Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 19 Nisan 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Çocukluğumuz tarım ve hayvancılıkla uğraşan, gelirini sağlayan bir aile ortamında geçti.

Bugün tarımdaki ve hayvancılıktaki yok oluş aslında o günlerde başladı ancak biz o koşullarda farkında değildik.

Yani 60'lı 70'li yıllardan söz ediyoruz.

Ulusalcılığın, Milliyetçiliğin yıllardır at oynattığı ülkemizde bu kavramlar çok soyut tartışıldığından gelinen nokta abes olamaz.

Eğer siz teknoloji üretmiyorsanız, sizin ulusalcılığınızda, Milliyetçiliğinizde hikâyeden öteye geçmez, kafataslarını ölçmekle ömrünüz geçer.

Geçmişe dönersek tarımla uğraştığımız dönemde patates tohumları Almanya'dan, Hollanda'dan buğday tohumları Amerika'dan hatta Meksika'dan gelirdi. Hayvanlarımız doğal döllenme ile çoğalırken, suni döllenme başladı ve suni tohumlarda yurtdışından ithal edilir oldu.

Tiftik üretiminde dünyada en öndeki ülkelerden biriyken, geçmiş yıllarda keçilerimiz ABD sayesinde Güney Afrika'ya götürülerek oraya uygun bir ırk geliştirildi ve bugün Güney Afrika hemen hemen dünyanın tek tiftik üreticisi haline geldi. Biz de hem tiftik üreticiliğini kaybettik, dolayısıyla küçükbaş hayvancılıkta da tükenecek dereceye kadar geldik.

Zamanla süreç hızlandı. Doma-tes tohumu, diğer sebze tohumları yurt dışından ithal edilir oldu.

Süreç öyle bir noktaya geldi ki buğday ithal etmeye, et ithal etmeye başladık.

Ve Rusya'daki kuraklık ekmek fiyatını, 40 yıllık yanlış politikalar et fiyatlarını altüst etti.

Henüz on yıl önce mezbaha işletmeciliği yaparken 2000'li yıllarda yılda 30000 kuzu kesiyorduk, 2005'e gelindiğinde 8000 kuzu keser olduk. Oysa Bolu'nun ilçelerinin küçükbaş hayvancılıkta bir ağırlığı vardı, o yıllarda bile bir Allahın kulu “ne oluyor???” demedi.

Şimdi ise yurtdışından gelen buğday, patates tohumlarını dağıtırken törenler düzenliyoruz. Suni tohumlama ile üretilen ineklerin /danaların yarışmalarını yapıp madalya dağıtıyoruz.

Et fiyatları dünyanın 2 katına çıkınca ortalık ahkâm kesenlerle doldu, oysa perşembenin gelişi belli idi.

Bu işin ağırlıkla sorumlusu tarım ve hayvancılıkta teknolojik gelişmeye ayak uyduramayan 12 Eylül ürünü “YÖK”tür, ona bağlı ZİRAAT FAKÜLTELERİDİR, VETERİNER FAKÜLTELERİDİR.

Otuz yıldır üniversitelerde laiklikle/türbanla uğraşacağına domates tohumu üretecektin, et ve süt hayvancılığı için verimli ırkları üretecektin.

İsrail'den domates tohumu, Hollanda'dan damızlık hayvan almak zorunda kalmayacaktık.

Amerika'ya, Rusya'ya kızmaya hakkımız yok, adamlar 100-200 yıl sonrasını planlıyor. Sen daha kendi halkımızın günlük protein ihtiyacını karşılayamıyorsun.

Toplumu yönetmeye kalkışan insanlar önce halkımızı nasıl doyuracaklar, tarım ve hayvancılıkta ne tür çözümler, teknolojiler uygulayacaklar ortaya bunların programını sunmalılar.

Çözüm; işin temeline inmektir, bitkisel ve hayvansal tohum üretecek seviyeye ulaşamaz isek havanda su döveriz.

“Gâvurlar genler ile oynuyorlar, bizi yok edecekler diye ağlarız.”

İnsanların kılığıyla, tüyüyle, giysisiyle uğraşmayı bırakında, üniversiteler bilimle uğraşsın, adam gibi teknoloji üretsin. En azından beslenmemiz için gerekli bitkisel ve hayvansal üretimler yeterli seviyelere çıkartılsın.

 

Şeref Özkurede

http://www.bolugundem.com/

Ekleme Tarihi
18.10.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız