Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 29 Nisan 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

 
 
 OSMAN AROLAT / AROLAT'TAN
 Ceviz Ağacı ve demokrasi
 03 Haziran 2013 
 
 
 
Taksim gezi olayları bana doğa sevgisi veren Cihangir'deki konağın bahçesindeki muhteşem ceviz ağacını hatırlattı. Bir yandan da demokrasinin, halk egemenliğinin çoğunluk rejimi olmadığını istişare ve katılıma dayalı toplumun en küçük gruplarının söz hakkı olduğu bir rejim olduğunu da düşündüm.
 
Bana doğayı sevdiren ve hayran bırakan Cihangir'de Babaannemin bahçesindeki ceviz ağacıydı. Henüz 7 yaşındaydım o zamanın yeşili çok az bozkır Ankara'sından ilk kez İstanbul'a gelmiştim. Babaannemin Cihangir'deki ahşap konağının bahçesinde bir ceviz ağacı vardı. Bir gün 3-4 yaşıtımla birlikte el ele tutuşup ağacın gövdesini sarmak istemiş ve ellerimizi birleştiremediğimiz için bir bölümü açık kalmıştı. Yaz tatilinden Ankara'ya döndüğümde mahalle ve okul arkadaşlarıma o ceviz ağacının görkemini ve çevresini el ele tutuşup saramamamızı anlatmıştım. Ankaralı arkadaşlarımın inanması çok zor olmuştu. Taksim Gezi olaylarını izlerken hep o 1950'lerin Cihangirinin yeşilliklerini, ceviz ağacını ve uçuşan kumruların, güvercinlerin çaylaklardan kaçışlarını hatırladım…
Taksim olaylarının bana hatırlattığı ikinci konu demokrasi tanımı oldu. Demokrasi deyimi Demos-kratos sözcüklerinin eski Yunanda birleşmesinden meydana geliyor. Halkın egemenliğini anlatıyor.
Ama başlangıçtan bu yana uzun süre hep bir yanı eksik kalan halk egemenliğini. Daha başlangıçta Yunanda demokrasi egemenler asiller arasındaki eşitliği ifade ederdi. Köleler bu hakkın dışındaydılar. Sonra feodal dönemde feodal beylerin sahipliği söz konusuydu. Kapitalist dönemde burjuvaların ayrıcalıklı gücü gündeme geldi. Daha sonra Sovyetler buna proleteryanın hakimiyeti kavramını eklediler. Ama demokrasi esas itibarıyla ilk tanımında ortaya konulduğu gibi halkın egemenliğiydi.
Kimileri seçimli dönemlerde bunu halkın çoğunluğunun oylarını alanların egemenliği gibi yanlış bir şekilde kavradı. Bu geçen yüzyılda Hitler-Mussolini ve Franco gibi diktatörlerin ortaya çıkması sonucunu getirdi.
Bunun üzerine Demokrasi "Çoğunluğun hakimiyeti" kavramının dışında, "Toplumun en küçük kesimlerinin görüşlerinin de değerlendirildiği" bir rejim olarak tanımlanmaya başlandı. Bunun gereği olarak da demokrasi bir "İstişare ve katılım rejimi' konumuna geldi.
Son zamanlarda ülkemizde yaşanan sorunun temelinde de bu tanım yanlışı yatıyor. İktidar partisi sözcülerinden Başbakan dahil bir kısmı kendi doğrularını aldıkları yüzde 50 oy oranı nedeniyle toplumun doğruları olarak ortaya koyup, diğer yüzde 50'nin ses çıkarmadan uyması gerektiğini ifade ediyorlar. İstanbul'da otobüslerin rengi ve vapurların biçimi belediye tarafından istişareye tabi tutularak belirlenirken, Üçüncü köprünün adının Yavuz Sultan Selim Köprüsü olması, geçiş alanının orman arazisi olması, üçüncü havalimanının, diğer havalimanının yıkılmasına sonuç verecek bir alana yapılması, Taksim'i yayalaştırma yönündeki belediye kararına gezi parkına içinde AVM olan eski kışlanın replikasının yapılması gibi konuların sonuç kararları hep tek ağızdan Başbakan'dan duyuruluyor. Bu konuda demokratik girişimde bulunanlar "Küçük bir azınlık" ve "Marjinal gruplar" olarak nitelendirilip biber gazıyla dağıtılmak isteniyor.
Bu nedenle Gezi Parkı olayları sırasında 5 günlük direnişle onbinlerin yapılmakta olanları durdurması parkı koruması çok önemlidir. Başta İstanbul Belediye Başkanı Topbaş olmak üzere AKP sözcüleri, Başbakan Yardımcısı Arınç, Meclis Başkanı Çicek gibi isimler sağduyulu mesajlarla halkın sesini dinlemeye ve istişareye açık olduklarını bildirerek, olaya yaklaştılar. Başbakan "Biber gazı kullanımında aşırılığı" kabul etmesine karşın, Kışlanın inşa kararı sürdüreceklerini içinde AVM veya müze olabileceğini söyleyerek adeta yüz binlerin 50 ile yayılan direnişini görmezden gelmeye devam etti.
Son söz olarak şunu söylemek durumundayım: Demokrasi bir çoğunluk rejimi değildir. Toplumun en küçük birimlerinin söz hakkı olduğu bir istişare ve katılım rejimidir. Dünyadan "Gezi olayları" konusunda gelen açıklamalar ve tepkiler de bunu açıklıkla ortaya koymaktadır…










http://www.dunya.com/

Ekleme Tarihi
03.06.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: OSMAN AROLAT ,Ceviz Ağacı ve demokrasi
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız