Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 14 Mayıs 2024 Salı
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

TEVFİK GÜNGÖR / OLAYLARIN İÇİNDEN

Euro için "Ya bağımlılık, Ya ölüm!"
 
 
 

Eskiden Sol'un sloganı vardı "Ya bağımsızlık-Ya ölüm" denilirdi.
 
Krizden bir türlü kurtulamayan AB ülkeleri için bu slogan şimdi "Ya bağımlılık-Ya da euronun sonu" haline döndü.
Deniz Gökçe Hoca geçen gün Akşam'daki köşesinde yayınlanan yazısında diyordu ki, "Bugün hemen herkes Avrupa Birliği'nde daha sıkı ekonomik entegrasyon gerektiğini düşünüyor.
Ekonomik entegrasyon için Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkeler karar verme otoritesini devretmeye Almanya ve Merkel tarafından ortaya atılan kurallara uymaya (bu şartlarda entegre olmak demek bu demek) mecbur kalıyorlar.
Bu durumda da, ya millet devlet sisteminden ya da demokratik temelli siyasetten birinden vazgeçmek zorundalar.
- Ya millet devletten vazgeçip federal bir yapıya girecekler (ABD'de olduğu gibi).
- Ya da millet devlete tutunmaya devam edip, ama entegrasyon uğruna emir alıp, demokratik siyasetten vazgeçecekler. Bu da çok zor bir tercih!

Bugün Avrupa'da her taraf daha çok ekonomik entegrasyonun gerektiğini söylüyor. Ama bunun için de otonom millet devlet kavramından vazgeçmek gerektiği de aslında ortada.
Tabii ülkelerin içinde demokratik itirazlar çok kuvvetli! Bu nedenle de bu ülkelerdeki siyasiler 'kıvırtıp' duruyorlar."

Deniz Gökçe Hoca, krizden çıkış için uygulanan ciddi politikaların sonuç vermemesini "bilimsel yaklaşım ile" şöyle açıklıyor: "1961 yılında Robert Mundell adlı Kanadalı iktisatçı tarafından ortaya atılan ve Mundell'e Ekonomi Nobeli kazandıran üçlem veya trilemma denen konu.
Bu teorem der ki, eğer bir ülke sermaye hareketlerine açıksa, ya faizi ya da döviz kurunu kontrol edebilir, her ikisini birden kontrol edemez.
Veya ülkeler sermaye hareketi, faiz ve kur üçlüsünden sadece iki tanesini kontrol edebilir, üçüncüsünü piyasaya bırakmak zorundadır.
Türkiye 1980 öncesinde hem faizi hem de kuru kontrol etmek istediğinden sermaye hareketini yasaklamak zorunda kalıyordu.

1989 sonrası sermaye hareketini serbest bıraktığımızda bütçe, borç ve dolayısıyla faizi kontrol etmek için, kuru dalgalanmaya bırakmak zorunda idik.
Mundell'in bu teorik yaklaşımına İngilizce'de 'impossible trinity' yani 'mümkünsüz üçlem' deniyor.
Mundell bu teoremi 1961 yılında ortaya atmıştı."

Mundell'in bu açıklamalarından sonra AET kuruldu. AET daha sonra AB oldu. Parasal birliğe geçildi. Değişen şartları Deniz Gökçe Hoca bakınız nasıl anlatıyor: "Ancak ekonomi ile siyasetin kaçınılmaz şekilde iç içe olduğu durumlar da vardır. Örneğin bugün 17 euro para birliği (currency union) ülkesinin içinde olduğu durum böyle bir durumdur.
Bu tür durumlar için de 'politik iktisat' dalı hem ekonomi hem de siyaseti içeren özel bir 'trilemma' üretmiştir.

2000 yılında, Harvard Üniversitesi'nden Türk asıllı iktisatçı Dani Rodrik gene 'trilemma kavramı' üzerine bindirilmiş bir 'politik ekonomi' teoremi üretmişti.
7-8 Temmuz 2012 tarihli International Herald Tribune gazetesinde köşe yazarı Stephen Castle, Rodrik ve onun trilemmasından hareket eden bir yorum getiriyor ve bugün Avrupa'da yaşananları açıklamak için kullanıyordu.
Rodrik'e göre derin ekonomik entegrasyon, demokratik politika yaklaşımı ve otonom millet devlet kavramlarının üçü bir arada gerçekleşemezdi. Bu üçlüden sadece ikisi bir arada olabilirdi.
- Daha güçlü entegrasyonu mu, otonom millet devletini mi seçecekler? Tabii esas gereken Avrupa karar mekanizmasını demokratik yapacak bir kurumsal yapıya dönmek!
- Yani ABD'deki gibi eyaletlere dayalı Federal Hükümet türü bir yapıya gidilebilir. (Düşünürken 'eyalet' kelimesi yerine 'euro ülkesini' koyun).
- O zaman da 'transnasyonal demokrasi' sisteminde Yunanistan, İspanya ve İtalya gibi ülkelerin seçmenleri, karar mekanizmasında tam temsil edilme durumunda olacaklar!
- Bu da ancak doğrudan seçilmiş bir Başkan ve seçilmiş bir Avrupa Parlamentosu yapısı içinde gerçekleşebilir!"
Görülüyor ki, AB'de yapısal bir düzenleme olmadan, bazı ülkeler hükümranlık haklarından vazgeçmeden, piyasaya para akıtarak ve faizi aşağıya çekerek, krizi sona erdirmek mümkün olamayacak.
 
 
 
 
 
 
 
 

Ekleme Tarihi
13.07.2012
Ekleyen Kişi
şahin yaylacı

Etiketler: Euro için Ya bağımlılık, Ya ölüm, Tevfik GÜNGÖR
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız