Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 04 Mayıs 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

 
 
 
 
RÜŞTÜ BOZKURT / BUZDAĞININ DİBİ
Türkiye "et ihraç edebilir" duruma nasıl gelir?
                               
                                [email protected]





Toplumsal tartışmaların gündemine hiç düşmeyen sorunlarımız var: Fındık çıkmazı 1960'lı yıllardan bu yana önümüzde ama, güven veren çözüme ulaşabilmiş değiliz.
Ağaç dikimindeki hızlanmaya uygun altyapılar ve örgütlenmelerin yapılamadığı zeytin ve zeytinyağı konusu gelecekte de gündemden düşmeyecek gibi gözüküyor.
Pamuk fiyatlarında düştü, yükseldi; ekim alanları genişledi daraldı tartışmaları sürüp gidiyor.
Süt ve et üretimi ise her zaman gündemdeki yerini ve önemini koruyor.
Bazı sorunla toplumsal gündemdeki yerini sürekli koruduğu halde, onları gündemin arka planına gönderecek çözümler niçin üretemiyoruz? Bizim gözlemimize göre tarım ve hayvancılık alanında istenen sonucu yaratamamış olmamızın arkasında "tartışma yöntemi" var... Biz genellikle devleti, elinde sihirli değnek bulunan bir varlık gibi algılıyor; istediği sonuçları yaratacak güce sahip olduğunu düşünüyoruz. Siyasi iradenin ve kolektif çözümlerin büyük önemi vardır ama bütün sorunları bir çırpıda çözebilme gücüne de sahip değiller. Hep birlikte "başlangıç noktasına hassas bağlılık ilkesini" içselleştirmek, kendi işimizin başarısı için kendi sorunlarımızla baş etmesini öğrenmek zorundayız.
Düşüncelerini yazıyla ifade eden bizler, üretimin bire bir içinde olmayan ve dışardan gözleyen insanlarız. Bir gözlemci olarak, çözümsüzlükleri yaratan değişkenleri bir bütün olarak ele almadan, parçacı ve indirgenmiş mantıkla yaklaşım nedeniyle ciddi israf içinde olduğumuzu düşünüyoruz. Sınırlı bakış açısıyla sorunları tartışma alışkanlığını aşmamız gerekiyor.
Bu denemede, ülkemizde et üretimini iki eksenden ele almak istiyoruz: Birincisi, " et üretiminin bileşenleri" diğeri de "et üretiminin bağlamları" ile bütünsel bir yaklaşımın ne olması gerektiğini açıklamayı deneyeceğiz. Denemenin "merkez düşüncesi", hayvancılık yatırımı yapmadan önce karar verirken, sorunu nasıl bir "çerçevede" ele almamız gerektiğini ortaya koymak.
Denememiz, et üretiminin "bileşenlerini" 10 ayrı alt-başlıkta ele alıyor. Bu bileşenlerin karşılıklı-bağımlılıklarını öngörmeyen bir hayvancılık yatırımının yaratmak istediğimiz sonuca ulaşmasının güçlüğünü anlatmak istiyoruz.
Parçalanmış araziler: Hayvancılığımızın rekabet edebilir ölçeklere ulaşması, rekabet edebilir yöntemler kullanması, rekabeti sürdürebilir yönetim kalitesini yakalaması düşünce biçimimizde yarattığımız bazı engelleri kaldırmayı gerektiriyor. Engellerden ilki, yaklaşık 200 yıllık bir süreçte ekilebilir toprakların sürekli parçalanmış olmasıdır. Miras hukukumuz, arazileri kardeşler arasında böle böle, çok parçalı bir mülkiyet yapısı ortaya çıkmıştır.
Parçalı toprak yapısı, tarım teknolojisine yapılan yatırımları da israfa dönüştürüyor. Bir traktörün işlemesi gerekenden çok daha küçük toprağa sahip olan çiftçiler "prestij ve gösteriş" traktör satın alma yoluna gidiyor.
Satın alınan "mekanik araçlar" kapasite ve teknik olanaklar bakımından birbirini bütünlemediği gibi, gübreden ilaçlamaya da tarımsal girdilerde bilinçli ve bütünlükçü bir tutuma sahip değiliz. Ayrıca, parçalanmış araziler insanları geçindiremiyor; göçler hızlanarak kentsel alanlarda marjinal ve örgütlü işyerlerinde çalışmaya yöneliş giderek güçleniyor.
Ülkemizde hayvancılığın geliştirilmesi ve et sorununa köklü çözümler ürettiklerini söyleyenler, projelerini kamuoyuna sunanlar, onları destekleyen medya görevlileri " parçalı arazi yapısına, geçimlik ve yan iş anlayışına" gönderme yapmıyorlarsa, sorunu eksikli tartışıyorlar anlamına gelir. Eğer, elimizin menzili altındaki kaynak olan "toprak-üretim ilişkisi" arasındaki bağlantıyı, yarattığı olanakları ve kısıtları yeterince irdelememişsek, kısır tartışmalar, abartılı değerlendirmeler, gerçekleşmesi mümkün olmayan beklentilerin uçuştuğu " karmaşa ortamı" zihinleri iyice dumanlandırır. Bu sisli ve dumanlı ortamda sektöre yatırım yapanlar da önlerini görerek, işlerini bilerek, olası gelişmelere karşı alternetif tepki stratejilerini belirleyerek giremez, deyim yerinde ise "kör uçuş" yapılır. Ülkemizde uzun dönemden hayvancılıkla ilgili yapılanlar da üç aşağı beş yukarı kör uçuştan farklı değildir.
Arazilerde hizmet birleştirmesi: Mülkiyetin yeniden düzenlenmesi tarım ve hayvancılıkta ilk adımdır ama yapılması da kolay değildir. Bugünün koşullarında "toplulaştırma" gibi olumlu, etkisi uzun zaman isteyen "ara çözümler" yerine "köklü çözümler" üretmenin siyasi iradeler açısından kolay olmadığını biliyoruz. Oy endişesi, alınacak sonuçların zaman gerektirmesi nedeniyle siyasi irade "mülkiyet yapısını" kısa dönemde radikal değişmelere uğratamaz, uğratmaz.
Radikal değişmelerin kısa zamanda hayata taşınması kolay değilse ne yapılmalıdır? Bunun yanıtı açıktır: Hizmette birleşmeleri özendirilebilir hatta zorlanabilir... Zeytinde ve fındıkta olduğu gibi, kentsel alanlarda yaşayan marjinal ya da örgütlü iş sahiplerinin hizmet birleşmemesi nedeniyle yarattıkları ciddi sorunlar var. Geçimini tarladan sağlayanlar ürünlerine her türlü bakımı yaparken, kırsaldaki tarlasını "yan gelir" olarak değerlendiren ve üretici olmayanlar ağaç ve ürün bakımını disiplinli yapmadıkları için kimi hastalıklara kaynaklık da ediyorlar. Bu gidişi durdurmanın bir yolu var: Bütün destekler, "hizmette birleşmeye" dayalı bir anlayışla verilmelidir ki, verimliliği ve kaliteyi yaratacak üretim örgütlenmeleri gelişebilsin.
Hizmette birleşme giderek "meradan bağımsız besleme sistemine " kayan hayvancılık işyerleri için de geçerli. Toprağın yapısına, verimine, sulanabilir olmasına vb. değişkenlere bağlı olmakla birlikte, bir büyük baş hayvan için yaklaşık 5 dekar toprak gerekli olduğu ileri sürülür.
Hizmette birleşme olmaksızın, verimli işletmecilikte en küçük ölçeğin büyük baş hayvanda en az 50, küçükbaş hayvanda 150 baş hayvan olmasını belirten uzmanların belirttiği işletme yapılarını nasıl oluştururuz? Kaba ve karma yemi kendi inisiyatifimizle nasıl üretiriz? Kaba ve karma yemde piyasa bağımlılığını nasıl yönetiriz? Vb. soruların yanıtını vermeden yatırıma kalkışmamak gerekir.
Tarım teknolojilerini etkin ve verimli nasıl kullanırız? Uluslararası rekabette fiyat-maliyet ve kalite dengesini nasıl tuttururuz? Vb. sorularına zihnimizde net yanıtlarımız yoksa, yapacağımız yatırımdan istenen sonuçları alamayabiliriz.
Tarım ve hayvancılık tartışmaları yaparken, sorumluluk taşıyan insanların " parçalanmış toprakların birleştirilmesi kadar hizmette birleşmeye" ilişkin bilgiye sahip olmaları, bu konuda belli bir bilinci yakalamaları gerekir ki, hayvancılığımız yeterli arzı yaratabilsin, et üretiminde kendimize yeterli olabilmenin ötesinde ihracata da yönelebilelim.
Süt tüketiminin artırılması: Hayvan arzının yeterli olması, et fiyatlarının dengelenmesi "süt hayvanlarının" yeterliliğine bağlıdır. Ülkemizde süt tüketiminin artırılması, süt arzının yeterli hale getirilmesi, süt toplama ve dağıtma altyapılarının geliştirilmesi yeterli et hayvanı üretmenin de gerek şartıdır.
Batı Ülkeleri İkinci Dünya Savaşı öncesinde süt dağıtımını bir "milli sorun" olarak algılamış, sağlıklı çocuklara sahip olmayı gelişmenin temel dinamosu olarak görmüştür. İkinci Dünya Savaşı öncesinde ağızları açık şişelerde dağıtılan süt, alüminyum folyoların geliştirilmesi nedeniyle savaş sonrasında kapatılarak evlerin önüne konmuştur... Anayasalarımız 1960'dan bu yana "sosyal devlet" tanımlaması yaptığı halde, çocukların süt ihtiyaçlarını hala bugün uygun çözümler üretebilmiş değiliz.
Ülkemizde "sokak sütçülüğünden örgütlü sütçülüğe" geçemediğimiz ve süt tüketimini gerektiği gibi ciddiye almadığımız için kişi başına tüketilen süt miktarı az. Üstelik nüfusumuz hızla kırsal alanlardan kentlere göç etmekte, çekirdek ailelerin çocuklarını sütle beslenmeleri gerektirmektedir. Süt üretimi, dağıtımı bir özel sorun değil, toplumun geleceği ile ilgili toplumsal sorundur. O nedenle süt tüketiminin artması, hayvancılığı geliştirmeyi belirleyen önemli bileşenlerden biridir; bu bileşeni dikkate almaksızın geliştirilecek proje sakat doğabilir.
Temel teşvik süt fiyatı istikrarıdır: Süt fiyatlarındaki istikrarsızlık ülkemizde hayvancılığın kararlı ve düzenli gelişmesini engelliyor. Süt fiyatları yeterli olduğunda hayvancılık alanına yatırım yapılıyor; fiyatlar düşünce hayvanlar kesiliyor.
Süt tüketimi geliştirilmez, toplama ve dağıtım altyapısı inşa edilemezse hayvancılıkta istenen düzeye çıkmaz; et üretimi arz ve talebini dengelememiz de mümkün olmaz.
Süt fiyatları ile yem fiyatları arasında denge konusunda değişik hesaplamalar yapılmaktadır. Süt ve et fiyatları dengesi ölçü ise dünya geneline, yakın çevremizde, rakibimiz konumundaki ülkelerde bütün koşulları dikkate alan "süt ve yem fiyatı dengesi" konusunda bir "ortak akıl" üzerinde birleşmemiz; bir "ortak dil" ile anlaşmamız gerekir.
Bir kilogram süt fiyatı ne kadar yem almalıdır? Süt fiyatı ile yem fiyatı dengesi kurabilmemiz için devlet, üreticiler ve medya mensuplarının ortak akılda birleşmeleri, ortak dil kullanmaları hayati önemdedir.
Eğer ülkemizde süt ve et üretiminde "iddialı projelerden" söz edeceksek, "parçalanmış arazi sorunu", " hizmette birleştirme yöntemleri" ve "süt fiyatı istikrarını" birlikte ele alan analizler yaparak, bu alanlarda net bilgi edinerek konuşmalıyız.
Kaba yem maliyetleri: Hayvan yetiştirime işletmelerinde "kaba yem" maliyetlerin yüzde 70'ini oluşturuyor. Bu çok önem girdinin sağlanması için çiftçilerin kendi ihtiyaçlarını karşımaları ya da piyasadan kaba yem satın almaları gerekir.
Kaba yem tohumunun ıslahı, kaba yem yetiştirme teknikleri, verimli işletmecilik yapacak ölçekte arazilerin bulunması, yorgun ve yıpranmış arazilerin sağlıklı hale getirilmesi hayvan yetiştiriciliğin önemli bileşenleridir.
İşyerlerinin kendi inisiyatiflerinde kaba yem yetiştirmeleri temel ilkedir ama, dünyanın her yerinde "kaba yem arzı" sağlayan üreticilerden ya da "sözleşmeli üretim" ile yem temin edilir.
Kaba yemlerin yetiştirilme teknikleri, biçme ve saklama yöntemleri köklü biçimde değişmektedir. Bu tekniklerini getirilmesi, örneğin yoncada biçildiği anda toplanıp paketleniyorsa süt verimi üzerinde yüzde 5'e kadar etki yapabilmektedir.
Bu denemede, yeni tekniklerin adlarını saymanın anlamı yok. Önemli olan, hayvancılık projeleri üzerinde değerlendirme yapanların, öngördükleri hedefleri açıklarken, kaba yem sorununa ne gibi çözümler ürettiklerini, çözümlerin bugün ülkemizdeki yapı ile ilişkisinin ne olduğunu da düşünmüş ve tartışmış olmalarıdır.
Kaba ve karma yem ihtiyacını analiz etmemiş bir değerlendirme, yatırımcıyı yanlış yönlere sürükleyebilir.
Karma yem girdileri: Yeterli hayvan arzı ve et üretimi için toprak yapısı, hizmette birleştirme, süt tüketimi, kaba yem üretme olanakları da yeterli değil. Bir adım sonrasında "karma yem üretiminin sorunlarını" da ayrıntılı bilmek gerekiyor. Çünkü bütün bunlar hayvan yetiştirmenin "temel bileşenlerini" oluşturur... Güçlü bileşenler yoksa, güçlü ve etkin yapılar ortaya çıkarılması zordur.
Karma yemler hububatlar, yağlı tohum küspeleri, vitamin, mineral ve diğer katkı maddelerinin karışımından oluşur. Bu temel girdilerin hepsinin ülkemizden sağlanması gibi bir saplantı içinde olmamak gerekir. Sürdürülebilir hayvancılık yapılacaksa, yem girdilerinin ülke içinden sağlanması öncelikli alanlardan biri olmalıdır ama, uluslararası olanaklardan yararlanma yolları da tıkanmamalıdır. Başka ülkelerden "ithalat" da yapılabilir. İthalatın fayda/maliyet analizi yapılması ulusal yarar ve uzun dönemli gelecek için gereklidir. Dünya genelinde 873 milyon ton karma yem üretiliyor, Kendi yemlerini üreten yetiştiriciler de dikkate alındığında 1.2 milyar ton karma yem üretimi yapılıyor. Bu üretim miktarı içinde en büyük pay kanatlı yemlerinde. İkinci sırada ise küçük-büyük baş hayvan yemleri gelmektedir.
Dünya genelinde yüzde 3 büyüyen karma yemde girdilerin üretilme olanakları, ithalat sorunları, süt ve yem fiyatlarını analiz etmeden, bütün bu bileşenlerin karşılıklı-bağımlılıklarının ne yönde gelişeceğine ilişkin fikir üretmeden tartışma yapılırsa yanlış beklenti yaratılır; sonuç ortaya çıkmayınca da insanların güveni sarsılır.
Meraya bağlı hayvancılık: Ülkemizde meralar, meraların durumu, ıslah etme olanakları, ıslah etme maliyetleri, mera yönetimi konularında dinamik envantere, kirlilikten arındırılmış bilgiye sahip olmadan sürdürülen tartışmalar yararsız olduğu kadar yanıltıcı daÖ Doğru dürüst mera görmemiş, dünya genelinde rakip ülkelerin mera konusunda yaptıkları yatırımları, geliştirdikleri metotları incelememiş olanların "et sorununa çözüm üreteceğim" diye ortaya çıkmalarını kuşkuyla karşılarım. Sözün namusu, arkasını beslediğiniz gerekçelerinizdir. Gerekli gerekçeleri ortala konmayan söze dikkat etmek gerekir.
Meralarla ilgili "dinamik mevzuat" gerektiği gibi, meraların mevcut durumu ve ıslah edebilirliklerine ilişkin de "dinamik envanter" sahibi olmadan hayvan yetiştiriciliğine ilişkin analizler eksikli kalacak, ayaklarını yere sağlam basan genellemeler ortaya çıkmayacaktır. Meralar da ulusal varlığımızdır ama, koşullara uygun kullanıldığı zaman... Mera konusunda alışkanlıkla yaklaşımı terk ederek, analizle yaklaşım gerekiyor.
İşgücü maliyeti: Mera analizleri de yetmez. Kırsal kesimde işgücü göçü işgücü maliyetlerini etkiliyor. Hayvan yetiştiricileri hesaplarını yaparken kendi işgücü maliyetlerini de hesaplamalı... Ayrıca dışardan bulunacak işgücü maliyeti ile gelirler arasında denge kurmalı... Yetmez, daha ileri teknikler uygulayan işletmelere geçilmesi zorunlu ise, "kalifiye işgücü" ve "yüksek maliyet" etkenleri de göz önüne tutulmalı... İşgücü bulabilmenin, maliyetinin ve gelir-gider dengesine ilişkin bir genellemeye ulaşmadan hayvancılıkla ilgili ileri-geri söz etmemeliyiz.
Bizim kanımıza göre ülkemizde hayvan yetiştirme, bundan 10 yıl öncesinin anlayışından ve mekanizmalarından çok farklı bir yapıdadır. Hayvan yetiştiriciliği öncelikle bir "maliyet sorunudur"; analizlerde dikkat edilmesi gereken önemli konulardan biri de maliyet dengesinin hesaplanarak yola çıkılmasıdır.
Hayvan ıslahı sorunları: Hayvanların ıslahı, süt ve et verimindeki gelişmeleri dikkate almayan hayvancılık işyerleri rekabet edebilir mi? Verimlilik artıran "ıslah çalışmaları" ve uygulamaya yansımalarına ilişkin bilgi sahibi olmadan hayvancılık alanında fikir yürütmek uygun olur mu?
Islah edilmiş hayvan yetiştiricileri süt verimini 35 kg/ gün üzerine çıkarmışsa, ette karkas ağırlığı sizin ortalama değerinizin iki katından fazla ise, gelişmelere gözünüzü kapayarak bir yere varabilir misiniz?
Bütün dünyada kaba yemden karma yeme, süt veriminden et verimine gelişmeler hakkında belli bilgiye ve fikre sahip olmadan ortaya konan iddialı hedefler tam anlamıyla bir "yanılsama" olmaz mı?
Hayvancılık alanında ekoloji ve evrimi birlikte ele alan bilimin gelişmelerini yakından izlemeden yapılacak yatırımlar yaratmak istediğimiz sonuca bizi taşımaz.
İşletme ölçeği ve ülkenin yapısı: Hayvancılık işyerlerinde de büyük ölçekli örgütlü işletmeler yanında, küçük ve orta ölçek işyerleri de olacaktır. İşletme ölçeği, alanı, alan bilgisi, girdi aldığı ve girdi verdiği sektörler, ülkenin bu alandaki örgütlenme düzeyi de hayvan yetiştiriciliğinin bileşenleridir.
İşletme ölçeği konusunda 2 Ağustos 2012 günü Dünya'da "Neden sürekli tökezliyoruz?" başlıklı yazımızda konuyu ele aldık. Aynı başlıkla 7 Ağustos'ta gelen tepkileri aktaran ikinci yazımız çıktı. "Hayvan yetiştirmede küçük işletme algısı" başlıklı yazı 10 Ağustos günü yayınlandı... "Hayvancılık işletmelerinde büyük ölçek sorunu" 17 Ağustos 2012 yayınlandı. "Hayvan sağlığı ve yem bitkilerinin işletme ölçeğini belirlemesini" 24 Ağustos 2012 günü irdeledik. "Hayvan yetiştiriciliğinde entegre tesis ve işletme ölçeği" başlıklı yazımız 31 Ağustos 2012 tarihini taşıyordu. "Hayvancılığın 'H' sini bilmeden yatırım yapmak" 6 Eylül 2012 tarihinde gazetede yer alan yazının başlığı idi...
Bu denemelerde hep şu hatırlatmayı yapıyoruz: Düşüncelerimizi onaylamayın ama, bizi anlamaya çalışın...
Denememizde çok kısa başlıklar halinde hayvan yetiştiriciliği, süt ve et üretiminin istikrarında göz önünde tutulması gereken bileşenlere değinildi... Amacımız, bu bileşenlerden sadece birini ya da birkaçını analiz ederek etkin sonuçlar yaratılamayacağını ortaya koymaktı. Burada değinilen bileşenlere başkaları da eklenebilir. Asıl önemlisi bileşenleri bir sonraki yazıda değineceğimiz "bağlamı" ile ele alarak bütünsel düşünceye erişme ve doğru projeler yapmadır. Güçlü bileşen, doğru bağlantılar bizi gerçekliğe yaklaştırır...
 
 
 
 
 
 
 
 
Preferences
§
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
-
=
Backspace
Tab
q
w
e
r
t
y
u
i
o
p
[
]
Return
capslock
a
s
d
f
g
h
j
k
l
;
'
\
shift
`
z
x
c
v
b
n
m
,
.
/
shift
English
alt
alt
Preferences
§
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
-
=
Backspace
Tab
q
w
e
r
t
y
u
i
o
p
[
]
Return
capslock
a
s
d
f
g
h
j
k
l
;
'
\
shift
`
z
x
c
v
b
n
m
,
.
/
shift
English
alt
alt
Preferences
§
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
-
=
Backspace
Tab
q
w
e
r
t
y
u
i
o
p
[
]
Return
capslock
a
s
d
f
g
h
j
k
l
;
'
\
shift
`
z
x
c
v
b
n
m
,
.
/
shift
English
alt
alt

Ekleme Tarihi
15.09.2012
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: et ihraç,Rüştü BOZKURT
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız