SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Yörük:
-''Türkiye'de hayvansal ürünlerin AB ve dış pazarlara
kolayca girebilmesi ve bu pazarlarda istenilen boyutta
rekabet edebilmesi için öncelikle hayvan hastalıkları ile
ilgili etkin mücadele edilmesi gerekiyor''
-Fransız Hayvancılık ve Et Birliği Genel Müdürü Berger:
-''Bizim istediğimiz uzun yıllara dayanan bir işbirliği
kurmak her iki tarafında kazandığı bir sistem içinde yer almak''
İSTANBUL (A.A) - Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve
Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yörük, ''Türkiye'de
hayvansal ürünlerin AB ve dış pazarlara kolayca girebilmesi ve bu pazarlarda
istenilen boyutta rekabet edebilmesi için öncelikle hayvan hastalıkları ile
ilgili etkin mücadele edilmesi gerekiyor'' dedi.
Yörük, Türkiye Fransa Hayvancılık ve Et Sektörü Semineri'nde yaptığı
konuşmada Avrupa Birliği (AB) müktesebatının yaklaşık yüzde 50'sini oluşturan
tarım müzakerelerinin en uzun ve en zorlu başlık olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyoekonomik koşullar göz önüne alındığında,
özellikle çözümü güç ve bir o kadar da zaman isteyen sorunlar nedeniyle tarımın,
müzakere sürecinde Türkiye'nin en fazla sıkıntı yaşayacağı konu olacağının açık
olduğuna değinen Yörük, Türkiye'deki tarımsal yapıya ilişkin sorunların başında,
tarım işletmelerinin küçük ölçekli, çok parçalı ve dağınık yapısının, düşük
verimliliğin, tarım nüfusunun çokluğunun, üretim ve pazarlama altyapılarındaki
yetersizliklerin geldiğini anlattı.
Yörük, bütün bu yapılarda AB standartları doğrultusunda topyekun bir
iyileşmenin ancak uzun vadede mümkün olabileceği gibi mali ve teknik açıdan da
ülke olanaklarının ulusal düzeyde zorlayacağına işaret ederek, bu sorunun
çözümünün sadece tarım politikası kapsamındaki uygulamalarla mümkün olmadığını
söyledi.
Sorunun genel ekonomik düzeyde ele alınması gerektiğini dile getiren Yörük,
Türkiye'nin tarımda ve hayvancılıkta yaşadığı çok ciddi sorunları aşmaktan, yeni
bir vizyon geliştirmekten başka çıkış yolunun olmadığını kabul etmek durumunda
olduğunu bildirdi.
Yörük, tarımda dönüşümün ve yeniden yapılanmanın sağlanmadığı takdirde
büyümeden, istikrardan ve sosyal refahtan bahsedilemeyeceğini ifade ederek,
bilimle, teknolojiyle, sermayeyle toprağı ve insanı buluşturup, uzun vadeli bir
strateji çerçevesinde, kaynakları doğru kullanarak zenginlik üretilmesi
gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin hayvancılık sektöründe fırsatlar ülkesi olduğuna işaret eden
Yörük, ''Ayrıca unutulmamalıdır ki; Türkiye sadece üyeliğe değil, AB'nin en büyük
ekonomilerinden biri olmaya adaydır. Türkiye ekonomisi AB üyelik sürecinin de
katkısıyla 2001 yılından bu yana, büyük bir dönüşüm sürecinin içinden
geçmektedir. 2002'den itibaren Türk ekonomisi her yıl ortalama yüzde 7
büyümektedir'' diye konuştu.
Yörük, ancak özellikle gıda güvenliği konusunun AB'nin taviz vermediği
konuların başında olmakla birlikte uluslararası piyasaya çıkabilmenin de ilk
koşulu olduğunu belirterek, bu nedenle hayvan hastalıklarının yaygın olduğu bir
ülke ya da bölgeden sağlanan üretimin, rekabet gücünün yüksek olacağının
beklenmemesi gerektiğini vurguladı.
Hijyen standartlarının istenilen düzeyde olmaması nedeniyle, Türkiye'nin AB
ülkelerine dış satım yapamadığına işaret eden Yörük, ayrıca komşu ülkelerle de
sadece sınırlı düzeyde hayvan ve hayvansal ürünlerin dış satımının
yapılabildiğini anlattı.
Yörük, yapılan araştırmaların, hayvan hastalıkları nedeniyle üretilen katma
değerin her yıl dörtte biri oranında yok olduğunu gösterdiğine değinerek, bugün
dünya çapındaki tüketicilerin ürettikleri ürünün nereden geldiğini ve kendileri
için bir risk taşıyıp taşımadığını sorguladıklarını kaydetti.
Türkiye'de hayvansal ürünlerin AB ve dış pazarlara kolayca girebilmesi ve bu
pazarlarda istenilen boyutta rekabet edebilmesi için öncelikle hayvan
hastalıkları ile ilgili etkin mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Yörük,
kayıt dışı üretimin ve kaçakçılığın önlenememesinin ve hayvan hareketlerinin
yeterli ölçüde kontrol edilememesinin söz konusu hastalıklarla mücadeleyi
kısıtladığını söyledi.
Yörük, bu nedenle sınır ve ülke içi hayvan hareketlerinin kontrol altına
alınması gerektiğine işaret ederek, hayvan hastalıkları ile mücadele için yeterli
miktarda bütçe ayrılması ve eğitimli teknik elemanların yetiştirilmesi
gerektiğini belirtti.
-''Ekonomik kriz sektörü olumsuz etkiledi''-
Dünyayı ve Türkiye'yi etkisi altına alan ekonomik krizin tüketicilerin alım
gücünü ve dolayısıyla sektörün gelişim hızını da olumsuz etkilediğini dile
getiren Yörük, artan gıda ürünleri fiyatlarının talep artışının azalmasına yol
açması ve 2006 yılı öncesinde yüksek dünya talebi nedeniyle üretim artışına
yönelik uygulanmakta olan politika ve önlemlerin gelişmiş ülkelerde ve özellikle
AB'de tüketimi artırma kampanyalarına bırakmaya başladığını anlattı.
Yörük, insan yaşamının devamı, gelecek nesillerin sağlığı için son derece
önemli olan gıda ve başta hayvansal ürünler konusunun günlük menfaat ve
politikalara alet edilemeyecek kadar önemli olduğu belirtti.
Seminerin ardından AA muhabirinin Helal Sertifika'ya ilişkin sorularını da
yanıtlayan Yörük, Helal Sertifika'nın Türkiye'de son dönemde uluslararası
akrediteye sahip kurumların yanı sıra Türk Standartları Enstitüsü (TSE)
tarafından da verilmesinin çok olumlu olduğunu söyledi.
Yörük, Helal Gıda konusunun iç piyasaya yönelik değil, ihracata yönelik
olduğunu dile getirerek, ''Bu konuda Ekonomi Bakanlığının atmış olduğu adım son
derece önemli. Bu süreçte yaşanacak herhangi bir çalışmada da, ihtiyaç halinde,
bulunmaya da her zaman hazır olduğumuzu ifade ederiz'' dedi.
-''Türkiye ile kalıcı ilişkiler kurmalıyız''
Fransız Hayvancılık ve Et Birliği Genel Müdürü (INTERBEV) Yves Berger ise
Fransa'daki hayvancılık sektörüne ilişkin bilgiler verdi.
Berger, Fransa'da 19,2 milyon adetlik bir sığır sürüsü bulunduğunu, 230 bin
kişinin de hayvancılıkla uğraştığını belirtti.
Türkiye ile Fransa'nın hayvancılık sektöründe kalıcı ilişkiler tesis etmesi
gerektiğine değinen Berger, ''Bizim arzumuz sizle kalıcı ilişkiler düzenlemek.
Anlık taleplere cevap vermek değil. Bizim istediğimiz uzun yıllara dayanan bir
işbirliği kurmak her iki tarafın da kazandığı bir sistem içinde yer almak'' dedi.
|