Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 07 Mayıs 2024 Salı
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Deniz toplumumuzun yaşamında sadece yazdan yaza tatil zamanlarında akla gelmektedir. Oysa denizlerde yaşam sürekli olmaktadır.

Denizlerimizin içerdiği balıklardan, yosunlardan, mercanlardan oluşan yaşamın sürdürülebilir olması önemlidir. Çünkü yaşamımızda oksijen kaynaklarımızdan en önemlisi denizlerdir. Deniz çayırları bunu sağlamaktadır. Dünyanızın ısı dengesini sağlayan en önemli unsurlardan birisi denizlerdir.
        Balık çiftlikleri mevcut konumlarıyla Kapalı koy ve körfezlerde işletmecilerin maliyet düşürmek amacıyla yapmış oldukları üretimle hem sorun yaratmakta hem de yarattıkları sorunun sonucunda zarar görmekteler. Yaratılan sorun yerleşim yerlerine yakın yerlerde görüntü kirliliği, insanların denizden faydalanamaması, denize giren insanlarda alerjik problemlerin ortaya çıkması, üretimde kullanılan malzemelerin gelişigüzel çevreye atılmaları..Çiftliklerin taşıma kapasitesinin üzerinde üretimde bulunması sonucu, ekolojik dengenin bozulması  .( Ekolojik dengenin korunması taşıma kapasitesiyle çok yakından ilgilidir. Bir canlının yiyeceği bir diğer canlı tarafından sağlanmakta o canlının artıkları bir başka canlının yiyeceğini oluşturmaktadır. Ekolojik dengede kaynaklardan birinin fazlalığı kirlilik olarak tanımlanır.)
       
       DENİZ ÇAYIRLARININ bulunduğu alanlar esasında koruma alanlarıdır. 1380 sayılı yasa ve ilgili sirkülerler gereği koruma altındadır.  Ülkemizin de taraf olduğu Barselona sözleşmesinde bu husus açıkça belirtilmiştir.
 
        Ortamda hiç problem olmasa bile balıklar oksijen eksikliğinden ölmekteler.(Boğularak ölme) 
 
         Hastalıklardan da balıklar ölmekteler bu hastalıkların bir kısmı zoonoz yani hayvandan insana geçen hastalıklar. Spring Viraemia of Carp, Viral Hemorajik Septisemi, Infectious Pancreatic Nekrosis, Bakterial Kidney Disease vb.
 
         Fao tarafından son zamanlarda yapılan açıklamalarda balık çiftliklerinin çevresel etki alanı ve hastalıkların bulaşma alanı çiftlik merkez alındığında 3 km çaplı bir alan olarak belirtilmektedir. Bunu daha açık söylemek gerekirse ortak kullanım alanı içerisinde balık çiftlikleri insan yaşamının olduğu alandan en az 3 km uzağa gitmeli. Bu aynı alanda bulunan balık çiftliklerinin birbirine yakınlığı açısından da bir ölçüdür.
 
        Mevzuatımız bu verilerin çok gerisinde su ürünleri kanunu 1971 yılında yayımlanmış, yönetmelik ise 1995 yılında. Balık çiftliklerinin kurulamayacağı hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezlerle ilgili tebliğ çevre bakanlığı tarafından 2007 yılında yayınlanmasına karşın soruna çözüm getirmekten çok uzak 0.6 mil kıyıdan uzaklık 30 metre derinlik hangi bilimsel verilere göre hazırlandığı bile belli değil. FAO nun verileriyle çelişmekte.
 
       Kültür balıkçılığını ekonomiye, ekolojiye yaklaşımı bakımından yem teminiyle ilgili baktığımızda, dünya balık stokunun balık ununda 2002 yılı verilerine göre  % 46 sını,  yağında %81 tüketiyor. 2010 yılında Unda %57 yağda %100 olması düşünülüyor. Karedeniz de yakalanan balığın  %  44’ü 2005 verilerine göre balık unu ve yağı fabrikalarına gidiyor.
        Bazı bilim adamları açıklıyor. Kültür balıkçılığı olmasa Balık fiyatları 60 Ytl. Olur. İyi de Karadeniz de yakalanan balığın % 44’ ünü (resmi rakamlara göre)  yem fabrikalarına gönder sonrada bu açıklamayı yap. Dünya balık stokunun % 46’sı yem fabrikalarına gitsin halkımız ucuz balık yiyecek.
        Bir başka açıklama. Balık çiftliklerinde yetiştirilen balıklarda hastalık olmaz esas doğadan yakalananlarda evsel ve sanayisel kirlilikten dolayı problem olur.  Yapılan açıklama üretim mantığıyla çelişmekte çünkü çiftlik balıkçılığında kullanılan yemin büyük çoğunluğu balık unu. Hangi tılsım doğadan yakaladığınız problemli balıklardaki evsel ve sanayisel kirliliği ortadan kaldırmaktadır.
 
          Sinop balık unu fabrikaları 2003–2004 yılında 62.431 ton hamsi işlemiş ve 9.394 ton balık unu, 5.618.000 lt balık yağı üretmiştir.  Bu üretimiyle Türkiye balık unu ve yağı üretiminin en büyük merkezidir (Toplam üretimin %52’si). Alıcılar balık unu ve yağını su ürünleri ve kanatlı yemlerinde hammadde olarak kullanmaktadır. 2003 yılında dünya balık unu üretimi 5.402.000 ton olurken, balık yağı üretimi 1.182.000 ton olarak gerçekleşmiştir. Türkiye balık unu ve yağı fabrikaları 2002–2003 sezonunda 156.118 ton hamsi işlemişlerdir. Yani 1 kg balık unu için 6.645 kg hamsi işlenmiş ve halka ucuz balık yetiştirilmiştir!... Deniz ve okyanuslarımızda bir zamanlar görülen balık bolluğu artık görülmemektedir. Bunun nedenlerinden biri, bugüne kadar denizlerden avlanma yoluyla balık stoklarının eritilmesi, stokların üreme ve kendilerini yenileyebilmeleri için geriye çok az yavru balığın kalmış olmasıdır. Şu anda, Kuzey Denizi’ndeki morina gibi birçok önemli balık stoku neredeyse yok olmak üzeredir.
         Tarım ve Köyişleri Bakanı Eker, uyguladıkları bilinçli destekler sonucu kültür balıkçılığında üretimin 60 bin tondan 130 bin tona yükseldiğini bildirdi. Balık ihracatının arttığını, en büyük müşterinin Yunanistan olduğunu söyleyen Eker,yeni düzenlemeden sonra sektörün kendine çeki düzen vereceğini,bazı işletmelerin birleşeceğini haber verdi..
        Son dönemde Yunanistan'da balık üretiminin yüzde 35 oranında azaldığını belirten Özsu Balık Üretim Malzemeleri Gıda Sanayi ve Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. sahibi Şemsi Kavalar, buradaki yatırımcıların Türkiye'ye yöneldiklerine dikkat çekti.
 
      Dünya su ürünleri tüketimi ortalama kişi başına 15 kg/yıl, İspanya’da 44,5 kg/yıl, Yunanistan’da 14,5 kg, Türkiye’de 7,8 kg, Japonya’da 90 kg’dır. Prof. Dr. Selçuk SEÇER
      Tarım Bakanlığının Su ürünleri 2008 yılı desteklerine bakarsak. Çipura ve levrek üretimi için 85 YKr/kilogram, Alabalık üretimi için 65 YKr/kilogram, Yeni türlerin üretimi için 1 YTL/kilogram, Midye üretimi için 10 YKr/kilogram. Denizlerde ve iç sularda su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılmak üzere yavru alanlara ve kendi işletmesinde büyütmek üzere yavru balık üretenlere 5 YKr/adet.
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. 1.01.2008–31.12.2008 tarihleri arasında Bankaca uygulanmakta olan tarımsal kredi cari faiz oranlarından kredi konuları itibarıyla aşağıda belirtilen oranlarda indirim yapılmak suretiyle tarımsal kredi kullandırılabilir. Su ürünleri yetiştiriciliği (işletme-yatırım)   % 50
Balık unu, balık yağı, temini zannedildiği gibi halka ucuz balık yedirmek için değil kültüre alınan balıkların beslenmesi için kullanılmaktadır. Yapılan teşviklerde yine halk ucuza balık yesin diye mi yapılıyor? Yunanistan’ın bile kıyılarında görmek istemediği gelişmelerden izlediğimiz yetiştirme ve oluşturduğu kirliliği Türkiye’ye ihale etmektedir. İhale sonucunda elde edilen ürünü ise dış pazara pazarlamaktadır. Bu açık bir şekilde dünyanın tüm nimetlerinde olduğu gibi su ürünlerinde de sermayenin bencilce kendi karlılığını her şeye rağmen sağlama ve sürdürmesinden öte bir politika, üretim tarzı değil.

 

 

Yekta Ünsal Veteriner Hekim

 

http://www.haberanaliz.net/

 

Ekleme Tarihi
09.10.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız