Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Kasım 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Gıda »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Gıda Güvenliği
 Tüketici Köşesi
 Un, Unlu Ürünler
 Makarna
 KuruTahıl,Bakliyat
 Yemeklik Yağlar
 Kırmızı Et, Ürünleri
 Fast Food
 Dondurma
 Beyaz Et, Ürünleri
 Yumurta, ürünleri
 Süt, Süt Ürünleri
 DondurulmuşGıda
 Sebze,Meyve
 Bal, Reçel
 Zeytin, Ürünleri
 Konserve,Turşular
 Hazır Yemek
 Kuru Yemiş,Çerez
 KurutulmuşGıda
 Organik Gıdalar
 Diyet Gıdalar
 Baharatlar
 Salça, Ketçap
 Tatlı, Şekerleme
 GDO Gıdalar
 Marketler, Haller
 Toptancı, Bakkal
 Restoranlar
 Diğer Gıdalar
 Ambalaj
 Seminer,Kongre

Ağız tadına biraz düşkünlüğümüz var, yerel koşulların yarattığı "organik tatlar" konusunda biraz bilgi sahibi olmuşuzdur.
 
Antakya'da Harbiye'de kekik salatasının tadını, ne yapsanız İstanbul'da yakalayamazsınız.
Tokat kebabının isli patlıcanlarının arasında Yaylacık ya da Dumanlı dağlarından gelmiş kuzu ya da koyun etinin ağız tadını, İstanbul'da hangi mahir usta verebilir ki!
Organik tatlar salt bize özgü bir gündem maddesi değil, bütün toplumlarda yeni bir arayışın adı.
Almanya gibi endüstrileşme sürecini tamamlamış, bilgi toplumu aşamasının ön saflarında yer alan bir ülkede bile tarım ve toprakta çalışanları ileri ve geriye bağlantıları ile ele alırsak 4 milyon insanın çalıştığını görürüz.
Organik tatları üretmek için, önce toprağı mekanik baskılardan, rüzgar erozyonun yağmurların aşınmasından korumak gerekiyor.
Ama Veysel'ce söylersek, bizim "sadık yarımıza" karşı hiç de sayılı değiliz…
Demek istemiyorum ki, dünya tarımda gelişmeleri izlemeyelim, o alanlara yatırım yapmayalım.Demek istemiyorum ki, fiziki sermaye, insan ve teknolojiden doluşan üç temel ayaklı merdiveninin teknoloji boyutunu ihmal edelim.
Demek istemiyorum ki, babalarımızın, dedelerimizin, büyük dedelerimizin bildiğini aynen tekrarlayalım.
Anlatmak isteğim şu ki, değerlerimizi yitirmeyelim.Anlatmak istediğim odur ki, bir toplum elinin menzili altındaki kaynakları etkin ve verimli kullanmasını beceremiyorsa, ona dışarıdan ne kadar kaynak akarsa aksın yapacağı çok fazla şey yok.
Toprak, varoluşumuzdan bu yana en önemli kaynağımız.
Toprağımızın derisinin, bir insan derisine göre çok ince olduğunu size anlatan oldu mu?
Yitirilen toprağın geri kazanılmasının maliyeti, onu sömürürken elde ettiğimiz yararının mislince fazla olduğunu anımsatan oldu mu?
Toprak, tarım ve hayvancılığın bir ülkeyi zenginleştirmediğini, ama onsuz da ayakları üzerinde durmanın imkânsızlığını gerektiği kadar biliyor muyuz?
Size daha onlarca gerekçe, binlerce kanıt sunabilirim.
Kültürümüzde " ağacı görürken ormanı gözden kaçırma" denir.
Binlerce yılın organik tatlarını tümden yitirmemek için.
Anadolu'ya can vermiş üzümün, örneğin Kalecik karasının son kalıntılarını güçlükle yakaladığımızı, öylesine bir insanlık dramı ile bir daha yüzleşmemek için…
Akılla beslenmeyen sevginin aptallıkla kardeş olduğunu unutmamamız gerekiyor…
Organik tatları yaşatmak, aslında kendimize saygılı olabilmenin bir göstergesi…
Evet, bu hafta da geçmişten gelen değerleri yok etme yerine, onları geliştiren insanlar olmalı diye düşünelim…
Arayan çare bulur… Evet, mutlaka çare bulur…
 
 
 
 
 
 Rüştü BOZKURT
 
 

Ekleme Tarihi
03.07.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız