Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 29 Mart 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Küresel finans krizinin  üzerinden uzunca bir zaman geçti ve gerek küresel ekonominin canlanmasında ve gerekse finansal sistemde istikrar sağlanmasında önemli mesafeler alındı.

Ancak bütün bu olumlu  gelişmelere rağmen tartışmalar bitmedi.

Küresel bazda ki sorunlar bölgesel ve hatta ulusal nitelik kazandı.

Kriz sırasında küresel sorunlar, bölge ve ülke ekonomilerini etkilerken, şimdi durum tersine döndü.

 
Özellikle dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD’deki gelişmeler, diğer bütün bölgeleri etki alanı içine almaya devam etti.
 
Bilindiği gibi, ABD’nin bütçe açıkları ve kamu borçlanması oldukça yüksek düzeylerdedir. Bütçe açıklarının milli gelire oranı % 10 civarındadır. Derecelendirme kuruluşları ABD’nin notunu indirme eğilimindedir.
 
ABD, şimdi kriz sırasında yapmak durumunda kaldığı şirket kurtarma operasyonlarının ve millileştirmelerin faturasını ödemektedir. Bu operasyonlar sırasında piyasaya sürdüğü mali kaynakları, ekonomik durgunluğa yol açabileceği endişesiyle,geri çekememektedir.
İşsizlik yüksek düzeydedir.
 
Büyüme hızı yavaşlamaktadır. Nitekim 2011 yılı için daha önce % 3,4- 3,9 olarak öngörülen hedef bant, % 3,1- 3,3’e çekilmiştir.
 
Seçimler yaklaştığı için vergi arttırımına gidilememektedir. Tam aksine Başkan Obama, kendi başkanlık seçiminde vergi indirimi vaadinde bulunmuştur.
 
Para politikasında sıkılaştırma bir yana, ABD Merkez Bankası Başkanı (FED), bir süre önce yaptığı bir açıklamada bol ve ucuz bazlı para politikasının daha bir süre devam edeceğini söylemiştir.
 
ABD ekonomisinin bu durumu dolar değerinin gerilemesine yol açmakta ve fiyatı dolarla belirlenen gıda ve petrol dahil, emtia ve varlık fiyatlarının yükselmesine neden olmaktadır. Petrol fiyatlarının yükselmesindeki tek etken elbette dolar değeri değildir.
 
Bol ve ucuz para, borçlanması az, büyüme hızı yüksek, faiz getirisi iyi olan gelişme yolundaki ülkelere yönelmektedir. Türkiye de bu ülkelerden birisidir ve gittikçe artan cari açığın finansmanında bu kaynaklar kullanılmaktadır. ABD, para politikasını sıkılaştırdığında yani dış kaynak bulmak zorlaştığında cari açığın finansmanında bazı  zorluklarla karşılaşılması muhtemeldir.
 
AB’nde de sorunlar tam olarak çözülebilmiş değildir.
 
Birçok üye ülkeler bütçe açığı ve borç yükü altındadır. Kendilerine sağlanan kredileri geri ödemekte zorlanmaktadırlar.
  
Borçların bir kısmının silinmesi, makul bir çözüm gibi görünse de,böyle bir politikanın bazı bankaların batışına yol açabileceği endişesi vardır.
 
Borç silme nedeniyle yükselecek maliyetlerin vergi mükelleflerine yüklenmesi ise siyasi nedenlerle tercih edilememektedir. Özellikle Almanya ve Fransa bu tür önlemlere itiraz etmektedir.
 
Bir başka çözüm yolu, Yunanistan dahil, borçlarını ödemekte sıkıntı çeken üyelerin Euro Bölgesi’nin dışına çıkarılmasıdır ama AB’nin prestij kaybına uğramasından endişe edilmektedir.
 
AB, hiç olmazsa böyle bir durumla bir daha karşılaşmamak için, daha sıkı bir mali denetim ve yaptırım arayışı içindedir
 
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde devam eden karışıklıkların, dünyayı ekonomik açıdan nasıl etkileyeceği, petrol fiyatlarının nerede duracağı belli değildir. Gelişmelerden her ülke etkilenmektedir.
 
Uzak Doğu’da ise bir Çin rüzgarı esmektedir. Önümüzdeki 5 yıl içinde Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi olacağı tahmin edilmektedir.
 
Çin, para birimi olan Yuan’nın değerini çeşitli müdahalelerle düşük tutarak, ihracatta ek rekabet gücü kazanmış ve ithalatta korumacılık önlemlerine başvurarak dış ticaret dengesini lehine çevirmiştir.
 
İşgücü daha ucuz ve çevre sorunlarına hassasiyet daha az olunca ve kendilerine özgü bir çalışma disiplini de bunlara eklenince, üretim maliyetleri düşmüş ve birçok yabancı firmanın Çin’de yatırım yapması sağlanmıştır.
 
Japonya ise, uğradığı deprem, nükleer sızıntı ve tsunami felaketlerinin yol açtığı zararların giderilmesine çalışmaktadır. Japonya bir süre daha, kendi iç sorunları ile uğraşacağa benzemektedir.
                                                                                                                                                                           
ŞEVKET ÖZÜGERGİN

Ekleme Tarihi
10.05.2011
Ekleyen Kişi
şahin yaylacı

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız