PLASTİK KAPLAR VE YEMEKLER
Şu bir gerçek ki yemeklerimiz çoğu zaman plastik ile temas halinde. Bugünün dünyasında plastikler, yemeğimizin üretimi ve hazırlanması dahil neredeyse her evresinde önemli roller oynuyor.. Yiyecekler çoğu zaman plastik aletlerle işleniyor, ulaşımları plastik kutularda sağlanıyor, evde plastik kaplarda saklıyor ve yeniden ısıtılıyoruz.
Geçen haftadan kalan bir yemeği tekrar ısıtıp yediğimizde ağzımıza garip bir plastik tadı geliyorsa, bu zararlı mıdır? Sağlıkla ilgili son görüş ayrılıkları, plastiğin gıda endüstrisindeki yerinin güvenli olup olmadığı konusunda yeni tartışmalar doğurdu. Yiyecekleri paketlemede sıklıkla kullanılan Bisphenol A (BPA)'nın sağlık riski taşıdığını düşünenler bu konuda endişeli. ''Senelerce BPA içeren plastiklerin güvenli oldukları düşünüldü.'' diyor kâr
amacı gütmeyen bir avukatlık bürosu olan Amerikan Çevre Çalışma Grubu'nda yüksek araştırmacı olan Uzm.Dr. Anila Jacob. Ancak şimdi BPA hakkında bir çok şüphe var, bu durum da plastiğin genel olarak güvenliliği ile ilgili yeni sorular sordurtuyor. Plastikler hayatımızı her anlamda kolaylaştırıyor, bu kesin. Peki, aynı zamanda bizi hasta da yapıyorlar mı?
YEMEĞİMİZDEKİ PLASTİK: KAÇINILMAZ TRANSFER
Saklama paketlerinden ve kaplarından çoğu zaman yiyeceklere son derece az da olsa, bir miktar plastiğin geçtiği biliniyor. Bu süreç 'sızma' ya da 'göç' olarak adlandırılıyor. Kimya endüstrisi uzmanları ise internet sitelerinde; bütün yiyecek paketleme malzemelerinin, koruduğu gıdaya bulaşan maddeler içerdiğini söyleyerek bundan kaçışın olamayacağını belirtiyorlar. Boston'daki Amerikan Tofts Üniversitesi'nde görevli biyoloji dalında öğretim üyesi Prof.Dr. Laura Vandenberg, ''Oran düşük ancak neredeyse her plastik koruyucu belli bir oranda bu transferi sağlıyor.'' diyor. Görünüşe göre yemeği plastik saklayıcıyla ısıtmak bu 'sızma' oranını arttırıyor. Aynı şekilde yağlı, tuzlu ve asitli yiyeceklere de plastiğin sızması kolaylaşıyor. Peki, tam olarak bunun ne kadarı vücudumuza giriyor? Vandenberg, bilgisi dâhilinde bu sorunun cevabını bize verecek bir araştırmanın yapılamayacağını söylüyor. Jacob tezi ise gerçekten ilginç: ''Mutfaklarda kullanılan birçok kimyasalın güvenli olarak düşünülmesinin nedeni gerçekte genel olarak güvenirlikleri ispat edildiği için değil, güvenli olmadıkları ispat edilmediği içindir.'' ''Koruyucu kaplardan yemeklerimize bulaşan plastik maddelerin sağlığa olan etkileri üzerinde çok az yayımlanmış araştırma var, yani bu maddelerin ne derecede veya oranda güvenli olduklarını söylemek güç. Özellikle de uzun vadede.'' diyor Jacob. İki şüpheli gerçekten de sorgu altında: Bisphenol A ve flalein adı verilen
bir kimyasal.
PLASTİK VE BPA'NİN HİKÂYESİ
Bisphenol A, plikarbonat adı verilen, sert ve hafif bir tür plastik yapımında kullanılan bir materyal. Bazı biberonlar ve plastik su şişeleri Bisphenol A ile yapılmakta. Sadece Amerika'da her yıl yaklaşık üç milyon kilo Bisphenol A üretilmekte. BPA'yi inceleyen Vandenberg, ''Her ne kadar BPA hayatımıza gece haberlerinde, su şişelerimizdeki potansiyel bir zehir olarak ünlense de, en fazla maruz kaldığımız madde konserve yemeklerdeki iç kaplama.'' diyor. ''Bir çok araştırma bize gösteriyor ki, BPA sadece kutulardan sızmıyor, yemeğin kendisine de ulaşıyor.'' BPA kan dolaşımına giriyor. Yapılan araştırmalar neticesinde, yüzde 90'ımızın vücudunda çeşitli seviyelerde tespit edilebilir BPA bulunmakta. Vandenberg'e göre BPA, vücudumuza giren diğer bütün plastik maddeler arasından öne çıkıyor. Çünkü çeşitli hormonların (özellikle östrojenin) fonksiyonlarını bozma yeteneği var. Bir sürü araştırmada gözlemlendiği üzere, yüksek seviyedeki BPA laboratuar hayvanlarında üretici gelişim ve fonksiyonları bozuyor. İnsanlardaki seviye endişe duyacak kadar fazla olmaya uzak, ancak son araştırmalar bu görüşe de meydan okuyor. Bütün bunların ışığından Vandenberg'e göre bütün araştırmacılar BPA'nin zararlı olabileceği konusunda fikir birliğine varmış durumdalar. ''Elimizdeki bilgilere bakarak hepimizin BPA'nin etkileri ile güvende olduğumuzu söylemenin imkânı yok.'' Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu konuda daha önceki görüşlerini yineliyor ve şu anda maruz kaldığımız BPA miktarının sağlık açısından güvenli olduğunu belirtiyor. Ancak Amerikan Ulusal Sağlık Örgütü'nün en son eleştirisinde BPA'nin etkilerinden duyulan endişe dile getirildi. Eğer BPA'ye daha az maruz kalmak istiyorsanız şu ipuçlarını kullanabilirsiniz: *Daha az konserve yemek yiyin, daha çok donmuş ve taze yiyecekleri tercih edin. BPA'den korunmanızın yanında daha fazla besleyici değer ve daha az sodyum alacaksınız. Bu iki adım da daha sağlıklı bir diyete gider. *Bebeğinizi emzirin ya da toz halindeki bebek beslenme ürünlerini tercih edin.
*Polikarbonattan yapılmış şişe ve saklama kaplarından uzak durun (genelde 1 rakamıyla ya da PC harfleriyle işaretlenirler) ve flaleine de daha az maruz kalmak istiyorsanız eğer, polivinil klorür'den de (3 rakamı ya da PVC harfleri ile işaretlenir) kaçının.
FLALEİN: YEMEĞİNİZ PLASTİKLEŞMİŞ Mİ?
Flaleinler bir tür kimyasal 'plastikleştirici'lerdir ve PVC borularından parfüme kadar birçok tüketim ürününde yüksek miktarda kullanılırlar. Senelik milyarlarca kilo olan üretimleriyle, flalienler neredeyse her yerdeler. Kapalı alanlarda soluduğumuz havada bile varlar. Yine CDC'de yapılan rastgele taramalarda A.B.D.'deki insanların yüzde 90'ının vücutlarında tespit edilebilir düzeyde flaliene rastlanmıştır. Flaleinler Avrupa Birliği'nce 2005'ten beri yasaklanmış durumda. Japonya, Meksika ve Arjantin'in de dahil olduğu 9 başka ülke de bu kimyasalları yasaklamış bulunuyor. Araştırmacılar, vücudumuzdaki flaleinin çoğunun yemeklerden geldiğine inanıyorlar. Ama kesin olarak nasıl ve hangi miktarlarda bunu bilmiyorlar. Amerikan Sağlık ve İnsan Departmanı'nın yürüttüğü çalışmalara göre flaleinler çiftlik hayvan mahsulleri üzerinde birikiyorlar. Veya plastik paketlemede kullanılan flaleinler içeriye nüfuz ediyor. BPA gibi flalein de vücuttaki hormonları bozuyor ama bu kez östrojeni değil testesteronu... Vanderberg konuyla ilgili olarak, ''Yüksek doz kullandığımız denek hayvanlı deneylerde flaleinler, erkek üreme sistemine ve başka organlara büyük etki ederek, vücuttaki testesteron hormonunun işleyişini bozma eğilimindeler.''şeklinde konuşuyor. |