Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Mayıs 2024 Salı
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Ramazanla birlikte ‘gıdada fırsatçılık' başlığını taşıyan haberler yine gündemde. Aslına bakarsanız yapılan iş, üretimde ‘tağşiş' (ürüne başka şeyler karıştırma) yoluyla daha fazla kazanç sağlama cingözlüğü. Tüm sorun henüz marka bilincinin tüketici zihninde yerleşememiş olması.

Marka ve reklamla garanti altına alınan sorumlulukların ne olduğunu tüketici hâlâ bilmiyor. Ona bu konuda verilen eğitim yetersiz. Tercihte her zaman kalite değil fiyat öne geçiyor. Oysa kalitenin (daha doğrusu sağlığın) bir bedeli olmalı.

Markasız ürünlere dikkat

Sorun, daha çok, denetimden kaçan bir kısım küçük işletmelerde. Piyasa jargonunda bunlara ‘merdivenaltı' deniyor. Ne gıda teknolojisinden haberleri var ne de gıda mühendisi çalıştırıp ‘iyi üretim' yapmaya talipler. Denetim lafı onları tedirgin ediyor. Üstelik bu yerlerin çoğunun ruhsatı yok. Çalışanların sigortası olmadığı gibi kendileri de kayıtdışı.

Başlangıçta küçük bir işyeri kurmak elbette girişim adına alkışlanacak bir durum. Ancak her şey girişimcinin ufkuna ve etik anlayışına bağlı. Eğer girişimcinin amacı ileride marka olmak değil de bir sezon piyasanın kaymağını almak ise denetim onlar için zaten zorunluluk değil.

Yapılan ‘tağşiş' olaylarının çoğu yüz kızartıcı nitelikte. Gıdada standart herkesin ağzında laf olmaktan öteye geçemiyor. Sinek küçük ama mide bulandırıyor.

Bilinenin aksine ülkemizde 40 bin değil, en az 50 bin gıda işletmesi var. Bunların ufak bir bölümü kaçak! Sayıları giderek azalsa da ‘merdivenaltı' faaliyet devam ediyor. Üreticisi, satıcısı, dağıtımcısıyla 700 binleri aşan sektörün içinde onlar yalnız sezona çalışıyor ve fazla göze çarpmıyorlar.

Çözüm gıda mühendislerinde. İyi bir gıda mühendisi tıpkı yeminli mali müşavir gibi halk sağlığı adına denetim yapabilmeli. Ayrıca, büyük olsun küçük olsun her gıda işletmesinin bir ‘mesul müdürü' bulunmalı. Bugün her ilacın kutuda satıldığı 25 metrekarelik alanda bile ‘eczacı' kimliğini taşıyan biri var. Çünkü sağlık söz konusu. Gıda kalitesi konusunda bir yetkilinin en az eczacı kadar sorumlu olması lazım.

Örneğin Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bu iş çok sıkı tutuluyor. Amerika'da da öyle. Düşünün ki ‘E' koduyla tanımlanan bir maddeyi üretici yanlış beyan etse başına büyük dertler açabilir. İş imalathanenin derhal kapatılmasına kadar gidiyor.

Ortadoğu ülkesi olmanın alışkanlığıyla biz hâlâ her şeyin açıkta satılmasına ses çıkarmıyoruz. Örneğin sayılamayacak kadar gıda ürünü marka garantisi altında bile değil. Tüketici markayı hâlâ ürünü tanıtan basit bir simge olarak algılıyor. Oysa marka tüketicinin sağlığını garanti altına alan bir güvence işareti aynı zamanda...

Bugün büyük markaların dışında ürün içeriğini anlatan kaç mamul var? Büyük tesislerin mutfaklarına giren çıkanı kim denetliyor? Denetim genele yayılmayınca sosyal sorunlar da ortaya çıkıyor. Her gıda işletmesinde başrol oynaması gereken gıda mühendisleri ise boşta geziyor. Sağlıklı bir toplum yaratmak için herkesin gıda denetimini desteklemesi lazım.

Önce hijyen bilinci lazım

Gıda teknolojisinin geldiği nokta şunu gösteriyor: Teknolojinin çeşitlenmesiyle oluşan gıda kurnazlığı çoğu ülkede bilinmiyor bile. ‘Tağşiş' olayı her yerde büyük insanlık suçu. Hijyen ayıpları da öyle...

İşte gıda, kimya, ziraat ve su mühendisleri aslında bunları önlemek için var. Fakat ne yazık ki, artık sıradan sayılan ‘hepatit-A' hastalığı bu ülkede yayılmaya devam ediyor. Sadece bu sorunu anlamak için tuvalet kâğıdı tüketimini başka ülkelerle bir karşılaştırmak yeter de artar bile.

Önemli olan şimdiden boşta gezen gıda, kimya, ziraat mühendislerine daha binlerce kişinin katılmasına en azından hijyen bilinci açısından izin verilmemesi lazım.

Bağımsız kuruluşlar bünyesinde denetim görevlisi ya da gıda işletmelerinde sorumlu yönetici olarak çalışacak mühendisler, ürünlerin marka güvencesi altına girmesini de sağlayacaktır. Aksi halde yalnız zararlı birtakım şeyleri değil, insanlık ayıbı maddeleri de daha uzun yıllar yemek zorunda kalabiliriz.

Not Defteri

"Güvenilir ürünlerin kalitesini önce ürünün markası, sonra şirketin onuru ve en sonunda da kitapta yazılan standartlar belirler."

Shigeru Nakamura

 

Nur Demirok

http://www.referansgazetesi.com/

Ekleme Tarihi
12.08.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız