TGDF Gıda Kongresi
-Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker:
''5996 sayılı kanuna bağlı olarak 13 Aralık günü 30 civarında
ikincil mevzuatı yayınlamış olacağız ve kanunumuz tüm unsurlarıyla
uygulamaya geçmiş olacak''
-''Bu kanunun uygulamaya girmesiyle birlikte AB'nin sınırları
gıda güvenliği bakımından artık Yunanistan, Bulgaristan ve Kapıkule'de
bitmiyor, bin 500 kilometre öteye İran'a, Ermenistan'a Suriye'ye gidiyor''
ÇEŞME (A.A) - Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Eker, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'na bağlı olarak 13
Aralık'ta son ikincil düzenlemelerin de uygulamaya geçeceğini böylelikle Avrupa
Birliği sınırlarının gıda güvenliği konusunda Türkiye'nin doğu sınırlarına
ulaşmış olacağını belirtti.
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından bu
yıl 11'incisi düzenlenen Gıda Kongresi, Çeşme Altınyunus Oteli'nde başladı.
Kongrenin açılış töreninde bir konuşma yapan Bakan Eker, gıda
politikalarında dünya nüfusunun artışındaki endişelerden bahseden yaklaşımlara
katılmadığını, 1 milyar insanın yatağa aç girmesinin arkasında yeteri kadar gıda
üretilememesinin değil bazılarının daha fazla para kazanma arzusunun yattığını
söyledi.
''Birileri gıda fiyatlarını speküle ediyorsa, 'daha fazla para kazanacağım'
diyorsa, gıdasını ithalatla karşılayan ülkelerin faturası artar, hele o ülkelerin
makroekonomik dengeleri iyi değilse, o ülkelerde ekonomik istikrarı bozan siyasi
istikrarsızlık varsa, bir de arada kuraklıklar oluyorsa işte felaket orada ortaya
çıkar. Afrika boynuzunda yaşadığımız sorunun özü budur'' diyen Eker, küresel
ticaret politikalarının daha adil, eşitlikçi bir yaklaşımla, küresel merhamet ve
vicdan meselesiyle kapsamında ele alınması gerektiğini ifade etti.
2010 Mayıs ayı itibarıyla AB'nin sahip olduğu standartları referans alan
5996 sayılı kanunu çıkardıklarını, bu kanunla ilgili 20 yönetmelik
yayınladıklarını belirten Eker, ''13 Aralık günü geldiğinde biz 30 civarında
ikincil mevzuatı da yayınlamış olacağız ve kanunumuz tüm unsurlarıyla uygulamaya
geçmiş olacak.
Hayvan hastalıkları ve mücadele ile ilgili olarak bu kanunun uygulamaya
girmesiyle AB'nin sınırları gıda güvenliği bakımından artık Yunanistan,
Bulgaristan ve Kapıkule'de bitmiyor, bu sınır bin 500 kilometre öteye İran'a,
Ermenistan'a, Gürcistan'a, Nahçıvan'a, Suriye'ye gidiyor. Bu regülasyon bu manada
AB için de son derece önemlidir'' dedi.
-Zirai ilaç kullanımı-
Türkiye'nin 8 sene önce 59 bin ton olan yıllık bitkisel zirai ilaç
kullanımının üretimin artmasına rağmen 37 bin tona düştüğünü, bu anlamda
hedeflerin erken yakalandığını, 2015 için yeni hedefin 35 bin ton olarak
düzeltildiğini, metil bromür kullanımını da Ottawa sözleşmesinde tavsiye edilen
2015 tarihinden çok önce 2008 yılında sonlandırdığını ifade etti.
Bakanlığın yeniden yapılandırıldığını, gıda kontrol genel müdürlüğünün
kurulduğunu, bağımsız risk değerlendirme dairesi kurduklarını, yeni denetim
mekanizmaları devreye soktuklarını belirten Bakan Eker, ''Geçen yıl 370 bin
denetim yaptık. Denetim elemanı sayısı 5 bine yaklaştı'' dedi.
Şeffaflık konusuna büyük önem verdiklerini, bunun 13 Aralık'ta yayınlanacak
düzenlemelerle çok daha ileri bir aşamaya taşınacağını dile getiren Bakan Eker,
bilinçlendirme konusunda medyada yayınlanan kamu spotlarından yararlanılmasının
çok önemli olduğuna işaret etti.
-Gıda haberlerine eleştiri-
Medyada gıda sektörüyle ilgili yapılan bazı yayınlara dikkati çeken Bakar
Eker, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Genel olarak tarım konusu özel olarak gıda konusu insanların çok rahat ve
fütursuz konuştuğu bir alandır. En çok da bilmeyenler çok konuşuyor. Bilenler,
bilmenin ağır sorumluğunu bildikleri için çok fazla konuşmuyorlar.
Hiç gereği yokken, hiç hakkı yokken tekil olaylardan bireysel olaylardan
yola çıkıp dünyanın her hangi bir coğrafyasında ortaya çıkabilecek bireysel
olayları yaygın, genel sorun gibi ön plana çıkarmak, böyle bir şekilde sunmak.
Üzülerek buna şahit oluyoruz. Medya kuruluşları birbirleriyle yarışırlar. Biri
verdi ya diğeri vermese olmaz. İlgi çekici hale getirme çabası topluma inanın
iyilik yapmak değildir, haberdar etme de değildir. Bu olsa olsa yanlış enforme
etmedir. Eğer dezenformasyon değilse.''
-''Sağlıklı beslenme haritası çıkarılacak''-
Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas ise bilinçsiz ve aşırı tüketimin kalp
damar, diyabet gibi hastalıkları beraberinde getirdiğini, tüketicilerin besinleri
bilinçli tüketmelerinin önemli olduğuna işaret etti.
Sağlık Bakanlığı olarak ülke genlindeki beslenme kaynaklı sorunlara doğru
çözümler üretebilmek için 2010 yılında Türkiye beslenme sağlık araştırması
yaptıklarını, beslenmeyle ilgili hastalıkların mevcut durumunu ortaya çıkarmak
istediklerini belirten Kafkas, bu çalışmayı şubat ayında kamuoyuyla
paylaşacaklarını belirtti.
Araştırmayla bir sağlıklı beslenme haritasının çıkarılacağını dile getiren
Kafkas, bu sonuçların sektör tarafından çok iyi değerlendirileceğini
düşündüklerini belirtti.
Bakanlık olarak beslenmeye dayalı sağlık sorunlarını önlemek için
yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgiler veren Kafkas, tuz tüketimini azaltmaya
yönelik çalışma kapsamında 28 gram olan tuz tüketim oranını 5 grama indirmeyi
hedeflediklerini söyledi. Projeyle toplu tüketimin yapıldığı yerlerde masalardan
tuzlukları kaldıracaklarını, daha sonra da kademeli olarak üretilen gıdalardaki
tuz miktarını azaltmayı öngördüklerini ifade etti.
-Avrupa'daki kriz-
Avrupa Gıda ve İçecek Sanayii Konfederasyonu (FooddrinkEurope) Başkanı Jesus
Perez, Avrupa'da emsali görülmemiş bir mali krizle karşı karşıya olduklarını,
kredi ve küresel talep anlamında çok büyük düşüşlerin gerçekleştiğini, ekonomide
ikinci bir resesyonla karşı karşıya kalma riskinin söz konusu olduğunu ifade
etti.
Bu durumun sektör oyuncuları için hayatı zorlaştırdığını, daha tedbirli
davranılmasını zorunlu kıldığını belirten Perez, güvenli, kaliteli hammaddelere
rekabetçi fiyatla ulaşılması konusunda özellikle KOBİ düzeyindeki firmaların
büyük zorluk yaşadığına dikkat çekti.
Perez, nüfusla birlikte tüketim hızındaki artışa dikkat çekerek, bu hızla
gidilirse 2030 yılında gezegenin ortadan kalkacağını savunan görüşler
bulunduğunu, 1 milyar kişinin aç olduğunu, bunun karşısında 1 milyardan fazla
kişinin de aşırı kilo ya da obezite ile karşı karşıya bulunduğunu belirtti.
Türkiye'nin AB ile 1,66 milyar avroluk gıda alımı ve 3,33 milyar avroluk
satışa sahip olduğunu, bu yolda devam etmesi gerektiğini, mükemmel bir gıda ve
içecek sektörünün bulunduğunu ifade eden Perez, Türkiye'nin mükemmeliyet merkezi
haline gelme yolunda devam etmesi gerektiğini ifade etti.
-''Bağımsız gıda güvenliği otoritesi kurulmalı''-
TGDF Başkanı Şemzi Kopuz, Türkiye'nin büyük potansiyeliyle gıda sektöründe
uluslararası oyuncular için cazibe merkezi konumunda olduğunu, öte yandan kendi
bünyesinden de lider oyuncular çıkardığını belirtti.
Gıda endüstrisinin sürdürülebilirlik temelinde bazı sıkıntıları bulunduğunu,
gıda ve içecek talepleri artarken tarımsal emtia ve gıda fiyatlarının istikrasız
seyir izlemesinin güvenli gıdaya erişim konusunda endişe yarattığını kaydeden
Kopuz, 24 üye dernek ve bu derneklere üye 2 bine yakın üreticisiyle federasyonun
başta gıda güvenliği olmak üzere tüketiciyi koruma ve bilinçlendirme, çevreye
duyarlı üretim gibi konularda öncü çalışmalarda bulunduğunu ifade etti.
Geçen dönemde Gıda Tarım ve Hayvancılık ile Sağlık Bakanlığının
destekleriyle önemli yasal düzenlemelerin çıkarıldığına işaret eden Kopuz, başta
tüketiciler olmak üzere gıda zincirindeki tüm paydaşların bilgi eksikliğinin
giderilmesi gerektiğini söyledi.
Tüketicilerin bilgilendirilmesi için RTÜK'ün televizyon ve radyolara en az
90 dakika gıda güvenliği, bitki ve hayvan sağlığı, toprak koruma konularında
yayın yapma zorunluluğu getirmesini memnuniyetle karşıladıklarını belirten Kopuz,
''Ancak sanayimizi etkileyen en önemli hususlardan biri de bilimsel temelden uzak
yapılan tartışmalardır. Beslenme ve sağlık konusunda çıkan tartışmalar medyada
geniş yer buluyor. Bilimsel temelden uzak tartışmaların oluşturduğu bilgi
kirliliği tüketici üzerinde hasara sebep oluyor. Gıda, beslenme ve sağlık
konularında bilgi kaynağı konumundaki kişilerin iyi sorgulanması gerekiyor.
Bağımsız gıda güvenliği otoritesinin kurulmasının bu tür bilimsellikten uzak
tartışmaları önleyeceğini, tüketicilerin bilinçlenmesi anlamında önemli bir adım
atılabileceğini düşünüyoruz'' dedi.
Yarın ilk oturumla başlayacak kongre 23 Kasım'da sona erecek.
|