Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 20 Nisan 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

2008 yılında yaşanan kriz sonrasında 2009 yılı için halihazırdaki konjonktürde ne öngörülmektedir? Öncelikle gelişmiş ekonomilerde resesyon beklenmekte olup başlıca gelişmiş ülke ekonomilerinin milli gelirlerinin muhtelif tahminlere göre yüzde 1 ile yaklaşık yüzde 2 arasında daralacağı öngörülmektedir. İkinci olarak kimse artık "ayrışma"dan bahsetmemektedir. Zira gelişmekte olan ülkelerin de yavaşlayarak 2009 yılında ortalamada büyümesinin yüzde 3-4.5 seviyelerine gerilemesi beklenmektedir. Asya ülkeleri başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin son yıllarda yaşadığı süratli gelişme büyük ölçüde ABD'ye yönelik ihracatın artmasından, sermayenin maliyetinin ucuz ve erişiminin kolay olmasından ve artan emtia fiyatlarından kaynaklanmış idi.

Üçüncü olarak ekonomik aktivitedeki bozulmaya paralel olarak bankacılık sektöründe sermaye enjeksiyonları devam edecektir. Finansal kurumların zararları 1 trilyon dolara ulaşmıştır. Zararların 2 trilyon doların üzerine çıkacağını öngören görüşler vardır. Dolayısıyla ciddi bir kredi daralmasını önlemek için finansal kurumların hükümetler tarafından yeniden sermayelendirilmesi devam edecektir.

Dördüncü olarak deflasyon konusu dünyanın gündemine taşınmıştır; global resesyonun derinleşmesi ile birlikte 2008 yılının ilk yarısına hakim olan enflasyon endişesi son günlerde gelişmiş ülkelerde görülen hızlı fiyat düşüşleri ve azalan emtia fiyatları ile birlikte yerini deflasyon tehdidine bırakmıştır. Deflasyonda nominal gelirler ve fiyatlar düşerken daha önceden alınmış olan borçların geri ödemeleri aynı kalır. Dolayısıyla deflasyon borç yükünü nispi olarak daha da artıran bir süreçtir. Bu nedenle merkez bankaları ve hükümetler tüm imkanlarını deflasyonun ve kredi sıkışıklığının engellenmesi için kullanmaktalar.

Bu bağlamda başta gelişmiş ülkeler olmak üzere hükümetler süratli bir şekilde önlemler almaktalar; politika faiz oranları keskin bir şekilde düşürülmektedir. Faiz oranları ABD'de sıfıra yaklaşmış olup, İngiltere'de yüzde1.5, Euro bölgesinde yüzde 2 seviyesinde. Beklentiler Avrupa Merkez Bankası'nın mart ayında tekrar indirime gidebileceği yönünde. Tüm bu bölgelerde politika faiz oranlarının öngörülebilir bir gelecekte de düşük seviyelerinde kalması beklenmektedir. Zira bu ülkelerde ekonominin 2010 yılında tekrar büyüme sürecine girmesi öngörülmesine rağmen büyümenin potansiyelinin altında seyredeceği ve buna bağlı olarak faiz oranlarının uzun bir süre düşük seviyelerini sürdüreceği beklenmektedir.

Politika faizlerinin indirilmesinin yanı sıra ABD'de FED kredi piyasalarına destek olmak için muhtelif politika araçlarını da kullanmakta. Amaç; faiz oranlarının düşük kalmasını sağlayarak birçok piyasada kredi koşullarının kolaylaştırılması. Kullanılan her politika aracı ise FED'in finansal kurumlara kredi vermesini veya menkul değer almasını içermekte. Dolayısıyla para politikası geçmiş krizlere göre çok daha esnek durumdadır.

Parasal gevşemenin yanı sıra, global ölçekte mali teşvik paketleri açıklanmaktadır. Söz konusu teşvik paketlerinin 2 trilyon dolara ulaşması beklenmekte. ABD'de 850 milyar dolar tutarında bir paket beklenirken, Çin de 600 milyar dolar tutarında iki yıllık paketini açıkladı. Çin'in kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 20 civarında olup geniş rezervlere sahiptir. Dolayısıyla harcamalarını artıracak alanı vardır. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden kaynaklanan resesyonla nasıl baş edebileceğini gösteren en önemli faktör de söz konusu ülkelerin Asya ülkeleri gibi yüksek tasarrufları olan ülkeler mi veya borçlu ülkeler mi olduklarına bağlı olacaktır.

Mali teşvikler ile sermaye enjeksiyonları ve aktif satın alımları gibi finansal politikalar kamu borcunun önemli ölçüde artmasını da getirecektir. Burada soru bu gelişmelerin faiz oranlarını artırıp artırmayacağıdır; halihazırda beklentiler kamu açıklarının faiz oranları üzerinde -sağlam bir ekonomik düzelme belirtileri görülene kadar- bir baskı yaratmayacağı yönündedir.

Sonuç olarak, 2009'un seyrini iki kilit unsurun nispi gücünün belirleyeceği öngörülmektedir: Bir taraftan, özel sektörde harcamaların ve kredilerin azalmaya devam etmesi, ki bu toplam talebi azaltacaktır; diğer taraftan da toplam talebi destekleyecek global kapsamlı finansal ve maliye politikaları. B. Bernanke'nin de bir konuşmasında "Global ekonomi toparlanacak, ancak toparlanmanın zamanlaması ve sağlamlığı yüksek derecede belirsizliktir" demesi belirsizliğin boyutunu ortaya koymaktadır.

Fatma Melek

dunyagazetesi.com.tr

Ekleme Tarihi
24.01.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız