Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 17 Mayıs 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Köşe yazısını "diziye" dönüştürmenin uygun tarz olmadığını biliyorum. İstanbul'da, İzmir'de ve Çanakkale'de tarımsal üretim ve gıda üretimi konularında birikimi olan insanları dinledim.

Onların anlattıklarını yazarak, sorunun değişik boyutları hakkında ulaştığım bilgileri paylaşmak istedim. Daha önceki üç yazıda düşüncelerimi şu ara başlıklarla aktardım: • Tarım ve gıda politikası eksikliği, • Mülkiyet düzenlemeleri gereği, • Geliştirici destekleme sistemi, • Mevcut yapıların değiştirilmesi, • Finans sistemleri ve araçları,  • Fiyat istikrarı sağlayacak örgütlenmeler, • Ödünsüz gözetim ve denetim yapılması. Bu sorunların hiçbiri yeni değil. Hepsini yıllardır konuşuyor; tartışıyor ve gündemde canlı tutuyoruz. İtiraf edelim ki, bazı olumlu gelişmeler olmasına karşın, aldığımız mesafe yeterli değil. Bugüne kadar "sorunları ele alış biçimimizi" sorgulamalıyız. İş yapma metotlarımız yetersiz olmalı ki, yıllardır tartıştığımız konularımıza çözümler üretemiyoruz.

Çok sık yinelediğim ilkeyi anımsatmak istiyorum: "Metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler." Proje odaklı çalışmalıyız İş yapma metodumuzu sorgulamalıyız. Bugüne kadar uyguladığımız sorun saptama ve iletme metotlarını gözden geçirmeliyiz. Çok hızlı değişen bir dünyadayız. FAO verilerine göre 2050 yılında dünya nüfusu 9.1 milyara ulaşacak.Bir başka veriye göre bu insanların yaklaşık 5 milyarı kentlerde yaşayacak. Kentleşme olgusu "yakınlaşma" ve "yarışmayı" birlikte yaratıyor. O nedenle, rekabet alabildiğine artacak. İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne süregelen üretim yöntemleri, tüketim kalıpları ve ticaret ağları farklılaşacak. Bir yandan "gıda maddeleri" ihtiyacı artarken; öte yanda rakiplerin rekabeti yoğunlaşacak. Hangi alanda olursa olsun, üretim metotlarını ve iş yapma tarzlarını gözden geçirmemiz gerekecek.

Askeri alandan, tarımsal üretime, endüstriyel gelişmeden, popüler kültüre kadar her alanda "asimetrik ilişki" hayatımıza damgasını vuracak. Oysa geçmiş dönemde yaşanan tarımsal üretim de, klasik sanayi üretimi de "simetrik ilişkilere" göre düzenlenmişti; görgülerimiz, bilgilerimiz ve alışkanlıklarımız hep o simetrik bağımlılık ilişkilerine dayanıyordu. İnsan aklının asimetrik gelişmelere uyum için geliştirdiği en önemli araç "proje odaklı" çalışmaktır. Bugün, köklü üniversiteler bile, klasik bir ders programı yerine proje odaklı eğitim öğretimi öne çıkarıyor. Zeytin örneğini ele alalım Ülkemiz, zeytin ağacının yetiştiği Akdeniz çukurunda yer alıyor. Son dönemlerdeki özendirmeler ile ağaç sayısı 150 milyonu aşmış durumda.  Bizde ağaç başına 12 kg ürün alınırken, İspanya 50 kg ürün alabiliyor. Ülkemizde zeytin ağacı sayısındaki artış kuşkusuz sevindirici. Ama, bu gelişmeyi bir "organik bütün" içinde ele almazsak, "organik çürüme" kaçınılmaz hale gelir. Toprak uygunluğundan, fide seçimine, doğru aralıklı dikimden, ilaçlama ve gübreleme bilgisine tarlada alınması gereken önlemler var. Dikim aralıkları ile teknolojik hasat arasında dengeyi kurmadan fidan dikimi yapılıyorsa, makineli hasat imkansız olabilir. Lisanslı ya da lisansız depo sorunu ivedilikli konulardan biri, hem yerel hem bölgesel hem de ülke ölçeğinde bir proje ile yola koyulmanın zamanı geçiyor. Zeytin işleme tesislerinin rakiplere göre ölçek belirlemesi gerekiyor. Finans sistemi ve araçlarının rakiplerle şans eşitliği yaratması, düzgün bir gelişmenin gerek şartı. Örgütlü ve örgütsüz işletmeler arasındaki haksız rekabeti önleyici gözetim ve denetim derhal harekete geçmeli. Kolektif tanıtım, pazar araştırmaları, girdi temin edilmesi konusunda önce zihniyet olarak bir yere ulaşmamız şart. Tarladan sofraya zeytin üretimini bir proje olarak ele almalıyız. Bu projeleri bölgeler ve daha dar yörelere indirgemeliyiz ki, isteklerimiz somutlaşsın, bilincimiz pekişsin, uygulamalarımızdan sonuç alınabilsin…

 Şimdi aynayı kendimize tutup soralım: Konuşurken, elimizin altında fizibilitesi tamamlanmış projeler var mı?  Projelerimiz olmalı. Yer seçiminden yatırım maliyetine, işletme sermayesi ihtiyacından işlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak nakit akımına hesabı kitabı belli projelerle yola koyulmalıyız. O zaman yaratmak istediğimiz sonuca yaklaşabiliriz, diye düşünüyorum…  

 

Rüştü BOZKURT

http://www.kobiden.com/    

Ekleme Tarihi
26.12.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız