Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 01 Mayıs 2024 Çarşamba
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Genetiği ile oynanmış mısır ve soyayı on yıldan fazla bir süredir ithal ediyor ve afiyetle yiyoruz. Bizim besi, süt hayvanları da yiyor. Rakam öyle ufak tefek değil, her ikisinin ithalatı da milyon tonun üstünde, çoğu da Amerika'dan ithal ediliyor.

 

Bu ara işler yine karıştı dostlar, onun bunun açılımı kan kaybetti; açılımdan ıslak imzaya, ondan domuz gribi aşısına geldik, derken al bakalım bir akıl karışıklığı daha: Bu günlerde "GDO" konuşuyoruz, neşeli bir durum da ortaya çıkıyor; her şeyi bilenlerimiz yine televizyonlarda "deprem üstü GDO" anlatıyorlar. Ölçmüşler, bizim toplumsal hafızamız yirmi dokuz günmüş, bugünden saymaya başlayın, bir ay sonunda ne olacak hep birlikte bakalım.

Yine kısa bir ders çalışmakta yarar var. Bu GDO tarifi uzunca; bir canlının (bu siz de ben de olabiliriz, bir mısır veya hıyar da olabilir) genlerinin diziminin değiştirilmesi veya ona kendi doğasında olmayan farklı bir genin ilavesi ile elde edilen canlı organizmalara GDO yani "genetiği değiştirilmiş organizmalar" deniyor. Örneğin; kanser yapan geni bulur, ortadan kaldırırsanız kanser olmuyorsunuz. Bu işin mühendisleri bizde çok yok ama gelişmiş toplumlarda var ve yaptıkları işe genetik mühendisliği deniyor. Bilim adamları diyor ki dünya nüfusu 2050 yılında on bir milyara dayanacak, (biz de bu işe üç çocuk ile katkıda bulunacağız) yoksulluk giderek artacak ve açlık çok ciddi problem olacak. Bu durumda tarımsal üretimi artırmak gerek. Çözümü bitkilerin genetiği ile oynayarak, daha ufak alanda daha çok üretilebilir, daha az su ister, börtü böceğe, soğuğa, hastalıklara dayanıklı tarım ürünleri yetiştirerek bulmaya çalışıyorlar. İşe gıda endüstrisini çok yakından ilgilendiren mısır ve soya ile başlamışlar, sonra pirinç, pamuk ve endüstriyel yağ bitkilerinin yani bizim bir türlü benimsemediğimiz bio-dizelin üretimindeki yağ bitkilerinin genleri ile oynayarak devam etmişler. Yakında içinde domuz gribi aşısı olan GDO'lar da yapacaklarmış o zaman amirler memurlarına kızmayacakmış.

 

GDO'nun sorumlusu Amerika

Bizi yakından ilgilendiren iki ürün mısır ve soya, her ikisi de aklımıza gelen hemen hemen her hazır gıdanın üretiminde yoğun olarak kullanılıyor. Biz bu iki ürünü yani genetiği ile oynanmış mısır ve soyayı on yıldan fazla bir süredir ithal ediyor ve afiyetle yiyoruz. Bizim besi, süt hayvanları da yiyor. Rakam öyle ufak tefek değil, her ikisinin ithalatı da milyon tonun üstünde, çoğu da Amerika'dan ithal ediliyor. Bu GDO'nun sorumlusu da yine Irak'a demokrasi getiren Amerika.

Mısırdan sıvı halde şeker yapıp aklınıza şekerli ne geliyor ise içine koyuyorlar. Biz bu şekeri hem Amerikalı firmaya ülkemiz içinde yaptırıyor hem de Amerika'dan ithal ediyoruz. Bilinen kötülüğü obezliğe neden olması. Dünyada büyük bölümü son dönemlerde oluşan bir milyarın üstü obez insan varmış, yani her yedi kişiden biri obez. Başkan Obama kızgın; bu tür şekerden yapılan her türlü içeceğe yüksek vergiler getirmeye çalışıyor ama karşısındaki lobi çok güçlü bir türlü aşamıyor. GDO'lu organizmaları yapan Amerika firması da bize kızgın, "Eğer almaz, yasaklarsanız Dünya Ticaret Örgütü'ne şikâyet ederiz sizi, ‘uf' yaparlar" diyor. Siz de "Bu içecekler hangisi" diyorsanız, bir zahmet satın alırken kutunun, şişenin üstünde yazanları okuyacaksınız.

Soyaya gelince.. Et ürünlerinde ve birçok hazır gıdada kullanılıyor. "Köftesi çok güzel oluyor" diyorlar. Bir diğer sıkıntı da inekler, tavuklar, koyunlar hepsi bu mısırı, soyayı yem olarak afiyetle yiyorlar. Artık inekliklerinden mi yapıyorlar yoksa biz insanlara garezleri mi var bilemem. Bildiğim bu yemleri yiyerek et, süt verimini çok artırıyorlar. Ama yan etkilerinin gelecekte ne olacağını, bu sütleri içenlerin başına ne geleceğini henüz bilen yokmuş.

Almanya, Fransa, Kanada, Avusturya ve komşumuz Yunanistan bu GDO işini yasaklamış. Onların insanları kıymetli; "Bizde yeterli gıda var. Bu tür şeylere ihtiyacımız yok" diyorlar. Aslında bizde de var da bizim aklımızda bir problem var. Yoksa doğru bir tarım politikası ile bu tür şeylere pek ihtiyacımız olmasa gerek.

 

Bio güvenlik yasamız da yok

Son problem durup durduğumuz yerde AB istiyor diye yapılan bir yönetmelikten çıktı. Yönetmelik yokken ne güzel yiyip içip, geçinip gidiyorduk; GDO'nun bileni de yoktu düşüneni de. Şimdi önce laboratuvar derdi çıktı başımıza, ülkede bu işi anlayacak sadece üç laboratuvar on, on beş laborant var diyorlar. Yetmiş milyonluk ülkenin GDO'suna bu üç laboratuvar nasıl bakacak daha doğrusu bakamayacak. İşin hukukunun da oluşması gerek ama bizim "bio güvenlik yasamız" da yokmuş. Yasa çıkarttık diyelim, hangi uzman hâkime, hangi bilirkişiye vereceksin ki niza iki yılda çözülebilsin. Bizim hukuk sistemimizde iki yılda biten davaya "çabuk bitti" diyorlar biliyorsunuz.

Hal böyle dostlar, eskisi gibi erişte kesip tarhana yapacak anneanneler, babaanneler yok artık. Zaten deniyor ya hepimiz bu dünyada misafiriz, esas iş öbür tarafta. Atalarımız da boşuna dememişler "misafir umduğunu değil bulduğunu yer" diye. Artık bu akıl ile ne bulursak onu yiyeceğiz.

Mesele karmaşık, gelecekte etkileri ne olacak bilinemiyor. Ancak bizdeki yakın dönem etkileri belli sanırım; bu genetiği ile oynanmış gıdalar bazılarımızın genetiğini bozdu, istem dışı etkiler yarattı, omurgaları çatladı. İflah olmaz Marksistler dini bütün, basının ağzı ile "liboşlaşanlar" geçmişte söylediklerinin aksini söyler, aka kara karaya ak der oldular. Yakasından rozeti eksik etmeyen yalakalıkla geçinir, gerçekleri görmezden gelir bazı işadamları, "Devir bu devir; akarken doldurmalıyız, vakti geldiğinde rozeti çıkartır gerekirse ‘mum' rozeti takar geçinir gideriz" duyarlılığındalar. Nice dönekler bir makam uğruna kimlik genlerini değiştirdiler. Bürokratlar, akademisyenler ve daha niceleri bu genetiği değiştirilmiş yiyeceklerden hızla etkilenmiş görünüyor. Düzgün duruşlu, omurgalı insanlar eziyet çekiyorlar günümüzde, genlerini değiştirmedikleri için.

Kalın sağlıcakla. Haftaya: Yeni Yılın Fuar Bütçelerini Hazırladınız mı?

 

Bülent Ünal

http://www.referansgazetesi.com/

 

Ekleme Tarihi
17.11.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız