Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 20 Nisan 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Yazarlarimiz » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

ADANALILARIN YARATTIĞI EN DEĞERLİ VARLIĞI OLAN ÜNİVERSİTE VE ARAŞTIRMA ALANLARI        BETONLAŞMAYA KURBAN EDİLİYOR


Zilliyeti Üniversiteye Ait Olan Araziler Sistematik Şekilde İçeriden ve Dışarıdan Betonlaştırılıyor
Son yıllarda Adana kentinin büyümesi ve kuzeye doğru yönlendirilmesi sonucu geniş bir alana yayıldığı görülen tarım alanlarının bir şekilde arsa iştahı ile betonlaştırılması arzusu gözlerden kaçmıyor. Son 20 yıldır izlediğim kadarı ile üniversite üzerinde yoğun baskı ile üniversiteye tahsis edilen alanların yeniden Belediyeye ve İl Özel İdaresine aktarılması istenmektedir.  Kök mülkiyeti üniversiteye ait olan ve üniversiteye tahsis edildiği 14 Temmuz 1969 tarihinden bu yana bilimsel araştırma yapılan alanlar, yapılaşmak üzere alınmak istenmektedir.
Daha önce kamudan alınarak kamuya devredilmek sureti ile ATO Lisesi ve TOKİ Hastanesi ile betonlaşmaya gidilmiş. Yapılan yoğun mücadeleler sonrası açılan davalarda her iki aşamada yürütmeyi durdurma davası kazanılmış. Takdir edileceği gibi bu tür davalar açıldıktan birkaç yıl sonra sonlanıyor o zamana kadarda inşaatlar tamamlanıyor ve kamu kaynaklarının heba edilmemesi için söylenecek söz kalmıyor.
Aynı şekilde 1976 yılında kurulan 86 çeşitlik zeytin gen bahçesinin bulunduğu oto pazarının yanı başındaki zeytinlik alan da,  İl Özel İdare ve Yüregir Kaymakamlığı tarafından tapu değişikliğine gidilerek alınmış bulunmakta, hatta üniversite bu araziler üzerinde işgalci konuma düşürülmüş bulunmaktadır.

Türkiye'nin İki Zeytin Gen Merkezinden Biri Çukurova Üniversitesindedir
Türkiye'nin Akdeniz Güneydoğu ve Ege bölgelerinde yoğun dikimi olan zeytin bitkilerinin iki gen kaynağından biri üniversitemizde bulunmaktadır. Bu merkez (zeytinlik); ülkemizin birçok bölgesinde yetiştirilen ve kaybolmaya başlayan önemli sofralık ve yağlık zeytin çeşitlerini toplamıştır. Bu bağlamda söz konusu gen koleksiyon bahçesinin yerinde korunması çok önemli ve bilimsel bir zorunluluktur.
Bu bahçeler 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında, mutlak tarım arazisi üzerinde tesis edilmiş, 30 yılı aşkın bir süredir, bölgemiz zeytin tarımına katkı sağlamaya yönelik ulusal ve uluslararası projeler yürütülen, ülkemiz zeytin çeşitlerinin korunması ve ıslahı üzerine denemeler yapılan, Türkiye'nin ender Gen bankası konumundadır. Söz konusu Üniversitemiz araştırma ve uygulama alanındaki zeytin bahçelerinin sökülerek yapılaşmaya açılmasına yönelik' girişimler, kamu zararı yanında bilimsel bilgi birikimimize ve toplum sağlığına da zarar verecek niteliktedir.
Üniversitemiz kullanımında olan Zeytin Gen Bankasının ortadan kaldırılması birçok yönden bilimsel çalışmalarımıza zarar vereceği gibi, ayrıca Adana'nın akciğeri olan ve hava almasını sağlayan bu alanın elden çıkması ayrıca çarpık kentleşmeye başka bir olumsuz boyut kazandıracaktır.
33 yılı aşkın süredir idaremizin tasarrufunda olan alanın imar düzenlemesi sonucu DSİ adına, İl Özel İdaresi adına tescil edilmesi yanlış olmuştur. Ancak bu durumda bile ilgili bahçelerin İl Özel İdaresince zeytin gen bankası formunda korunması için karşılıklı protokol geliştirilebilir.

Adana Üniversiteye Nasıl Arazi Bağışladı
Üniversitemizin ilk fakültesi olan Adana Ziraat Fakültesi'nin kuruluş aşaması ve yerleşkesinin belirlenmesi çalışmalarını dönemin dekanı Prof. Dr. İbrahim Akif Kansu tarafından kaleme alınan kitapçıkta okuyunca bir kez daha nereden nereye geldiğimizi gördüm. Ancak bugün giderek geçmişin ve yaratılan değerlerin nasıl oluşturulduğu unutulmaya başlanmış, yaratılan değerlenin alan ele geçirme ve kar güdüsüne feda edilmeye başlandığı görülmektedir.
Halen hayatta olan Sayın Prof. Dr. İbrahim Akif Kansu'nun kitabından öğrendiğimize göre; 14 Temmuz 1969 tarihinde İmar ve İskân Bakanlığındaki son toplantıda Dekan, Bakan adına Müsteşar Yardımcısı ve Adana Valisinin katılımı ile bugünkü üniversite yerleşkesi ve arazisinin yeri olan Balcalı Köyü arazisinin Ziraat Fakültesi ve benzeri kuruluşlara tahsisi gerçekleşmiştir. Ancak bu sürece gelene kadar arka planda çok sayıda toplantı, arazi gezileri, yer seçiminin sağlıklı yapılması için geliştirilen ölçek ve ilkeler yanında gerekli izinlerin alınması ve görüşmelerin yapılmasının o günün zorlu ulaşım koşullarında ciddi bir mücadele verilmiştir.
En önemlisi de üniversite bilincine sahip, ne aradığını bilen bu öncü grup ziraat fakültesinin geniş bir alanda kurulması gereğini belirtiyorlar. 1970'li yılarda 400 bin olan kent nüfusunun 1980'lerden sonra milyonu aşacağı tahmin ediliyor.  Üniversitenin kentin sosyal ve kültürel gelişimine olacak katkısı da hesaplanarak hem kentten kopuk olmaması, hem de kentle de iç içe olmamasına özen gösterilerek kendilerine önerilen ACIDERE, MİSİS, KURTTEPE VE SARIÇAM mevkileri yerine BALCALI köyü alanı seçiliyor.
Sayın Kansu bu konuyu şöyle ifade ediyor:
Arazi Seçimi ve Kamulaştırma Nasıl Gerçekleşti
Fakülte, daha doğrusu üniversite arazisi konusunda, daha 1967 yılında Kurucu Dekanlığa getirilmemin düşünüldüğünün bana duyurulmasından itibaren aklımda çıkmayan husus "Fakülte Çiftliği" idi. Uzun yıllar doğru dürüst bir çiftliğe sahip olmayan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin bir elemanı olarak böyle bir saplantıya sahip olmam kaçınılmazdı. Daha, 5.500 dekarlık Kurttepe'yi görür görmez "Burası olamaz!" deyişim bundandı. Fakülteden uzakta (Karataş yolundaki hazır durumdaki çiftlik) olmasına itirazım ise, yukarıda belirttiğim gibi sekiz yıl (Yılda bir ay yoğun öğretim) derse gittiğim Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin Bornova'da, yani İzmir'in doğusunda, Fakülte Çiftliği'nin ise Şehrin batısında (Menemen'de) bulunması ve aradaki 23-25 km'lik uzaklığın (ayrıca Şehrin kısmen de olsa içinden geçme zorunluğunun), fakülte elemanlarının gidip gelmede yaşadıkları sıkıntı ve bunun yarattığı durumları bilmemden ileri gelmekte idi.
A.Ü. Adana Ziraat Fakültesi'nin Dekanı sıfatıyla, Adana'da Vali Ömer Lütfü HANCIOĞLU, Belediye Başkanı Erdoğan ÖZLÜŞEN, Teknik Ziraat Müdürü Adnan ÖZTEKİN ve Üniversite Yapma ve Kurma Derneği Başkanı Makine Yüksek Mühendisi İrfan EKMEKÇİ (Daha sonra Yönetim Kurulu değişti ve Başkanlığa Adana Barosu avukatlarından Mahmut ÜNAL getirildi) ile 13-17 Şubat 1968 günü görüşmelerde bulundum. Baştan beri üzerinde durduğum (1) Üniversite arazisinin şehrin gelişme alanı dışında ve fakat, çok uzak olmaması, (2) Ziraat Fakültesi ile Çiftliğin mutlaka bitişik ya da çok yakın olması ve (3) Lojmanların da aynı koşulları taşıyan, uygun yeni bir Üniversite Yerleşim Alanı bulunup sahiplenilmesi sorununu çözmeğe çalıştım.
Aşağı yukarı üç ay sonra, 5 Mayıs 1968 günü, Adana'da yerleşik Adana Üniversitesi Yaptırma ve Kurma Derneği Başkanı Avukat Mahmut ÜNAL'dan Çiftlik Arazisi olarak düşündükleri yerler hakkında 968/205 sayılı Dernek yazısını aldım" diyor. Böylece yer seçimi konusundaki ilkeler belirleniyor.
Arazinin genişliğine çok önem veriliyor çünkü o dönemde örnek olarak Atatürk üniversitesinin 35.000 dekar, ODTÜ 40.000 dekar ve Diyarbakır Dicle üniversitesinin 80.000 dekar arazisi mevcuttur.

Dönemin Adana Valisi Makam Aracı İle Dekanı Tapu Dairesine Gönderdi
Seçilen arazinin kamulaştırma işlerine başlayabilmek için, önce anılan arazideki parsellerin satışının durdurulması (yasaklanması) gerekiyordu. Bu amaçla, 29 Mayıs 1969 günü Adana'ya gittim ve Vali Ömer Lütfü HOCAOGLU ile hem arazi ve hem de misafirhane (Öğretim üyelerimizin yavaş yavaş da olsa Adana'da çalışmaya başlayacak olması nedeniyle) sağlanması işini görüştüm. Ertesi sabah. Valiliğe gittiğimde, Vali Bey, Tapu Sicil Muhafızlığına telefon ederek, "Dekan Bey biraz sonra oraya gelecek, görevliler dışındaki kişileri dışarı çıkartın ve Hoca geldiğinde başlayacağınız işi bitirmeden oradan ayrılmayın" tembihinde bulundu. Vali HANCIOĞLU'nun makam arabası ile ilgili daireye gittiğimde, hemen çantamdan çıkardığım haritadan işaretli parselle (Balcalı Köyü'nün tamamı ile Çınarlı ve Menekşe Köyleri'nin bazı kısımları) ait dosyalar dolaplardan bulundu ve ertesi günü yayınlanacak gazetede çıkacak satış yasağı için gerekli şekilde cetveller -saatlar boyu süren çalışma sonunda- hazırlandı. 31 Mayıs 1969 günü ilan edi
Satış yasağının ilan edilmesinin ertesi günü, Üniversite Yaptırma Derneği Başkanı ve iki arkadaşına rastladığımda, Başkan Avukat Mahmut ÜNAL, ellerime sarıldı (İzin versem, neredeyse elimi öpecekti) ve "Hocam, günahınızı almışız, der". Çünkü o dönemde üniversiteye arazi satmak isteyen büyük ailelerden bahsediliyor.

Ankaralılar ODTÜ'ye Sahip Çıktı, Çukurovalılarda Üniversiteye Sahip Çıkacaktır
Şimdi geriye doğru bakıldığında o gün üniversiteye gösterilen ilgi, hocalarımıza duyulan güven, verilen önem ile bugün arasında ciddi bir fark görülüyor. O gün var olan üniversitelilik bilinci ve heyecanı ile bugün arasında elbette fark var.
Bu bağlamda ilgililerin Sayın Kansu'nun kitabını okumalarını özellikle öneririm. Çünkü binbir zorlukla kurulan üniversitenin öneminin çok iyi anlaşılmadığı kanısı kamuoyunda yaygın olarak işlenmektedir. Bu bağlamda geçen yıl Ankara belediyesinin ODTÜ'de yer talep etmesi üzerine başlatılan ve adına ODTÜ ruhu denilen girişim ile rektör, ilgililer, mezunlar, öğrenciler, Ankaralılar tek yürek oldular ve ODTÜ'ye sahip çıkarak üniversite yerleşkesini korudular.
O zaman yazdığım bir yazıda "darısı bizim başımıza" demiştim.
Evet gün Çukurova Ruhunu oluşturma günüdür. Çukurova üniversitesinin insandan ve doğadan yana yaklaşımı ön plana çıkarılmalıdır. Üniversitesinin Bölge ve Adana kentine yönelik aydınlanmacı felsefesine uygun hizmetler yanında sürülebilir ve yaşanılabilir modern bir kent içinde önerileri olmalıdır. Her boş görülen yerin arsa değildir. Kentin akciğerlerinin korunması, var olan doğal peyzajın korunması, yer altı ve üstü kaynakları iyi organize edilmiş bir Adana kenti için üstümüze düşeni yapalım. Alt yapısı gelişimi, makro düzeyde planlanmış uydu kent yaklaşımı ile Adananın trafik ve yerleşim sorunu düzenlenebilir. Böylece sık sık üniversite arazileri boşta duruyor diye ilgililer tarafından yer talebi de ortadan kalkar.
Bu bağlamda Bölgenin ve kentin eğitim, sosyal, kültürel gelişimi için hizmet veren üniversitemiz, Adana için çok önemli bir değerdir ve Adana halkına hizmet sunmaktadır. Bu ilişki ve işbirliği daha da geliştirilmelidir. Bugün hepimizin üniversitenin arazisine sahip çıkma ve üniversitemizi hak ettiği konuma kavuşturma günüdür.
Anılan zeytin bahçeleri, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında, mutlak tarım arazisi sınıfında olması, genetik materyal olması, 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu'nun ilgili zeytin genetik bahçesinin korunmasına uygun olması nedeniyle haklı bir yerden savunmamızı yapacak konumdayız. Bu bağlamda geçmişte dönemin Adana Valisi Ömer Lütfü HANCIOĞLU bilim ve üniversite sevdasına uygun olarak yetkililerimizin Çukurova'nın ve Adana'nın gözbebeği üniversiteye sahip çıkmasını ve üniversiteye hak ettiği değeri vermelerini bekliyoruz.
Eğitim ve sağlık gibi yapıların gelişimine karşı olmadığımızı, sağlıklı ve yaşanabilir bir kent için hepimizin üzerine düşen görevi yapması gerektiğinin bilincindeyiz. Üniversitesine de, zeytinine de, bilimine, eğitimine, sağlığına da sahip çıkılması bizler dahil tüm Çukurovalıların insani ve tarihsel bir görevidir.
26 Mayıs 2010, Çarşamba,  Adana Son 20 yıldır izlediğim kadarı ile üniversite üzerinde yoğun baskı ile üniversiteye tahsis edilen alanların yeniden Belediyeye ve İl Özel İdaresine aktarılması istenmektedir.  Kök mülkiyeti üniversiteye ait olan ve üniversiteye tahsis edildiği 14 Temmuz 1969 tarihinden bu yana bilimsel araştırma yapılan alanlar, yapılaşmak üzere alınmak istenmektedir.
Daha önce kamudan alınarak kamuya devredilmek sureti ile ATO Lisesi ve TOKİ Hastanesi ile betonlaşmaya gidilmiş. Yapılan yoğun mücadeleler sonrası açılan davalarda her iki aşamada yürütmeyi durdurma davası kazanılmış. Takdir edileceği gibi bu tür davalar açıldıktan birkaç yıl sonra sonlanıyor o zamana kadarda inşaatlar tamamlanıyor ve kamu kaynaklarının heba edilmemesi için söylenecek söz kalmıyor.
Aynı şekilde 1976 yılında kurulan 86 çeşitlik zeytin gen bahçesinin bulunduğu oto pazarının yanı başındaki zeytinlik alan da,  İl Özel İdare ve Yüregir Kaymakamlığı tarafından tapu değişikliğine gidilerek alınmış bulunmakta, hatta üniversite bu araziler üzerinde işgalci konuma düşürülmüş bulunmaktadır.

Türkiye'nin İki Zeytin Gen Merkezinden Biri Çukurova Üniversitesindedir
Türkiye'nin Akdeniz Güneydoğu ve Ege bölgelerinde yoğun dikimi olan zeytin bitkilerinin iki gen kaynağından biri üniversitemizde bulunmaktadır. Bu merkez (zeytinlik); ülkemizin birçok bölgesinde yetiştirilen ve kaybolmaya başlayan önemli sofralık ve yağlık zeytin çeşitlerini toplamıştır. Bu bağlamda söz konusu gen koleksiyon bahçesinin yerinde korunması çok önemli ve bilimsel bir zorunluluktur.
Bu bahçeler 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında, mutlak tarım arazisi üzerinde tesis edilmiş, 30 yılı aşkın bir süredir, bölgemiz zeytin tarımına katkı sağlamaya yönelik ulusal ve uluslararası projeler yürütülen, ülkemiz zeytin çeşitlerinin korunması ve ıslahı üzerine denemeler yapılan, Türkiye'nin ender Gen bankası konumundadır. Söz konusu Üniversitemiz araştırma ve uygulama alanındaki zeytin bahçelerinin sökülerek yapılaşmaya açılmasına yönelik' girişimler, kamu zararı yanında bilimsel bilgi birikimimize ve toplum sağlığına da zarar verecek niteliktedir.
Üniversitemiz kullanımında olan Zeytin Gen Bankasının ortadan kaldırılması birçok yönden bilimsel çalışmalarımıza zarar vereceği gibi, ayrıca Adana'nın akciğeri olan ve hava almasını sağlayan bu alanın elden çıkması ayrıca çarpık kentleşmeye başka bir olumsuz boyut kazandıracaktır.
33 yılı aşkın süredir idaremizin tasarrufunda olan alanın imar düzenlemesi sonucu DSİ adına, İl Özel İdaresi adına tescil edilmesi yanlış olmuştur. Ancak bu durumda bile ilgili bahçelerin İl Özel İdaresince zeytin gen bankası formunda korunması için karşılıklı protokol geliştirilebilir.

Adana Üniversiteye Nasıl Arazi Bağışladı
Üniversitemizin ilk fakültesi olan Adana Ziraat Fakültesi'nin kuruluş aşaması ve yerleşkesinin belirlenmesi çalışmalarını dönemin dekanı Prof. Dr. İbrahim Akif Kansu tarafından kaleme alınan kitapçıkta okuyunca bir kez daha nereden nereye geldiğimizi gördüm. Ancak bugün giderek geçmişin ve yaratılan değerlerin nasıl oluşturulduğu unutulmaya başlanmış, yaratılan değerlenin alan ele geçirme ve kar güdüsüne feda edilmeye başlandığı görülmektedir.
Halen hayatta olan Sayın Prof. Dr. İbrahim Akif Kansu'nun kitabından öğrendiğimize göre; 14 Temmuz 1969 tarihinde İmar ve İskân Bakanlığındaki son toplantıda Dekan, Bakan adına Müsteşar Yardımcısı ve Adana Valisinin katılımı ile bugünkü üniversite yerleşkesi ve arazisinin yeri olan Balcalı Köyü arazisinin Ziraat Fakültesi ve benzeri kuruluşlara tahsisi gerçekleşmiştir. Ancak bu sürece gelene kadar arka planda çok sayıda toplantı, arazi gezileri, yer seçiminin sağlıklı yapılması için geliştirilen ölçek ve ilkeler yanında gerekli izinlerin alınması ve görüşmelerin yapılmasının o günün zorlu ulaşım koşullarında ciddi bir mücadele verilmiştir.
En önemlisi de üniversite bilincine sahip, ne aradığını bilen bu öncü grup ziraat fakültesinin geniş bir alanda kurulması gereğini belirtiyorlar. 1970'li yılarda 400 bin olan kent nüfusunun 1980'lerden sonra milyonu aşacağı tahmin ediliyor.  Üniversitenin kentin sosyal ve kültürel gelişimine olacak katkısı da hesaplanarak hem kentten kopuk olmaması, hem de kentle de iç içe olmamasına özen gösterilerek kendilerine önerilen ACIDERE, MİSİS, KURTTEPE VE SARIÇAM mevkileri yerine BALCALI köyü alanı seçiliyor.
Sayın Kansu bu konuyu şöyle ifade ediyor:
Arazi Seçimi ve Kamulaştırma Nasıl Gerçekleşti
Fakülte, daha doğrusu üniversite arazisi konusunda, daha 1967 yılında Kurucu Dekanlığa getirilmemin düşünüldüğünün bana duyurulmasından itibaren aklımda çıkmayan husus "Fakülte Çiftliği" idi. Uzun yıllar doğru dürüst bir çiftliğe sahip olmayan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin bir elemanı olarak böyle bir saplantıya sahip olmam kaçınılmazdı. Daha, 5.500 dekarlık Kurttepe'yi görür görmez "Burası olamaz!" deyişim bundandı. Fakülteden uzakta (Karataş yolundaki hazır durumdaki çiftlik) olmasına itirazım ise, yukarıda belirttiğim gibi sekiz yıl (Yılda bir ay yoğun öğretim) derse gittiğim Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin Bornova'da, yani İzmir'in doğusunda, Fakülte Çiftliği'nin ise Şehrin batısında (Menemen'de) bulunması ve aradaki 23-25 km'lik uzaklığın (ayrıca Şehrin kısmen de olsa içinden geçme zorunluğunun), fakülte elemanlarının gidip gelmede yaşadıkları sıkıntı ve bunun yarattığı durumları bilmemden ileri gelmekte idi.
A.Ü. Adana Ziraat Fakültesi'nin Dekanı sıfatıyla, Adana'da Vali Ömer Lütfü HANCIOĞLU, Belediye Başkanı Erdoğan ÖZLÜŞEN, Teknik Ziraat Müdürü Adnan ÖZTEKİN ve Üniversite Yapma ve Kurma Derneği Başkanı Makine Yüksek Mühendisi İrfan EKMEKÇİ (Daha sonra Yönetim Kurulu değişti ve Başkanlığa Adana Barosu avukatlarından Mahmut ÜNAL getirildi) ile 13-17 Şubat 1968 günü görüşmelerde bulundum. Baştan beri üzerinde durduğum (1) Üniversite arazisinin şehrin gelişme alanı dışında ve fakat, çok uzak olmaması, (2) Ziraat Fakültesi ile Çiftliğin mutlaka bitişik ya da çok yakın olması ve (3) Lojmanların da aynı koşulları taşıyan, uygun yeni bir Üniversite Yerleşim Alanı bulunup sahiplenilmesi sorununu çözmeğe çalıştım.
Aşağı yukarı üç ay sonra, 5 Mayıs 1968 günü, Adana'da yerleşik Adana Üniversitesi Yaptırma ve Kurma Derneği Başkanı Avukat Mahmut ÜNAL'dan Çiftlik Arazisi olarak düşündükleri yerler hakkında 968/205 sayılı Dernek yazısını aldım" diyor. Böylece yer seçimi konusundaki ilkeler belirleniyor.
Arazinin genişliğine çok önem veriliyor çünkü o dönemde örnek olarak Atatürk üniversitesinin 35.000 dekar, ODTÜ 40.000 dekar ve Diyarbakır Dicle üniversitesinin 80.000 dekar arazisi mevcuttur.

Dönemin Adana Valisi Makam Aracı İle Dekanı Tapu Dairesine Gönderdi
Seçilen arazinin kamulaştırma işlerine başlayabilmek için, önce anılan arazideki parsellerin satışının durdurulması (yasaklanması) gerekiyordu. Bu amaçla, 29 Mayıs 1969 günü Adana'ya gittim ve Vali Ömer Lütfü HOCAOGLU ile hem arazi ve hem de misafirhane (Öğretim üyelerimizin yavaş yavaş da olsa Adana'da çalışmaya başlayacak olması nedeniyle) sağlanması işini görüştüm. Ertesi sabah. Valiliğe gittiğimde, Vali Bey, Tapu Sicil Muhafızlığına telefon ederek, "Dekan Bey biraz sonra oraya gelecek, görevliler dışındaki kişileri dışarı çıkartın ve Hoca geldiğinde başlayacağınız işi bitirmeden oradan ayrılmayın" tembihinde bulundu. Vali HANCIOĞLU'nun makam arabası ile ilgili daireye gittiğimde, hemen çantamdan çıkardığım haritadan işaretli parselle (Balcalı Köyü'nün tamamı ile Çınarlı ve Menekşe Köyleri'nin bazı kısımları) ait dosyalar dolaplardan bulundu ve ertesi günü yayınlanacak gazetede çıkacak satış yasağı için gerekli şekilde cetveller -saatlar boyu süren çalışma sonunda- hazırlandı. 31 Mayıs 1969 günü ilan edi
Satış yasağının ilan edilmesinin ertesi günü, Üniversite Yaptırma Derneği Başkanı ve iki arkadaşına rastladığımda, Başkan Avukat Mahmut ÜNAL, ellerime sarıldı (İzin versem, neredeyse elimi öpecekti) ve "Hocam, günahınızı almışız, der". Çünkü o dönemde üniversiteye arazi satmak isteyen büyük ailelerden bahsediliyor.

Ankaralılar ODTÜ'ye Sahip Çıktı, Çukurovalılarda Üniversiteye Sahip Çıkacaktır
Şimdi geriye doğru bakıldığında o gün üniversiteye gösterilen ilgi, hocalarımıza duyulan güven, verilen önem ile bugün arasında ciddi bir fark görülüyor. O gün var olan üniversitelilik bilinci ve heyecanı ile bugün arasında elbette fark var.
Bu bağlamda ilgililerin Sayın Kansu'nun kitabını okumalarını özellikle öneririm. Çünkü binbir zorlukla kurulan üniversitenin öneminin çok iyi anlaşılmadığı kanısı kamuoyunda yaygın olarak işlenmektedir. Bu bağlamda geçen yıl Ankara belediyesinin ODTÜ'de yer talep etmesi üzerine başlatılan ve adına ODTÜ ruhu denilen girişim ile rektör, ilgililer, mezunlar, öğrenciler, Ankaralılar tek yürek oldular ve ODTÜ'ye sahip çıkarak üniversite yerleşkesini korudular.
O zaman yazdığım bir yazıda "darısı bizim başımıza" demiştim.
Evet gün Çukurova Ruhunu oluşturma günüdür. Çukurova üniversitesinin insandan ve doğadan yana yaklaşımı ön plana çıkarılmalıdır. Üniversitesinin Bölge ve Adana kentine yönelik aydınlanmacı felsefesine uygun hizmetler yanında sürülebilir ve yaşanılabilir modern bir kent içinde önerileri olmalıdır. Her boş görülen yerin arsa değildir. Kentin akciğerlerinin korunması, var olan doğal peyzajın korunması, yer altı ve üstü kaynakları iyi organize edilmiş bir Adana kenti için üstümüze düşeni yapalım. Alt yapısı gelişimi, makro düzeyde planlanmış uydu kent yaklaşımı ile Adananın trafik ve yerleşim sorunu düzenlenebilir. Böylece sık sık üniversite arazileri boşta duruyor diye ilgililer tarafından yer talebi de ortadan kalkar.
Bu bağlamda Bölgenin ve kentin eğitim, sosyal, kültürel gelişimi için hizmet veren üniversitemiz, Adana için çok önemli bir değerdir ve Adana halkına hizmet sunmaktadır. Bu ilişki ve işbirliği daha da geliştirilmelidir. Bugün hepimizin üniversitenin arazisine sahip çıkma ve üniversitemizi hak ettiği konuma kavuşturma günüdür.
Anılan zeytin bahçeleri, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında, mutlak tarım arazisi sınıfında olması, genetik materyal olması, 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu'nun ilgili zeytin genetik bahçesinin korunmasına uygun olması nedeniyle haklı bir yerden savunmamızı yapacak konumdayız. Bu bağlamda geçmişte dönemin Adana Valisi Ömer Lütfü HANCIOĞLU bilim ve üniversite sevdasına uygun olarak yetkililerimizin Çukurova'nın ve Adana'nın gözbebeği üniversiteye sahip çıkmasını ve üniversiteye hak ettiği değeri vermelerini bekliyoruz.
Eğitim ve sağlık gibi yapıların gelişimine karşı olmadığımızı, sağlıklı ve yaşanabilir bir kent için hepimizin üzerine düşen görevi yapması gerektiğinin bilincindeyiz. Üniversitesine de, zeytinine de, bilimine, eğitimine, sağlığına da sahip çıkılması bizler dahil tüm Çukurovalıların insani ve tarihsel bir görevidir.
26 Mayıs 2010, Çarşamba,  Adana

 

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ

Çukurova Üniversitesi, [email protected]

Ekleme Tarihi
26.05.2010
Ekleyen Kişi
İbrahim Ortaş


Paylaş | |
 DİĞER YAZILARI