Bu yıl enfl asyon hedefinin tutmamasının gerekçesi gıda maddeleri oldu. Hedef bir yana, tahmin de ekim sonunda bir kez daha revize edilecek gibi görünüyor ve bunun nedeni de gıda maddelerinin fiyatındaki artış. Hatırlatmakta yarar var; Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, TÜFE’deki genel artışın yüzde 7.6’da tutulabilmesinin, gıda maddeleri grubundaki yıllık fiyat artışının yüzde 9’da kalmasına bağlı olduğunu söylemişti. Oysa gıda maddelerinin fiyatı ilk sekiz ayda yüzde 9.22, ağustos itibariyle son bir yılda ise yüzde 14.44 artış gösterdi.
Gıda maddeleri ve alkolsüz içecekler, TÜFE’nin yaklaşık dörtte birini oluşturuyor; tam oranı verelim yüzde 24.45’ini. Ve biliniyor ki, gıdanın, gelir düzeyi düştükçe hanelerin toplam harcamasındaki payı daha da artıyor. Yaklaşık üç hafta önce bu köşede TÜFE kapsamında yer alan tüm gıda maddelerinin temmuz itibariyle son bir yıldaki fiyat değişimini aktarmıştık. Konu önemli, biraz tekrar gibi olacak ama bu kez ağustos itibariyle olan fiyat değişimine yer vereceğiz. Durumun geçen yıla göre ne kadar vahim seyrettiğini gözler önüne serebilmek için de, bu yılla birlikte geçen yılın ağustosunda oluşan yıllık oranları da aktaracağız.
Artış oranları ürkütücü
TÜFE kapsamındaki tüm ürünlerin bu yıl ve geçen yılın ağustos ayları itibariyle bir yıllık dönemdeki fiyat değişimini sıraladık. Bu sıralamayı, 2014 ağustosunda oluşan oranlara göre yaptık.
Bazı ürünler vardır, fiyatı çok fazla artmış olsa da çok önemli değildir. Tüketmezsiniz, olur biter. Ama bazı ürünler vardır, onları tüketmeme şansınız yoktur. Bu yıl ağustos itibariyle fiyatı en çok artan ürün olan limonu tüketmek zorundasınız. Yüzde 108’lik bir zam var. Geçen yılın ağustosundaki duruma bakıyorsunuz, limonun fiyatı yüzde 21 düşmüş. Daha sonra fiyatı en çok artan kayısı, kuru kayısı, Antep fıstığı, fındık içi ve kiraz, yense de olur, yenmese de denilebilecek ürünler.
Ama ya daha sonra gelen ürünler... Yüzde 55 zam gören kuru fasulye, yüzde 45’lik oranla pirinç, yüzde 44’le barbunya, yüzde 36’lik zamla mercimek... Ya fiyatı geçen yıl ağustosta bir yıllık dönem için yüzde 1.74 artan, bu yılki artışı ise yüzde 28’e çıkan domatese ne demeli? Zeytinyağında yüzde 0.85’ten yüzde 26’ya çıkılmasına? Salatalık fiyatının geçen yıl yüzde 9 gerilerken, bu yıl yüzde 25 gerilemesi mi önemsiz sayılmalı?
Olumlu sayılabilecek ya da bardağın dolu tarafını görmek isteyenler için olumlu nitelenebilecek gelişmeler de yok değil. Örneğin patates fiyatları. Geçen yıl ağustos itibariyle yüzde 58 gibi çok yüksek bir artış söz konusuydu. Bu yıl artış önemli ölçüde hız kesti. Kaça mı indi; yüzde 20’ye... Artış hızında müthiş bir yavaşlama, ama yine de yüzde 20 gibi bir artış.
Bir diğer temel tüketim maddesi kuru soğanda ise fiyatlar geçen ağustosta yıllık bazda yüzde 41 artmışken, bu ağustosta yüzde 18 gerilemiş durumda.
En çok ağlaması gerekenin sesi çıkmıyor
Sanayici açıklama üstüne açıklama yapıyor; “İşler iyi gitmiyor” diye. “Aman bize destek çıkın, bizi ihmal etmeyin” diye. İnşaat sektörü, “İşler kötü, satışlar azaldı” diye neredeyse feryat edecek. Devletten bir beklentileri olmadığını dile getiriyorlarsa da, bakmayın öyle söylenmesine, istek dolaylı olarak aylardır gündemde zaten, “faiz indirimi de, faiz indirimi”...
Ama öbür tarafta KOBİ’lerin sesi çıkmıyor, çıkamıyor. Cılız seslerini kimseye duyuramıyorlar. İstihdamda, üretimde aldıkları payla kıyaslanmayacak ölçüde ikinci planda kalmış durumdalar.
Vatandaş mı, o ezilmekle meşgul. Değil sesini çıkarmak, gıda maddelerindeki bu fiyat artışı karşısında öncelikle nefes almaya çalışıyor. Şöyle derin bir nefes alabilse, belki bir ses duyarız, belki!