Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 06 Mayıs 2024 Pazartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Vitamin, mineral ve besin destek sektöründe acaba hangi ürün daha güvenli? ABD’de 3800 firmadan sadece yüzde 5’i standartlara uyuyor. Formula 7’yi geliştiren Dr. Ender Saraç, “ABD, dünyada her konuda ileri, hatta üçkâğıtta da.” diyor.

Dengesiz beslenme alışkanlıkları ve ona bağlı hastalıkların sağlıklı yaşama vurduğu darbeler hissedildikçe, tedavi ya da telafi arayışları daha ciddiye alınıyor artık. Vitamin, mineral ve besin takviyesi sektörü, bu gerçeğin paralelinde hızla büyüyor. Aslında çok keskin bir hatta duruyor insanlık. Kafalar da bir hayli karışık. Günümüz insanı neden dengeli beslenemiyor? Çözüm diye önerilen ürünlerin hepsi faydalı mı? Kim, neyi, ne kadar tüketecek? Bu bilgiler nereden sağlanacak? Klasik tıp, hastalık sonrası devreye giriyor. Tamamlayıcı tıp ise henüz klasiği ile barışabilmiş değil. Denetimsizlik probleminin iticiliği de var üzerinde. İnternet sayesinde her mamule ulaşmak mümkün. ‘Klasik-tamamlayıcı’ ayrımı, zaman kaybından öteye gitmiyor. Tıpta ‘önleyicilik’ esas günümüzde. Bu yüzden öze dönüş yaşanıyor. Geçmiş halk tecrübelerindeki sırlar yeniden keşfediliyor. Belki de bilim ve teknolojideki en önemli devrim bu.

TÜRKİYE’DE İKİ YENİ ÜRÜN

İki yeni ürün karakteristik özellikler taşıyor, kafalardaki soruların cevaplanması adına. Biri, sağlıklı beslenme ve yaşam uzmanı Ender Saraç ve ekibinin bir buçuk yıllık çalışmayla elde ettiği orijinal formül: Formula 7. Ürün, kış aylarını formda geçirten; kolay ve çabuk kilo verdirten yardımcı 7 doğal etken madde içeriyor. Diğeri de Avusturya menşeli; içinde 7 vitamin ile 6 mineral bulunan şurup formundaki Vitagil. Formula 7 ayrıca, sektöründe ABD’nin lider firmalarından Douglas Laboratories’in ABD dışında yaşayan bir hekim tarafından geliştirilip de kabul ettiği ilk ürün. Ökopharm firmasının Vitagil’i de 13 vitamin ve 6 mineralle, en fazla sayıda vitamin ve mineralin bir şurupta buluştuğu büyüme ve gelişme çağındaki çocuklara önerilen tek ürün niteliğine sahip. Vitagil’i, alerji aşılarında Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise üçüncü büyük firması Allergopharma’nın Türkiye distribütörü Ahmet Erkan ülkemizle tanıştırıyor. 2 bine yakın formülasyona imza atan Douglas Laboratories’in Türkiye Pazarlama Direktörü Mehmet Erden Kutsal ise çocuk beslenmesiyle ilgili ürünlerini, şu an 31 ürünle var oldukları yerli piyasaya bu yıl dâhil edeceklerini belirtiyor.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi akamete uğratan sebepler ile vitamin-mineral-besin takviyelerini konuştuğumuz Dr. Ender Saraç, başlangıçta bir yanlışlığa parmak basıyor: “Her şey vitamin değil. Bunların bir grubu vitamin, bir grubu antioksidan, bir grubu oligoelement, bir grubu mineral, bir grubu da bitkisel, hayvani ya da başka kökenli gıda desteği.” Saraç’a göre ideali, dışarıdan hiçbir takviyeye gerek kalmadan tamamıyla organik beslenmek. Fakat hayvan gübrelerinin tarlalarda kullanıldığı, nadasa bırakılmasıyla toprağın kendini toparladığı, henüz ağır kurşun-metal zehirlenmelerinin meydana gelmediği, balıkların temiz denizlerde yüzdüğü, tavukların özgürce gezip solucan gagaladığı, etlere hormon katılmadığı 80-100 yıl önceye geri dönmek imkansız artık.

En önemli antioksidanlardan biri selenyum. Aşırı tarımdan İngiltere topraklarındaki oranı yüzde 40’a düşmüş. Yediğimiz gıdalardaki şifalı unsurlar azalırken, kimyasal hormonlar, katkı maddeleri, tarım ilacı kalıntıları çoğalıyor. Bir iki can alıcı örnek veriyor Dr. Saraç. Lesitin çok faydalı bir madde. Organik-ekolojik bir yumurtadaki miktarı 5 ise, çiftliktekinde sadece 1. Vazgeçilmez antioksidanlar likopen, kışın üretileninde, mevsimlik ekolojik domatestekine nazaran 5’te bir oranında. “Büyük şehirlerde yaşıyorsak, stres katsayımız da yüksekse, çok bilinçli ve iyi beslenmeyi bilecek kadar profesyonel düzeyde yardım da alınamıyorsa, desteklere ihtiyaç var.” diyor uzmanımız.

Peki, bu destekleri nereden ve nasıl temin edeceğiz? Ticareti ikinci planda tutarak doğal ürünlere endekslenen FDA (Amerikan İlaç ve Gıda Kurumu) onaylı Batılı firmaları tercih etmek en iyisi. ABD’deki firmaların bazıları bu tanıma uyuyor. Hatta Uzakdoğu’dakilerin de. Saraç, Almanların bu konuda çok hassas davrandığını söylüyor. Hemen belirtmeliyiz ki “ABD dünyada her konuda en ileri. Fakat üçkâğıtta da. Dolayısıyla, ABD’den geliyor, süperdir, diye bir şey yok.” cümlesi de ona ait. Ölüm vakalarıyla endişe saçan zayıflama ürünü Lida hakkındaki şu sözler de: “Uzakdoğu’dan geliyordu. Üstünde FDA onayı yoktu. Kutusunda yazan maddeler son derece güzel ve sağlıklıdır. Kilo kontrolünde de yardımcıdır. Normalde benim de destekleyeceğim maddeler içerirken, içine kaçak olarak depresyon tedavisinde kullanılan sibutramin maddesinden yüksek dozda konulmuş. Sibutramin çok ağır bir kimyasaldır.”

DENETİM PROBLEMİ KORKUTUYOR

Douglas Laboratories’ten Erden Kutsal’ın aktardığı bilgilerle tablo vahimleşiyor. Ciddi, güvenilir ve kaliteli iş yapan firmaları seçmeyi tavsiye eden şirket yetkilisi, şöyle konuşuyor: “ABD’de 3800’e yakın firma var salt bu işte faaliyet gösteren. Bağımsız bir araştırmada markaların yüzde 85’inin ürünlerin içine etken madde koymadıkları ortaya çıkıyor. Yüzde 10’u beyan ettiğinin altında koyuyor. Yalnızca yüzde 5’i standartlara uygun üretim yapıyor.” Satış listesinde en az 10 ürünle tüketiciye açılma kriteriyle bakılırsa, bu sektörde Türkiye piyasasındaki aktif firma sayısı ortalama 40 civarında. Yüzde 50’si Amerikan. Kriter haricindekiler de katılırsa sayı 200’e yaklaşıyor. Kutsal, denetimsizliğe dikkat çekiyor: “3800’den fazla da Uzakdoğu’da vardır. Avrupa’da da markalar var. Nerede üretildiği belli olmayan ürünler!.. Aslında çok fazla denetim olmayan bir sektör. Dünyada da böyle.”

İlaç dışı ürünleri Tarım Bakanlığı ruhsatlandırıyor. İlaç gibi eczanede satılma zorunluluğu yok. Dr. Saraç’tan bir uyarıcı cümle daha: “İnternetten ürün almak cesaret işi.” Riskten uzak durmak için, bakanlık ruhsatı ve FDA onayı türü kontrol mekanizmaları göz ardı edilmemeli. Eczacı danışmanlığıyla eczaneden temin de hayati bir ayrıntı.

“Spirulina” ve “klorella” milyonlarca yıldır DNA’sını koruyan yosun türleri. Klorofil oranları çok yoğun. Protein oranları da. Açlığa, yorgunluğa, oksitlenmeye ve kansere direnç kazandırıyor. Astronotlar uzayda bu tabletlerden tüketiyor. Çin’den ithal edilenlerin büyük çoğunluğunda korkunç bir tabloyla karşılaşılmış. Vitamin ve antioksidan cinsi yararlı unsurlardan arındırılarak, yosunun âdeta posası Türkiye’ye gönderilmiş. Durum, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’ndeki incelemede saptanıyor. Ucuz satılmalarının gerekçesi de bu üzücü gerçek. Denetimsizlik sabit ama Saraç, Uzakdoğu’nun tümden karalanmasına kesin bir dille karşı çıkıyor. Kaliteli ve Batılı normlarla çalışan firmalardan söz ediyor. Örneğin Malezya kaynaklı ölümsüzlük mantarı diye bilinen ‘reishi’ bunlardan biri. ‘Ginseng’ de kalitesini ispatlayan bir ürün.

Doğal vitamin-mineral ve besin destekleri kimyasal ürün değil; öyle olsalardı ilaç diye sınıflandırılırlardı. Dünya böylesine kirlendiyse, bu ürünlerin hammaddeleri nerelerden elde ediliyor? Dr. Saraç, “Dünyada hâlâ kirlenmemiş, ekolojik yönden güvenilir yerler de çok. Himalaya Dağları, Ant Dağları’nın önemli bir bölümü. Ülkemizde, örneğin Doğu Karadeniz’in iç kısımları.” diye cevaplıyor bu soruyu. Tabii ortamlardan alınan hammaddeler, orijinalliği korunarak ve farmakoloji kodeksine riayet edilerek kullanım şekline uygun hâle dönüştürülüyor. Krem, iksir, tablet, kapsül, şurup vs… Geleneksel halk tıbbındaki ürünler de belirli süreçlerden geçirilmekteydi. Ya kaynatılıp özü çıkarılıyor ya da kurutulup tablet yapılıyordu.

ALARM ÇALMADAN ÖNCE!

“Sürekli yorgunluk, genel mutsuzluk hissi, isteksizlik hâli, neredeyse uykudan hiç dinç uyanamama, cinsel performansta azalma, âdet düzenindeki bozukluklar, vücutta genel sızı durumu ve dönem dönem oluşan ağrılar” kırmızı alarmdan biraz önceki anı anons ediyor insana. Pilot uygulamaları başlasa da Türkiye’de halk, aile hekimliği hizmetinden mahrum. Beklenip hasta olunuyor. Tümör oluşuyor. Taş çıkıyor. Tansiyon fırlıyor. Ömrün gerisi ilaçlarla geçiyor. Herkesin kırmızı alarm çalmadan sağlıklı beslenme ve yaşam uzmanına görünme şansı söz konusu mu? Elbette ki hayır. Bu hizmet maddi anlamda biraz külfetli, öte yandan ayıracak zaman da gerekiyor. Toplumun küçük bir azınlığı nasipleniyor. Tabloyu çizen Dr. Saraç, boşluğun eczacılarca doldurulduğunu anlatıyor: “Eczacılar çok bilinçli Türkiye’de. Birinci basamak aile hekimliği hizmetini esas yapan eczacılar şu anda. O kadar aile hekimi uzmanı yok.”

Toplumu mazeretlere sığınmamaya davet eden Dr. Saraç, hatırlatıyor: “Devir iletişim devri. Hiç olmazsa internet kafe var.” Herkesin kendi sağlığından sorumlu olduğunu belirterek vurguluyor: “Bedenî ve ruhi sağlığımızdan değerli emanetimiz yok.” Ve bir seçimden bahsediyor: “Ya rastgele, kader programı irdelenmeden, rüzgârda sürüklenen yaprak gibi, bedensel ve ruhsal sağlık önemsenmeden, hep bu boyutta kalınacağı zannedilerek gaflet içinde uyunacak ya da mümkün olduğunca cüzi irade kullanılarak araştırılacak, okunacak, spor yapılacak, bilinçli beslenilecek. Vücuda yeni bir yazılım programı yüklenecek.” Ya ikisinin arasında kalınırsa. İşte en kötüsü de o. Saraç’tan önemli bir uyarı daha: “Kötü bir hamburger kuşağı geliyor, hormonlu çocuklar dönemi başlıyor, her şeyiyle, maneviyatıyla da...”

Bilgiye ulaşmak bugün için ziyadesiyle kolay. Sorun, doğru bilgiyi ayıklamada. Bilgi kirliliği, sağlıklı yaşam alanında da baskın. Saraç, öncelikle bilginin kaynağının sorgulanmasını istiyor. Ardından da, kaynağın sektördeki mevcudiyet süresine işaret ediyor. Kaynak olaylara hangi ölçüde vâkıf? Kendisiyle barışık ve sağlıklı mı? ‘Danslar ve el çırpmaları eşliğinde kanser ve zayıflama bilgileri sunulan program’ devrinin yavaş yavaş kapandığını da kaydeden Saraç, zayıflamada ‘diyet’ olgusuna inanmayanlardan: “Sağlıklı yaşam konseptini benimsemek önemli olan. Artı egzersiz, içilecek çay, baharat, doğal destek vs, bunu, paket hâlinde kabul etmek lazım. Aksi hâlde genç ve formda kalınamaz.”

Sağlıklı beslenme konusunda temel tartışmalardan biri de yağ tercihinde düğümleniyor. Saraç’ın favorisi, zeytinyağı. Çok az miktarda ve belirli aralıklarla tereyağı yemekte bir beis yok. Zeytinyağından sonra kanola ve fındık yağını öneriyor. Çünkü bunlar tekli doymamış yağ sistemine dâhil. Kızartmalar için ise trans yağ içermeyen ve soya kaynaklı pişirme spreylerini tavsiye ediyor. “Eskisi gibi yağı yakmak, kanserojen maddeleri açığa çıkarmak veya hidrojen yağları, trans yağları aktif hâle getirmek dönemi bitti.” diyor Saraç. Büyük margarin üreticileri, trans yağ oranını minimuma çekti son yıllarda. Uzman eşliğindeki margarin reklamlarının dayanağı bu. Ama reklamın sunuş tarzı hâlen tartışılıyor. Mısırın genetiğiyle oynanmasını önemseyen Saraç, “Mısır yağı ABD’nin dünyaya dayatması olabilir.” düşüncesinde. “Kızartma başlı başına kanserojendir.” şerhini koysa da kızartmayı, hepten yasaklamıyor. Ara sıra ayçiçeği yağında kızartma yapılabilir. Ancak şu satırları okuduktan sonra: “İki tane lüfer alın. Birini kızartın tavada. Yaklaşık yarım çay bardağı 30-40 cc yağ çeker. İkinci lüferi ızgara yapın, sanırım 15-20 gram yağ atar. İlla yağ yemek istiyorsanız, ızgara lüferi yiyin, üzerine bir fincan yağ için. Bunu yapın daha iyi. Çünkü kızarmış balıkta aynı yağın yanmışını alıyorsunuz.”

Son yılların moda kavramlarından anti-aging de, sağlıklı yasam ve beslenmeyle direkt alakalı. Kavramın asıl anlamı, ‘sağlıklı yaşlanma’. Yaşlanmanın gecikmeyeceği aşikâr. Ölüm, mutlak. Anti-aging’deki amaç, yaşlanmanın olumsuz etkilerini en aza indirmek. Genç ve güzel görünmek apayrı bir konsept. Dr. Saraç, bu konsepti benimsemiyor. Her şey; bedeni formda tutmak, hastalık riskini azaltmak, zihin akışkanlığını korumak, aşırı kilo alıp-vermemek, kas oranını muhafaza etmek, kısacası kaliteli bir yaşlılık için…



DR. SARAÇ’TAN ABD ONAYLI FORMULA 7

Dr. Ender Saraç’ın, geliştirdiği Formula 7’nin formülü, cola gibi orijinal. 7 tane doğal ve şifalı madde içeriyor: Tere tohumu, funda yaprağı, zencefil, yeşil çay, krom GTF, Co-Enzyme Q10 ve L-Carnitine. Geleneksel Türk tıbbında da zayıflama amacıyla istifade edilen tere tohumu, metabolizmayı canlandırıyor. Funda yaprağı, vücudun yağları daha iyi yakmasına yardım ediyor. Ayrıca açlığı bastırıyor. Zencefil, bünyeyi kuvvetlendirdiği gibi, besin sindiriminde de fonksiyonel. Kilo verilirken, enfeksiyon riskinde devreye giriyor. Yeşil çay, başta güçlü bir antioksidan. 7 madde de zayıflarken sağlığa katkı sağlıyor. Ürün 7 bin kişide denenmiş. Bir-iki kişideki gaz ve mideye dokunma ile ufak tefek döküntüler dışında hiçbir ciddi yan etkiye şahit olunmamış. 6 ay aralıksız kullanım öneriliyor. Bağımlılık yapmıyor. Bırakınca faydaları uçmuyor. Tabii ki Dr. Saraç’ın egzersiz ve beslenmeyle ilgili tavsiyelerini terk etmedikçe. Yine tabii ki Saraç’ın da vurguladığı gibi, bu ürün bir mucize değil. Zayıflarken çökmeyi engelliyor. Kaslardan çok, yağlardan az gitmesini engelliyor. Motive ediyor. Saraç’ın isteğiyle ürün ilk Türkiye’de çıktı. Bu yıl ABD ve dünya piyasasıyla buluşacak. Ürün FDA onayına sahip.



VİTAGİL ŞURUBUNUN SIRRI!

Allergopharma Türkiye Distribütörü Ahmet Erkan, Vitagil’i, 2007 Mart ayında Türkiye’ye getiriyor. O yıl 67 bin adet satılıyor. Erkan’ın baştaki hedefi ayda 3-5 bin kutu. Ocak 2008’de 12 bin hedefi yakalanıyor. Geçen yılın ilk 8 ayındaki kutu satış adedi 105 bin. 2009’da 200 bin kutuluk arz hedefleniyor. Bu kadar çok mineral ile vitaminin iç içe bulunduğu başka bir çocuk gelişim şurubu yok piyasada. 13 vitamin ve 6 mineral içeriyor. B vitamini ailesinin tümü bir arada. Barındırdığı mineraller şöyle: Selenyum, çinko, manganez, krom, molibden ve iyot. Demir yok. Çünkü oksitlenmeye yol açarak diğer minerallerin yapısını bozuyor. Vitagil’i demir takviyesiyle almak mümkün. İyot eksikliği temel problemlerden. 1999’da TÜBİTAK araştırmış. Marmara’da yaşayan çocukların yüzde 36’sında iyot eksikliği belirlenmiş. Eksiklik Güneydoğu’da daha fazla. İyot, beyin ve zihin gelişimiyle doğrudan alakalı. Vitagil, tamamen doğal hammaddelerden imal ediliyor. Ürünün oluşumunda 2002’de bulunan Agilent teknolojisi büyük rol oynuyor. İmal edilen şurubun zaman geçtikçe stabiletisini koruyup korumadığı bu teknolojiyle rahatlıkla ölçülebiliyor. Ürün 2 yıl stabil kalabiliyor. Çocuğun büyüme ve gelişme çağında ihtiyaç duyduğu tüm vitamin ve mineralleri kapsıyor. Yan etkisi yok. ABD’de benzincilerde bile satılıyor ama Erkan, Türkiye’deki gibi eczacı eliyle tüketiciye ulaşmasından yana. IMS verilerine göre ürün Etiler’de 80-100 kutu satılırken, sayı Ümraniye’de 500-600’e çıkıyor. Bağdat Caddesi satışı 180-200. Ürün büyüme ve gelişmeye katkı sağlıyor. İştah açıyor ve metabolizmayı iyi çalıştırıyor.



KUTSAL: ABD’DE STANDARTLARI KOYAN FİRMAYIZ

Douglas Laboratories Türkiye Pazarlama Direktörü Mehmet Erden Kutsal, “ABD’de standartları koyan firmayız.” diyor. Ar-Ge departmanlarında 32 doktor sürekli formül geliştirmekle meşgul. 40 ülkede 50 binden fazla doktor hastalarına ürünlerini tavsiye ediyormuş. 2 bine yakın formülleri var. Şu anda sadece 31 tanesi Türkiye’de. Kutsal, bir gerçeğin altını önemle çiziyor: “Bunlar tedavi edici ürünler değiller, tedaviye destek veriyorlar.” Bağımsız bir araştırmada içinde 52’den fazla etken madde bulunan bir ürünleri ABD’de bir numara seçilmiş. Ürünlerinin formülasyonu, kullanıldığı yere göre değişiyor. Kimi multivitaminler metabolizmaya özel. Kimisi kolesterol hastasına, kimileri de şeker, prostat ya da kardiyo vasküler hastalarına. Firmanın ürünlerini ABD’de doktorlar, Türkiye’de ise eczaneler satıyor. Kutsal, ürünlerin 1 ya da 2 senede tüketilmesini öneriyor. Bu süre aşıldığında ürünün etkisi azalıyor. Çünkü çok fazla koruyucu madde içermiyorlar. Mevcut koruyucular da doğal. Ürün aksi hâlde ilaç statüsüne giriyor. Örneğin Vitamin C’nin kimyasalı da var, doğalı da. Yurtdışındaki eğilim soğuk algınlıklarında doğal C vitamininden yanaymış.

aksiyom.com.tr

Ekleme Tarihi
17.02.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız