Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 29 Mart 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayamadık
 
 
 
  
 
    Tevfik GÜNGÖR / OLAYLARIN İÇİNDEN
   [email protected]

Geçen cumartesi Cumhuriyet'in ilanının 88'inci yıldönümü idi. Bu yıl Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sönük geçti. Daha doğrusu Cumhuriyet'in yılı doğru dürüst kutlanamadı.
 
 
 
 
Cumhuriyetin ilanı, Türk ulusunun var olma ve bu topraklara sahip olma mücadelesinin önemli bir temel taşıdır ama "mücadelenin son durağı" değildir. "Milli Mücadele" Cumhuriyet'in ilanından sonra da her alanda devam etti.

Biz Cumhuriyet Bayramı'nı kutlarken, hem Cumhuriyet'in ilanından önceki hem de ilanından sonra devam eden mücadeleyi kutluyoruz. Bu "mücadele"de görev alanları, başarı sağlayanları hatırlıyor, onların başarılarını alkışlıyoruz ama... Geçmişe dönük hatırlamalar, kutlamalar, alkışlar yetmiyor... "Milli Mücadele"yi sürdürmeye mecburuz... Hem dışarıda hem de içeride bu mücadeleyi sürdüremez, sürdürmede başarılı olamazsak, gene "yok olma" tehlikesiyle karşılaşabiliriz.

Cumhuriyet bayramlarındaki gösterişli askeri törenler için 1930'lu yıllarda İtalya ve Sovyetler Birliği'nde yapılan törenlerin örnek alındığı, bu askeri törenlerle Milli Mücadele'ye gönderme yapıldığı, Kurtuluş Savaşı ruhunun canlı tutulmasına çalışıldığı söylenir.

Bu törenler yabancılara ve halka ülkenin askeri gücünü gösterme amacı da güdüyordu.

Teknolojide ileri ülkeler yeni silahlarını gösteriyor, silah satın almak zorunda olan bizim gibi ülkeler ise aldıkları silahları sergiliyordu.

Bu törenleri halk övgü ile yabancı gözlemciler merak ile takip eder hale gelmişti.

Günümüzde bu tür silah ve güç sergileme gereği ortadan kalktı.

O nedenle belki de askeri geçit törenlerinde silah, araç gereç sergileme alışkanlığına son verilmesi doğru olacaktır.

Zaten bizde zamanla Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yerine getirilmesi zorunlu bir "formalite" haline geldi. "Resm-i kabul"ler, hatta askeri geçitler önemsenmez oldu.

Van depremi bahanesi ile bu yıl önce Cumhurbaşkanlığı'ndaki tören, sonra da askeri geçit törenleri iptal edildi. Her halde önümüzdeki yıllar da bu törenler yapılmaz.

İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda Ankara'da idik. Ekim ayı başında babam eve üzerinde ismi yazılı kahverengi bir zarf getirirdi. Bu zarfın içinden 3 davetiye çıkardı. (1) TBMM'deki "resm-i kabul" davetiyesi, (2) Hipodromdaki askeri "resm-i geçit", (3) Ankara Palas'taki Cumhuriyet Balosu davetiyesi...

O yıllarda Ankara'da çok az sayıda "Baremin 1'inci derecesinde" bulunan kamu görevlisi vardı. Onun için "Baremin 1'inci Derecesi"ndeki tüm kamu görevlilerine bu davetiyeler giderdi. Babama da bu nedenle davetiye gelirdi.

Babam her Cumhuriyet Bayramı "resm-i kabulü" için yeni elbise diktirir, yeni iskarpin sipariş ederdi.

Cumhuriyet Bayramı öncesi annem yün kumaştan yapılmış bayrağı bohçadan çıkarır, naftalinini silker, pencereye asardı. Sonra babamın İstiklal Madalyası'nı, yeni elbisesinin sağ yakasının altına iğnelerdi.

Bayram sabahı babam önce eski TBMM binasındaki tebrik törenine katılır, sonra eve gelir, bizi alır, hipodromdaki geçit törenine götürürdü. Geçit töreninde o yıllar süvarilerin geçişi coşku yaratırdı.

Akşam da annem ile birlikte Ankara Palas'taki baloya giderlerdi.

Hatırladığım kadarı ile bu yaşam Demokrat Parti döneminde 1950'li yıllarda da devam etti. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Mustafa Kemal döneminde şekillenen kutlama alışkanlıklarını, İnönü'den sonra Celal Bayar da sürdürdü.

Ben Ankara dışında Tekirdağ, Bartın ve Düzce'de de Cumhuriyet Bayramı törenlerini gördüm, izledim. Bu şehirlerde önce en büyük "mülki amirin" makamında "resm-i kabul" olur, sonra şehrin en büyük caddesinde kurulan ahşap tribünün önünden asker, sivil ve öğrenciler "resm-i geçit" yapar, akşamları gene Cumhuriyet balosu düzenlenirdi. Şehir yollarına defnelerle süslenmiş, bayraklarla donatılmış "tak-ı zafer"ler kurulur, akşamları fener alayı yapılırdı.

Her ülkenin bir milli günü var. O gün, ülkede yaşayanlar "bir ve birlik olmanın" ne önemli şey olduğunu hatırlar. Biz ise giderek birbirimizden uzaklaşıyoruz. Bizi bir arada tutacak tek sembol olarak "bayrağımız" kaldı. Bayrağın önemi de giderek unutuluyor. Bu yıl bayrak asanların sayısı da azalmıştı.

Ne yapalım… En önemli değerlerimizi, en önemli günlerimizi umursamaz olduk..
 
 
 

Ekleme Tarihi
31.10.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız