Melis ALPHAN [email protected]
Organik niye daha pahalı?
Organik beslenmeye dair ilk muhalefetimiz “Çok pahalı” sözleriyle başlıyor.
Doğru, marketten aldığımız standart ürünle organiği arasında fiyat farkı var. Ama sandığımız ölçüde değil. Fiyat farkının da makul ve mantıklı nedenleri var. Önyargısız, hikayenin bütününe bakarsak hak vereceğiz. En az fiyat farkı mevsimindeki sebze meyvede. Çünkü organik sebze meyve üretiminde fazladan pek bir masraf yok. İlaçlanmadığı için, önemli bir randıman kaybı da yok. Standart ve organik ürün benzer maliyetlerle üretiliyor, kısa ömürlü olduğu için de çok kısa sürede paraya çevrilebiliyor. Sonuçta, üretici sebze meyvenin organiğini çok az bir fiyat farkıyla satabiliyor. Bu küçük fiyat farkının nedeni şu... Sentetik gübrenin çiftçiye maliyeti 80 liraysa, organik gübreninki 100 lira. E organik tarım boyutsal ekonomiden de istifade edemiyor. Dolayısıyla bu fark normal. Ama mesela konvansiyonel tavukla organik tavuk arasındaki fiyat farkı yüzde 100’e kadar çıkıyor. Bu da biraz, konvansiyonel tavuk işinin entegre tesislerde çok absürt yapılmasından kaynaklanıyor. Organik gıda yasasına göre, organik tavuk 81 günden önce kesilemez. Ancak veteriner tarafından ırkın küçük olduğunun tespit edilmesi gibi istisnai durumlarda, raporla 72’nci günden itibaren kesilebilir; yani organik hayvan haklarına da saygılı. Entegre tesislerde tavuklar alt alta üst üste yaşıyor. Gidin görün, bir daha tavuk yiyemezsiniz. Ve buralarda tavuk anabolizan ilaçlarla şişirilip yapay olarak büyütülüyor. 30-35 günde de kesiliyor. Organik tavuğun ömrü entegrelerdekinin 2.5 katı olduğu için, haliyle yediği yem de 2.5 katı. Hâl böyle olunca, fiyatının da iki katı olmasına içerlememek gerek. Ayrıca arada ciddi lezzet farkı var. Organik tavuk yediğinizde “Bu tavuksa bugüne kadar yediğimiz neydi” diyorsunuz. Organik beslenmek aslında bir tercih. Bazı insanlar ileride beslenme nedenli hastalıkların tedavisine harcayacakları parayı bugün doğru ve güvenli beslenme için harcıyorlar. İçleri rahat.
Dünya insanlarına yeter
Bu ara kafayı taktığım konu şu: “Endüstriyel tarımı kessek, dünya kaynakları bizi ve gelecek nesilleri doyurmaya yeter mi?” Konuyla ilgili karşıma çıkan herkese bu soruyu soruyorum. Çünkü iki türlü düşünenlerin de sayısı fazla. Orgüder’in başkanı Ayhan Sümerli soruyu şöyle cevapladı: “Bugün dünya belirli tercihleri korumuştur. ABD belirli noktalarda fevkalade güzel organik tarım yaparken, dünyanın unuttuğu Orta Batı’daki arazilerde inanılmaz büyüklükte ekstansif tarım yapar. Binlerce hektar aynı düzen ekilir. Arazi, endüstri mühendisliğinin metotlarıyla ekilir. O topraktan verimliliği 0,1 puan bile artırsanız büyük tonlara tekabül eder. Bunları geriye döndürmek mümkün değil. Niye? Sonra bunlar Chicago borsasında satılır, tonlarla ticareti yapılır. Şimdi dönüp de bunu aile ziraatına indirmek mümkün değil. Bu noktada sentetik gübreler, ilaçlar, hatta ve hatta GDO da kullanılır. GDO’dan niye korkuluyor? Çünkü GDO bilinmezi söylüyor. Bugüne kadar dünyada kimse için ‘GDO yedi de öldü’ denmedi. Ama insanlar sonucunu bilmiyor. ‘Bugün bir şey olmadı ama 20 yıl sonra ne olacak?’ diyorlar. Türkiye’de GDO’yla alakalı akıl böyle geliştirildi. Hükümetler istikrarlı şekilde ‘Anadolu genlerle dolu, flora da çok zengin. Bizim genleriyle oynanmış tohumlara ihtiyacımız yok. Onun için ben bilmediğimi ithal ettirmem’ dedi. Bana göre bu doğrudur. Ben ekstansif tarımın dünyada yapılacağını ama artmadan yapılacağını düşünüyorum. Doğru beslenme benimsenirse, israf son bulursa vs, hangi regresyon hesabını yaparsanız yapın, dünya kendi başına insanlarına yetiyor.
‘Ekstansif tarım olmak mecburiyetinde. Olmazsa dünya batar’ gibi bir hesap yok. Bu, bundan hasıl edilen paranın paylaşım meselesi.” |