Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Eylül 2025 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  HABERLER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler
köksal portakal 

 Açıklamada üyeler; Abdullah Bilgin, Ekrem Uçar, Hasan Öngüner de yer aldı. Başkan Köksal Portakal Türkiye’de tarım ve hayvancılığın bitme noktasına geldiğini söyleyerek önlem alınmadığı takdirde Türkiye’yi çok daha zor günlerin beklediğini dile getirdi.

 
Oda Başkanı Portakal açıklamasında şunları kaydetti:
“Bugün Dünya Çiftçiler Günü. Biz dünyadan ziyade ülkemize bakmak durumundayız. Öncelikle şunun tespitini yapalım. Türkiye 1980’li yıllara kadar kendi kendisine yetebilen, kendisini besleyebilen dünyanın yedi ülkesinden birisiydi. Biz ilkokulda okurken öğretmenlerimiz bunları gururla anlatır, biz de bundan payımızı alırdık. Ama şimdi bunlar sanki masal oldu.
 
ÜLKELER ÖNCE TARIM İLE KALKINIR!
 
Bakın dünyada değişik ülkelerde tarıma yönelik teşvikler ve destekler vardır. Ama ülkemizde maalesef tam tersine tarım ve hayvancılık yok edilmek istenmektedir. Neden olarak şunu söylüyorlar; sanayileşmeye yöneliyoruz. Biz tarım ürünleri değil, sanayi ürünleriyle kalkınırız diyorlar. Oysa Dünya’daki bütün gelişmiş ülkelere baktığımızda önce tarımdaki gelişmelerini tamamladıklarını göreceksiniz. Hiçbir ülke yoktur ki; tarımını  geride bırakmış ondan sonra gelişmiş. Böyle bir örnek yoktur. Biz bunu ne yazık ki dilimiz yaprak oldu, ülkemizde anlatamadık!
 
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETTİLER!
 
Türkiye’de tarımın sorunları oldukça fazladır. Özellikle son 30 yılda uygulana tarım politikaları çiftçilerimizi dolayısıyla ülkemizi fakirleştirdi. Fakirleşen insanlar için söylenmiş meşhur bir sözümüz vardır; “Ölümü gösterip, sıtmaya razı olmak” durumu en iyi anlatan deyim bu olsa gerek. Oysa Türkiye’de her ürün yetişebilir. Ovalarımız, yaylalarımız, bağlarımız, suyumuz, havamız, her türlü tarım iklimine uygun bir coğrafyamız var. Ancak ithal eden ülkeyiz. Ne ithal etmiyoruz ki; buğday ambarı Türkiye, Almanya’dan buğday ithal ediyor! İsrail’den hibrit yani kısır tohum alıyoruz. Bir kilo tohum karşılığında 4 TIR dolusu domates veriyoruz. Evet yanlış duymadınız. Üstelik bu tohumlar tohum vermediği için her yıl da almak zorunda kalıyorsunuz.
 
TARIMDA 14 MİLYAR DOLAR İTHALAT YAPIYORUZ!
 
Bakın Türkiye’de  şu anda 2010 yılı rakamlarını göz önüne alındığımızda çftçiye verilen destek 5 milyar dolar.. Ama ithalata verdiğimiz para bunun 3 katı. Yılda 14 milyar dolarlık Tarım ürünleri ithal ediyoruz. Peki bu kimin cebine giriyor. Bu arakam az bir rakam değil. Bugün Türkiye nüfusu 73 milyon. İnanın bereketli Anadolu coğrafyası 200 milyonu besleyecek kadar verimli bir alandır. Ama biz ne yapıyoruz? İthalata para akıtıyoruz. Buğday, pamuk, tütün, hayvan, hatta hazır kesilmiş et bile! Bakın Amerika’da devlet tarafından çiftçi başına verilen destek miktarı 4 bin 250 dolardır. Bu rakam Avrupa’da 3 bin 500 avro. Bunlar işletme bazında verilen destekler değil. Türkiye’de ise yaklaşık 24 milyon çiftçi var. Kişi başına verilen destek ortalama 200 TL! İşte devletin kendi çiftçisine verdiği değer bu kadar! Peki bu destekle çiftçimiz ne yapabilir? Gördüğümüz gibi hiçbir şey?
 
 Burada yanlış olan hükümetlerin yanlış tarım politikalarıdır. Eğer fındıkta, çayda bir sorun varsa devleti yanlış yönetenlerin yüzünden bu duruma gelmiştir. Gittik dışarıdan bir sürü hayvan aldık, et aldık. Ne demiştim? Et ithali sorunu çözmeyecek. Aksine daha da erinleştirecek dedim. İthal edilen eti kimse almadı. Hayvanlar elde kaldı. İlk kez ithal kurban kestik! Hayvan yetiştiricilere destek verilmedi. Yem ve gübre fiyatları altında ezilen çiftçiler nasılsa para etmiyor. Neden çabalayayım, neden kendimi paralayayım direyerek üreticilik yapmıyor. O dönemde yerel basına verdiğim demeçte et fiyatlarının çok yükseklere çıkacağını belirtmiştim. Bu iddiam aynen devam ediyor.
 
1975’TE 35 MİLYON NÜFUSUMUZA KARŞILIK 70 MİLYON HAYVAN MEVCUDUMUZ VARKEN, BUGÜN 73 MİLYON NÜFUSA KARŞILIK 35 MİLYON HAYVAN MEVCUDUMUZ KALDI!
 
Geçen yıl yine aynı bugünde bir şey söylemiştim. Ben 1975 yılında Tarım Meslek Lisesi’ne gittiğimde Türkiye’nin nüfusu 35 milyon, hayvan varlığı ise 70 milyondu! Bugün geldiğimiz yer Türkiye’nin nüfusu 73 milyon, hayvan mevcudu 35 milyona düştü. Yani o gün bir kişiye iki canlı hayvan düşerken, şimdi iki kişiye bir canlı hayvan düşüyor! Türkiye dörtte bir oranında sadece hayvancılık alanında küçülmüş. Bizim neyimiz noksan, yem bitkilerimiz mi yok? Yaylalarımız, meralarımız mı yok? Hep söyledim. Bizim yönetim anlayışımız eksik! 14 milyar doları yani 20 katrilyon parayı dışarıya verenler bu parayı çiftçimize versinler bu ülke 10 yılda kalkınır. Ama ülkemizin kalkınmasını istemeyen dış güçler var, gizli güçler var. İçeride kendi çıkarlarını koruyan yanlış politikalar uygulatıyorlar.
 
SUDAN ÖNCE DİĞER ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELMELİYİZ!
 
Artvin özeline gelirsek; tarım alanlarımız son derece kısıtlıdır. Ancak HES’ler Artvin zaten çok kısıtlı olan ama aynı şekilde çok verimli olan arazilerinin neredeyse tamamını kaybetti. Ülkenin enerjiye ihtiyacı varmış. Doğrudur. Tamam da İngiltere Türkiye’den çok güneş mi alıyor, önce Güneş enerjisi sistemlerini kurmuş. Hollanda, Türkiye’den daha çok mu rüzgar alıyor. Önce rüzgâr enerjisi kurmuş. Önceliği HES’lere vermiyorlar. Çünkü onlar suyu önce tarım için kullanıyor. Su yoksa tarım yoktur. Tarım yoksa, sağlıklı, güçlü ülke de yoktur. HES’ler özellikle gölet şeklinde olan büyük barajlar o ülkenin çok büyük miktarda topraklarını yutuyor. Dolayısıyla o ülkenin ekonomisini de yutuyor.
 
ÇORUH BARAJLARI 10 MİLYAR ZARAR EDECEK!
 

Ben bir şeyin daha iddiasını çok önemli bir iddiayı söyleyeceğim. Çoruh Projelerinde toplam kaç 28 var. Ana kolda ise 11 baraj. Bakın bu barajlar bittiğinde ülke bu barajlardan 10 milyar dolar zarar edecek! Bu zara kimden çıkacak? Elbette ki yoksul halktan, yani bizden çıkacak. Hem tarım alanlarımızı kaybetmiş olacağız, hem de her yıl zarar edeceğiz. Bence HES’lerden önce diğer alternatif enerjiye yönelmiş olsaydık. Ne yazık ki bütün akarsuların üzerinde yüzlerce HES projesi bulunuyor. Tarım ve hayvancılığın yüzüne bakan yok. Ama bunun acısını bizden çok gelecek nesil çekecek. Ben son söz olarak Dünya Çiftçiler Gününü kutluyorum. Siz basın mensuplarına da katıldığınız için teşekkür ediyorum”

 
 
 
 
 
 
 
 

 

Ekleme Tarihi
18.05.2011
Ekleyen Kişi
Mert KÖKER


Link: Çiftçiler bitti, hayvancılık öldü!




  HABERLER
>> Arşiv İçin Tıklayınız