Artan Nüfusa ve Küresel Isınmaya Karşı Gıda Üretimi Arttırılmalı
Uludağ Üniversitesi'nde (UÜ) düzenlenen 'Krizden İstikrara Gıda Fiyatları' konulu panelde konuşmacılar, dünyada hızla artan nüfus ve küresel ısınma karşısında gıda üretiminin de artması gerektiğini, aksi takdirde insanlığı bugünkünden daha büyük sorunların beklediğini vurguladı.
Dünya Gıda Günü dolayısıyla Uludağ Üniversitesi Rektörlük A Salonu'nda, 'Krizden İstikrara Gıda Fiyatları' paneli yapıldı. UÜ Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar'ın yönettiği paneli, Rektör Prof. Dr. Kâmil Dilek'in yanı sıra gıda sektörü temsilcileri, öğretim üyeleri ve öğrenciler izledi.
'GEREĞİNDEN FAZLA HER LOKMA, BAŞKASINA AİTTİR'
Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Çıbık, bugün dünya nüfusunun yüzde 13'ünün açlıkla karşı karşıya bulunduğunu, 2050 yılında 9 milyar olması beklenen dünya nüfusunun açlık sorunu olmaması için gıda üretiminin yüzde 110 oranında artırılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Çıbık, dünya nüfusu ve gıda üretimi böyle bir tabloyu zorunlu kılarken Uluslararası Gıda Politikaları Araştırma Enstitüsü'nün verilerine göre, küresel ısınma nedeniyle ortaya çıkacak kuraklığın 2025 yılında gıda üretiminde 350 milyon ton azalmaya yol açacağını, bunun da dünyada bir yılda üretilen pirinç miktarına eşit bir rakam olduğuna dikkat çekti ve "Gereğinden fazla tükettiğimiz her lokma, başkasına aittir" dedi.
'AB, KÜRESEL ISINMAYI GÖZ ÖNÜNE ALMALI'
Sütaş Tedarik Zinciri Başkan Yardımcısı Emre Üçöz de, 2050 yılı ve sonrasında Türkiye'de çok ciddi iklim değişiklikleri beklediğine dikkat çekerek, bir an önce bu değişikliklere paralel kısa ve uzun vadeli önlemler alınmasının şart olduğunu bildirdi. Üçöz, "Karadeniz'in kuzeyindeki ülkelerin tarımsal üretimi artıyor çünkü iklimleri bizimkine benzemeye başladı. Bizim iklimimizin ise Kuzey Afrika ülkelerinin iklimine doğru kayıyor. Bu değişiklikleri ciddiye alarak tüm kaynaklarımızı sürdürülebilir şekilde kullanmalı ve değişikliklerden hangi ürünün nasıl etkileneceğini hesaplamalı, ürünleri ona göre geliştirmeliyiz. Aksi takdirde, üretim artışı için yapılan yatırımlar, bir dönem sonra işe yaramaz hale gelebilir" dedi.
'GIDA VAR AMA HAKSIZ PAYLAŞILMIŞ'
'GDO'LU GIDA ZARARLI DEĞİL'
Panelin sonunda izleyenlerin soruları yanıtlanırken GDO'lu gıdalar konusunda tartışma yaşandı. Panelistlerden UÜ Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Utku Çopur, genetiği değiştirilmiş gıdaların satışı sırasında tüketiciye ambalaj üzerinde bilgi verilmesinin gıda güvenliği açısından şart olduğunu savununca, UÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji Öğretim Üyesi Doç. Dr. Elif Demirkan, GDO'lu gıdalardan o kadar korkulmaması gerektiğini, insülinin de bir GDO olduğunu ve bugün çok Yaygın olarak tedavide kullanıldığını hatırlattı. UÜ Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar da, bir izleyicinin "GDO'lu gıdalar zararlı mı, zararsız mı; kafamızı karıştırdınız" demesi üzerine, "Ben kendi çocuğuma gönül rahatlığı ile genetiği değiştirilmiş gıda yediririm" yanıtını verdi. Prof. Dr. Tayar, "Bizim sorunumuz genlerin değişmesiyle değil, yerli ve kaliteli genleri saklayamama, patentleyememe ile ilgili. Islah edilmiş birçok yerli geni patantleyip saklayamıyoruz" dedi. Prof. Dr. Recep Çıbık da, "Ben de GDO'lu gıdaların insan üzerinde bir olumsuz etkisi olmadığını düşünüyorum. Asıl zararlı olan, GDO'lu gıdayı üretirken çevreye verilen zarardır. Çünkü, GDO'lu bir ürün tarlada yetiştirilirken 5 kilometre ötedeki üretimi de dölleyebilmektedir" diye konuştu.