Ahmet Yazıcıoğlu Ne yiyeceğimizi şaşırdık kaldık
"Karnımızı nasıl doyuracağız?" diye düşünmekten panik halindeyim. Hangi sebze-meyveye... "Karnımızı nasıl doyuracağız?" diye düşünmekten panik halindeyim. Hangi sebze-meyveye baksanız ya tarım ilaçlı ya hormonlu ya da GDO'lu. Otoriteler böyle söylüyorlar. Kimi kanser yapıyor, kimi kısırlaştırıyor. Kırmızı et, tavuk, kültür balığı sanki pek mi sağlıklı? Ya ölü kutu sütleri ile yoğurt adı altında satılan şeyler ne öyle? Peynir deseniz hak getire, küflü, paslı. Günde 2-3 kez yumurtlatılan tavuğun yumurtasından hayır gelir mi? Kıymanın kilosunun 25-30 lira olduğu ülkede, kilosu 2.99 liraya sosis satılmasına kimsenin kılı kıpırdamıyor. Onu imal eden de, "promosyon" adı altında satan yabancı sermayeli koskoca marketler zinciri de utanmıyor. Hile, hurda, sahtekarlık, para kazanma hırsı; sonuç hastalık! Siyah ve yeşil zeytinlerin nasıl yapıldıklarını hiç sorma. Ekmek, deseniz ekmek değil. İçine neler katılıyor Allah bilir. Bu ülkede ana sütü gibi tertemiz yerli tohum satışı yasaktır. Üretici, genleriyle oynanmış ithal sebze ve meyve tohumu ekmek zorundadır. Yabancı tohum üreten dev tröstler aynı zamanda tarım ilaçları, hatta kanser ilaçları imalcisidir!
ZEHİRLENİYORUZ! Zifiri karanlık bir tablo çizmek istemesem de artan kanser vak'alarını gördükçe, "Ne yemeli, içmeliyiz?" diye kara kara düşünmeden edemiyorum. Ülkedeki erkek çocuklarının göğüsleri büyüyor, kız çocukları erken gelişiyor ya da kıllanıyor. Erkeklerde spermler, kadınlarda ise yumurtalar olgunlaşmıyor. Geçenlerde Mine Şenocaklı'nın İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar ile yaptığı mülakat, Vatan Gazetesi'nde peşpeşe üç gün yayınlandı. Dört dörtlüktü. Mutlu Tömbekici'nin tarım ilaçları konusundaki yazısı da... Takvim'den Burçin Göktan'ın "Zehir yiyoruz" haberi ise çarpıcı ve herkesi uyarıcı nitelikteydi. En büyüğünden en küçüğüne tüm gazeteler, günlerdir çarşaf çarşaf bal ve zeytinyağındaki rezaletlere yer veriyorlar. Sanki hile yalnızca ikisindeymiş gibi. Yediğimiz, içtiğimiz zehir. Her yeri hileli gıda maddeleri sardı. Kimsenin tarım ilacının dozlarına ve süresine riayet ettiği yok. Hormonsuz, tarım ilaçsız, GDO'suz sebze ve meyve bulmak imkansızlaştı.
ÜMİT BAŞBAKAN'DA Bayat tavuklar çamaşır suyuyla beyazlatılıyor, küflü ve süresi geçmiş peynirler eritilerek sürülür peynir ya da eritme peynirine dönüştürülüyor. Son kullanma tarihi geçmiş yoğurtlardan süzme yoğurt yapılıyor. Sosis, salam, sucuğun içine neler karıştırıldığını ise mideniz bulanmasın diye hiç yazmayacağım. Etin canlı durması ve çok çekmesi için bredmiksli suya yatırılıyor. Zeytinler paslı, kırmızı toz biber kanserojen boyalı... Kültür balıkları, tavuk, hindi gibi kanatlılar antibiyotikli, hormonlu. Kuş gribi yalanlarıyla Anadolu'daki tüm kanatlıları boğazlayıp yakmadık mı? Salgın yalnızca fakirin 3-5 tavuğunun bulunduğu kümesinde görüldü de, tavuk çiftliklerine uğramadı her nedense. Bir civciv 45 günde nasıl kocaman bir tavuk, bir buzağı 6-7 ayda koskoca bir dana haline gelir düşündünüz mü? Ümidim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dadır. Gıda terörüne el atarsa bütün pislikleri ortaya serer, milyonlarca insanı da kanserden ve çeşitli hastalıklardan kurtarır. "Telaşlanmayın" sözleri artık kesmiyor.
KILÇIK
Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir. |