- TÜRKİYE GIDA SEKTÖRÜNDE HAMMADDE ÜRETEMİYOR
- ATO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ALİ GİZER:
- "TOPLUMLARIN GELİR DÜZEYİ, BESLENME ALIŞKANLIKLARI VE SOSYO-DEMOGRAFİK YAPISI, GIDA TÜKETİMİNİ ŞEKİLLENDİRİYOR"
- "TÜRKİYE'DEKİ TEMEL SORUN; TARIM SANAYİYE İSTENİLEN KALİTE VE MİKTARDA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ŞEKİLDE HAMMADDE ÜRETİLEMEMESİ"
- "ÜLKEMİZDE TARIMSAL ÜRÜNLERİN ORTALAMA YÜZDE 30'U SANAYİDE DEĞERLENDİRİLİRKEN, BU ORAN GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YÜZDE 60-80 ARASINDA DEĞİŞİYOR"
- "TARIM HAMMADDE FİYATLARININ, DÜNYA FİYATLARI DÜZEYİNİN ÜZERİNDE OLMASI SANAYİCİ İÇİN SORUN"
ADANA (İHA) - Adana Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gizer, toplumların gelir düzeyinin, beslenme alışkanlıklarının ve sosyo-demografik yapısının, gıda tüketimini şekillendirdiğini, bugün Türkiye'deki temel sorununsa; tarım sanayiye istenilen kalite ve miktarda sürdürülebilir bir şekilde hammadde üretilememesi olduğunu söyledi.
Türkiye'de artan nüfusun yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesi, tarımsal üretimin uygun şekilde değerlendirilmesine bağlı olduğuna dikkat çeken ATO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gizer, bu durumun gıda sanayisinin yapısının sağlıklı bir şekilde geliştiği ve sorunlarının çözüldüğü bir ortamda ancak mümkün olabileceğini savundu. Gizer, geniş bir yelpazeye sahip olan gıda sanayisinin, alt dalları açısından birbirinden farklı özellikler taşıyan sektörleri bünyesinde barındırdığını belirterek, bu sektörlerin
bazılarının üretim faaliyetlerinde iç pazar önemliyken, bazıları için iç piyasanın yanında dış pazarlar açısından önem taşıdığını anlattı.
Gıda sanayinde çoğu alt sektörün, hammaddeyi ülke içi kaynaklardan sağlayabilirken, az sayıda da olsa kimi alt sektörlerin, hammadde açısından dışa bağımlı olduğuna işaret eden Gizer, "Türkiye'de gıda alanında üretim yapan işyeri sayısı farklı kaynaklarda 25-40 bin arasında değişirken, yaklaşık 260 bin kişi bu sektörde çalışıyor. Genelde küçük ve orta ölçekli işletme yapısıyla faaliyetlerine devam eden gıda işletmelerinin çoğunluğunu özel sektör kuruluşları oluşturuyor. İşletmelerde ortalama yıllık
kapasite kullanım oranı yüzde 65 ile yüzde 75 arasında değişiyor. Gıda sanayi, toplam üretim değeri içinde tahıl ve nişasta mamulleri sanayi en yüksek değeri alıyor. Bu süt ve et mamulleri sanayi izliyor. Türkiye'de gıda sanayi ithalat değeri en yüksek olarak bitkisel yağ, mezbaha ürünleri ve tahıl-nişasta ürünlerinde gerçekleşirken, en düşük olarak su ürünleriyle meyve-sebze ve yem sanayinde olmuştur" dedi.
"YÜKSEK HAMMADDE FİYATLARI SANAYİCİ İÇİN CİDDİ BİR SORUN"
Toplumların gelir düzeyinin, beslenme alışkanlıklarının ve sosyo-demografik yapısının, gıda tüketimini şekillendirdiğinin altını çizen Ali Gizer, bugün Türkiye'de yaşanan sorunun temelindeyse; tarım sanayiye istenen kalite ve miktarda sürdürülebilir şekilde hammadde üretilememesi olduğunu savundu. Gizer, "Yapılan bir değerlendirmeye göre ülkemizde tarımsal ürünlerin ortalama yüzde 30'u sanayide değerlendirilirken, bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 60-80 arasında değişiyor. Tarım hammadde fiyatlarının,
dünya fiyatları düzeyinin üzerinde olması sanayici için sorundur. Ancak, bu duruma tarımsal üretimde maliyet yüksekliği, düşük verimli üretimin yanında özellikle girdi fiyatlarının yüksekliği ve devletin verdiği destek ve uyguladığı teşvik politikalarının yeterli olmamasının neden olduğu unutulmamalı. Gıda sanayinin tarım dışında mal ve hizmet aldığı ulaşım, enerji, ambalaj, makine ve ekipmanla birlikte haberleşme, bankacılık ve sigortacılık sektörleriyle de sıkı bir ilişki ve iletişimi bulunuyor" diye
konuştu.
"GIDA SANAYİNİN TEKNOLOJİK YETENEĞİ YÜKSETİLMELİ"
Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakereleri sürecinde; gıda sanayisinin güçlü Avrupa rekabetine karşı hazırlanması gerektiği kaydeden Gizer, bu durum karşısında gıda sektörünün, yeni koşullara uyum sağlayarak uluslararası pazarlarda varlığını koruyabilmesi ve rekabette üstünlüğe ulaşabilmesinin, Avrupa standartlarında üretim, ambalajlama, depolama, dağıtım ve kalite kontrolü yapmasına bağlı olduğuna dikkat çekti. Gizer, bugünkü tabloda KOBİ'lerin araştırma geliştirme faaliyetlerinin
yetersizliği, ürün ve kalite geliştirme, pazarlama ve verimlilikten kaynaklanan sorunları, bu alanda önemli yapısal çalışmalarla giderilmeye çalışıldığını vurguladı. Gıda bilimi ve teknoloji alanında Türkiye'nin gıda sanayinin teknolojik yeteneğini yükseltmek ve ihracata yönelik rekabet gücünü arttırması gerektiğini ifade eden Gizer, KOBİ'lere yönelik Ar-Ge hizmeti sunulmasının da rekabete olumlu bir ortam hazırlayacağı görüşünü dile getirdi.
"İŞLETMELERİN ÜRETİM GİRDİ MALİYETLERİ DÜŞÜRÜLMELİ"
Türk gıda sanayinde sektörün gelişmesi ve rekabetin de ele alınması gereken konuları da ortaya koyan Gizer, ucuz hammadde temini yanında kayıt dışılık ve haksız rekabetin önlenmesi açısından vergi düzenlemelerine gidilmesi, işletmelerin üretim girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve buna bağlı olarak dış pazarlarda rekabet edebilirliğin sağlanmasının yanında teknik ve sağlıklı koşullar açısından işletme bazında AB'ye uyumun gerçekleştirilmesi gerektiğini anlattı. Gizer, bitkisel ve hayvansal hammaddenin
uluslararası fiyatlar, sağlık ve kalite standartlarında sürdürülebilir şekilde temin edilmesi, gıda alanında paydaşların bütçeden Ar-Ge çalışmaları payının arttırılması, sanayinin bilim, teknoloji ve Ar-Ge'ye dayalı faaliyetlerin geliştirilmesi, üretimden tüketime gıda denetiminin etkinleştirilmesi, üretici ve tüketici haklarını korunarak, gıda güvenliğinin sağlanması gerektiğini söyledi.