Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Kasım 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Gıda »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Gıda Güvenliği
 Tüketici Köşesi
 Un, Unlu Ürünler
 Makarna
 KuruTahıl,Bakliyat
 Yemeklik Yağlar
 Kırmızı Et, Ürünleri
 Fast Food
 Dondurma
 Beyaz Et, Ürünleri
 Yumurta, ürünleri
 Süt, Süt Ürünleri
 DondurulmuşGıda
 Sebze,Meyve
 Bal, Reçel
 Zeytin, Ürünleri
 Konserve,Turşular
 Hazır Yemek
 Kuru Yemiş,Çerez
 KurutulmuşGıda
 Organik Gıdalar
 Diyet Gıdalar
 Baharatlar
 Salça, Ketçap
 Tatlı, Şekerleme
 GDO Gıdalar
 Marketler, Haller
 Toptancı, Bakkal
 Restoranlar
 Diğer Gıdalar
 Ambalaj
 Seminer,Kongre

Daha önce de değinmiştim. Sağlık bazlı hızlı tüketim ürünlerinde ciddi gelişmeler var. Özellikle de fonksiyonel gıdalarda. Ama önce temel bir sorunu basitçe öyküleştirmem lazım ki konu iyi anlaşılsın. Diyelim ki büyük bir şirketin üst düzey yöneticisisiniz. Herkese örnek olmak gibi bir misyonunuz var. Gözler üzerinizde. Mesai saatlerine uyumunuz, giyim şekliniz ve nihayet yaşam dinginliğiniz sürekli taklit ediliyor. Ne yazık ki son aylarda mutlu değilsiniz. Bilhassa sabahları yorgunluk hissediyorsunuz. Canınız kahvaltı etmek istemiyor. Belki bir bardak kahve ya da çay! Kafein faslı devreye girdi mi kendinizi biraz toparlıyorsunuz belki. Fakat heyhat! Yorgunluğunuz geçmiyor! Ve her sabah adeta uyuyarak yola koyuluyorsunuz. İşyerine geldiğinizde yine hemen koyu bir kahve söylemek oluyor ilk icraatınız. Bir türlü gerçekleşmeyen kendine gelme egzersizlerinden sonra, her günkü rutin boğuşma seansları başlıyor. Bir de bakıyorsunuz ki saatler geçip gitmiş. Toplantı filan derken sıra öğle yemeği faslına geliyor. İştah sıfır. Zoraki bir-iki lokma ve derde çare kafeinli içecekler. İlerleyen saatlerde ise tam bir bezginlik. Eve kendinizi zor atıyorsunuz. Heyecanla elleriniz titriyor ve sofraya saldırıyorsunuz. Hayret! İştahınız aniden açılıvermiş. Her şeyi bir çırpıda silip süpürmektesiniz. Sonrası malum...

  Teşhis, çağın hastalığı ‘metabolik sendrom'

"Metabolik sendrom" aslında ensülin direnciyle ilgili bir sağlık sorunu. Yalnız ensülinin değil; kolesterolün de rolü var. Bu manzara, genç yaşlı demeden beyaz yakalıları yavaşça esir alıyor. Amerika'da ofis çalışanlarının yüzde 56'sı bu hastalığın pençesinde. Çoğunun bel çevresi erkeklerde 100, kadınlarda 80 santimetrenin üstünde. Metabolik sendromun tıbben hastalık mı, yoksa hastalığa zemin hazırlayan bir başlangıç mı olduğu tartışıladursun; yaşa başa bakmadan stresli iş ortamında herkesin bir baş belası olduğu kesin. Tablo yalnız ofistekilere özgü değil. Toplumun her kesimine yayılıyor. Kişiler, yıllar sonra kalp krizi ve inmeden ölüyor ya da sakat kalıyor. Üstelik şeker hastalığı da cabası...

  Fonksiyonel gıda toplumda bilinmiyor

Fonksiyonel ürünler gıda sektöründe devrim yaratmaya hazır. İlk örnekler "probiyotik/prebiyotik" ürünlerdi. Yoğurt formunda sofraya geldiler. Sonra "sterol/stanol" içerenler çıktı piyasaya. Yakında "bitkisel stanollar"la takviye edilmiş peynir, sosis ve hazır yemekleri de göreceğiz. Kimi tüketici "probiyotik" nedir az çok biliyor. Lakin yetersiz. Fonksiyonel gıdalarla ilgili mesajların daha sık verilmesi lazım. Yeni nesil ürünleri ilaç gibi algılamadan diyete ilave etmenin yolu onları "anlatmaktan" geçiyor. Değişen yaşam koşulları bu türden hastalıkları insanlara musallat ederken, klasik ürünlerin romantik yaklaşımlı reklamları da tarihe karışacak gibi. Mesajlar salt lezzete değil, "sağlık" üzerine inşa edilecek. Ben diyorum ki fonksiyonel gıdaları tüketicinin anlayacağı dilde sunan markalar yeni sağlık pazarını birlikte inşa etmeliler. Tüm firmalar sosyal sorumluluk projesi altında birleşip bir "platform" oluşturacak ve gıdaların sağlık yapıcı özelliklerini gündeme taşıyacaklar.  Bugün "metabolik sendrom" ve benzeri çoğu hastalık ilaçla değil, fonksiyonel gıdalarla önleniyor. Böyle bir projeye Sağlık Bakanlığı da destek verirse, Türkiye'de ilaç israfı da son bulmuş olacak. Unutmamak gerekir ki bugün 200 milyon dolarlarla ifade edilen bu pazar zamanla büyüyecek ve fonksiyonel gıdalar standart gıdalarla aynı düzeye gelecek. İnanılmaz hızla artan tüketim için fonksiyonel gıdaların Batı'daki tüketim ivmesine şöyle bir bakmak yeterli. Metabolik sendrom sadece kronik yorgunluk hastalığı da değil üstelik. İşin içine savunma sisteminin zayıflığı da giriyor. Stres, hava kirliliği ve kötü beslenme. Çare; yoğurdu, sütü, peyniri doğal takviyelerle "zenginleştirmekten" geçiyor. Özellikle de domuz gribi kış aylarını pusuda beklerken.  

  Not Defteri "Bundan böyle sağlık, ilaçla değil doğal katkılarla zenginleştirilmiş besinlerle korunacak. Günümüzde hazır gıda ürünleri, 'sağlık üreten' lezzetlere dönüştürülüyor artık."

Dr. Joel Fuhrman

kaynak .referans

Ekleme Tarihi
25.08.2009
Ekleyen Kişi
Kemal Erdoğan

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız