilerin döviz cinslerine göre dağılımını bilmiyoruz. O yüzden, bu kredileri kur artışından arındırırken dolar ve eurodan oluşan sepetini kullandık. Yaptığımız hesaplamanın bir varsayıma dayandığını belirtmek istiyoruz.

Dolar ve eurodan oluşan sepet, geçen yıl sonundan 2 Eylül'e kadar olan dönemde TL karşısında yüzde 18.6 değer kazandı. Yabancı para cinsi kredilerdeki yüzde 44.4'lük cari artışı, sepetteki yüzde 18.6'lık artıştan arındırarak hesaplama yaptığımızda, yabancı para cinsi kredilerdeki reel artışın yüzde 21.8 olduğunu buluyoruz. Buna göre, 2 Eylül'de cari kurla 121 milyar lira olan yabancı para cinsi kredilerin reel düzeyi 102 milyar lira olarak hesaplanıyor. Yabancı para kredilerde yılbaşından beri gerçekleşen reel artışın oranı yüzde 21.8'e inince, toplam kredilerdeki artışın oranı da yüzde 21.7 oluyor.

Özel bankalar yüzde 25'i çoktan aştı

Kur artışının etkisinden arındırılmış haliyle yabancı para kredi hacmindeki artış yüzde 21.8 olarak bulunurken, özel bankalardaki artışın yüzde 25'e dayandığı gözleniyor. Özel bankaların yabancı para kredileri, kur artışından arındırılmış halde sekiz ayda yüzde 24.8 arttı.

Özel bankaların TL cinsi kredilerinde yüzde 27.2 artış olmuştu. Yabancı para cinsi kredilerdeki kur artışından arındırılmış yüzde 24.8'lik artışla birlikte, genel artışın oranı yüzde 26.6 olarak hesaplandı. Yani, özel bankalar yüzde 25 sınırını çoktan geride bıraktı.

Yabancı para krediler için arındırma işlemi yapıldıktan sonra kamu bankalarının toplam kredileri yüzde 19.9, yabancı bankaların kredileri ise yüzde 10.4 arttı.

Bu arada, katılım bankalarının toplam kredi hacmi içindeki payı yüzde 5 dolayında bulunuyor. Paylarının düşüklüğü yüzünden genel eğilimi etkilemeyen katılım bankalarını hesaplamada dikkate almadığımızı belirtelim.
 
 
 
 
 
 
 
Alaattin Aktaş
 
 
 

Ekleme Tarihi
20.09.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız