Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 29 Mart 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  HABERLER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler
 

''Sadece ağaç dikerek iklim değişikliğiyle mücadele edilmez'' -EGD 4. Küresel Isınma Kurultayı sonuç bildirgesinde, özel sektörün iklim değişikliği ile mücadele stratejisinin, sadece ağaç dikmek olmaması gerektiği, tüm ülke ağaçlandırılsa dahi şu andaki sera gazı salımlarının ancak yarısının karşılanabileceğine dikkat çekildi

 
 
İSTANBUL (A.A) - Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından düzenlenen ''4. Küresel Isınma Kurultayı'' sonuç bildirgesinde, özel sektörün iklim değişikliği ile mücadele stratejisinin sadece ağaç dikmek olmaması gerektiği, tüm ülke ağaçlandırılsa dahi şu andaki sera gazı salımlarının ancak yarısının karşılanabileceği belirtildi.
 
     İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi, EGD Küresel Isınma Kurultayı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay tarafından kaleme alınan bildirgede, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusundaki duruşunun gelişmekte olan ülkelerinkine yakın olan Türkiye'nin, Kyoto Protokolünü ancak sera gazı salımlarını azaltma yükümlülüğünü ortadan kaldıran Ek 1 ülkelerinden farklı bir konumda olduğunun kabulü ile isminin Ek 2'den çıkartılması ve Ek 1'de kalması kararının alınmasından sonra imzaladığı hatırlatıldı.
 
     Bu nedenle Türkiye'nin sera gazı indirimi gibi bir yükümlüğü ve taahhüdü bulunmadığına değinilen bildirgede, Türkiye'nin 1990 yılından 2009 yılına kadarki sera gazı salımları dikkate alındığında, artış açısından açık ara dünya birincisi olduğunun görüldüğüne dikkat çekildi.
 
     Türkiye'nin 1990 yılında toplam 170,1 milyon ton olan sera gazı salımının 2007 yılında 372,6 milyon tona çıktığı, 2008 ve 2009 yıllarında ise küresel ekonomik kriz nedeniyle sera salımlarının azaldığı ve 370 milyon tona gerilediği belirtilen bildirgede, toplam sera gazı salımının 278 milyon tonunun enerji sektöründen kaynaklandığı, bunun da resmi rakamlara göre ancak yüzde 15'inin ormanlar tarafından bağlanabildiği kaydedildi.
 
     Bazı bilimsel araştırmalara göre bu değerin çok daha az olduğu ifade edilen bildirgede, küresel ısınmaya katkı sağlayan bir ülke konumunda bulunan Türkiye'de iklim değişikliği ile mücadele kapsamında 2011 yılında 2011-2023 yıllarını kapsayan bir İklim Değişikliği Ulusal Eylem Belgesinin hazırlandığı, enerji, binalar, sanayi, ulaştırma, atıklar, tarım ve ormancılık alanlarında yapılacakları içeren bu eylem planının iyi bir adım olduğu vurgulandı.
    
     -''Mücadelede samimiyetin sorgulanmasına neden oluyor''-

    
     Eylem planında toplam sera gazı salımlarının azaltılması için ise bir hedef bulunmadığına işaret edilen bildirgede, sera gazı salımlarının fazla olmasına neden olan, kalkınmış ülkelerin vazgeçtiği çimento, demir çelik gibi endüstrilerden kaynaklanan salımların sınırlandırılmasının da hedefler arasında bulunmadığı belirtildi.
     Kentleşme kapsamında tarım ve mera alanlarının yapılaşmaya açılması, Ergene Ovasının İstanbul'un arka bahçesi haline getirilmesi, korunan alanlarda tesis yapımına izin verilmesi, 2B arazilerinin satışının gündeme gelmesi ve bu durumun orman alanlarında yeni işgallere yol açma ihtimali, kara yollarına yapılan yatırımlar, 3. Köprü ve Kanal İstanbul gibi projeler, orman alanlarında giderek artan sayıda verilen izin irtifak hakları, HES inşaatlarındaki doğayı tahrip eden uygulamalar, doğa üzerinde büyük tahribatlara yol açabilecek bazı büyük projelerin ÇED kapsamı dışında bırakılması gibi çeşitli uygulamaların iklim değişikliği ile mücadelede samimiyetin sorgulanmasına neden olduğuna dikkat çekilen bildirgede, ''Görünen o ki çoğu ülke iklim değişikliği ile mücadele edermiş gibi görünerek yine bildiğini okuyor'' yorumu yapıldı.
     Türkiye'de iklim değişikliği ile mücadelede en büyük görevin devlet ve hükümete düştüğü vurgulanan bildirgede, bu durumun ülkede devletin halen büyük yatırımcı olmasından, hükümetin de ülke politikalarındaki öncelikleri belirlemesi ve karar verici olmasından kaynaklandığı, ayrıca yasa koyucu olan TBMM'nin de çıkarılacak yasaların iklim değişikliğine etkileri boyutunu da değerlendirmesi gerektiği, özellikle yeni anayasa hazırlık çalışmalarında tarım, orman ve mera alanlarının daralmasına, korunan alanların tahribine yol açabilecek hükümler olmamasına dikkat edilmesi gerektiği ifade edildi.
    
     -''Tarım, orman ve mera alanlarının korunması gerekiyor''-
    
     Bildirgede, şöyle denildi:
     ''Bir zorunluluğumuz olmamasına rağmen, gönüllü olarak sera gazı salımlarında indirim hedefi konulması bir iyi niyet göstergesi olacaktır. Nitekim henüz resmi olarak açıklanmasa da ülkemizin Durban'daki Taraflar Konferansında 2020 yılında mevcut sera gazı salımlarından yüzde 20 oranında bir azaltma hedefini ilan edeceği konuşuldu. Ancak resmi bir açıklama gelmedi. Bu, iklim değişikliği ile mücadelede olumlu bir adım olacaktır. Ancak sadece sera gazı salımlarını azaltmak yeterli değildir. Tarım, orman ve mera alanlarının korunması da gerekiyor. Çünkü daha önce de açıklandığı üzere atmosferdeki sera gazı artışlarının yaklaşık yüzde 31'i tarım, orman, mera ve korunan alanların yapılaşma ile kaybedilmesinden kaynaklanıyor.
     İklim değişikliğinin azaltılması ve uyum kapsamında özel sektöre de büyük görev düşüyor. Özel sektörün iklim değişikliği ile mücadele stratejisi, sadece ağaç dikmek olmamalı. Unutulmamalıdır ki tüm ülkemizi ağaçlandırsak dahi, şu andaki sera gazı salımlarımızın ancak yarısını karşılayabiliriz. Özel sektör, düşük karbon yoğunluklu üretimi hedef almalı ve yeni teknoloji geliştirilmesine kaynak ayırmalı. Bu konuda özel sektörün konuya ilgi göstermesi için yeni teşvik, sübvansiyon ve vergilendirme sistemleri geliştirilmelidir. Ayrıca özel sektörün çevre koruma çalışmalarını gerçek anlamda ciddiye alarak atık su arıtma tesisleri, baca gazı filtreleri, katı atık yönetimi sistemini kurmaları sağlanmalıdır.''
     Bildirgede, iklim değişikliğiyle mücadelenin diğer bir ayağının da belediyeler olduğuna işaret edilerek, belediyelerin atıklardan oluşan sera gazlarını azaltma, atıkların kaynağında ayrıştırılmasını sağlayarak ekonomiye kazandırma, halkı iklim değişikliği, yenilenebilir enerji ve çevre konularında bilinçlendirme, imar ile ilgili karar verme sürecinde iklim değişikliğini artıracak uygulamalardan kaçınmada sorumlulukları bulunduğu vurgulandı.

Ekleme Tarihi
14.12.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2


Link: ''Sadece ağaç dikerek iklim değişikliğiyle mücadele edilmez''




  HABERLER
>> Arşiv İçin Tıklayınız