DOKTORLAR istedikleri kadar “Sakın kızartma yemeyin” desin bizim millet kızartmadan vazgeçemez.
Hele hele üzerine sarmısaklı yoğurt dökülmüş biber, patlıcan, kabak kızartması olursa...
Çocukluğumda hava kararmaya başladığı zaman tavaların cızırtısıyla birlikte mutfaklardan yükselen ve bütün mahalleyi saran kızartmanın o nefis kokusunu hiç unutamam.
Masaya oturduğumuzda, kızartma kokusunu, büyüklerin bardaklarına doldurduğu rakıdan yükselen kokusu tamamlardı.
Keyifle kurulan o sofralar bana büyük mutluluk verirdi.
Keyiflerin yerinde olmasının, işlerin iyi gittiğinin bir göstergesi olduğunu o çocuk aklımla anardım.
O güzel günler, o büyük evler, o büyük evlerde yaşayan büyük ailelerin bireyi olmanın keyfi, mutluluğu günümüzde yok artık.
¡ ¡ ¡
Neyse gelelim bugüne...
Kızartmaya düşkünlüğümüz bakın nasıl kâbusa dönüştü.
Türkiye’de yılda 1.5 milyon bitkisel ve hayvansal yağ tüketiliyor.
Avrupa’nın üçüncü yağ tüketen ülkesiyiz.
Çevre Bakanlığı verilerine göre, yılda oluşan atık yağ miktarı ise 350 bin ton.
Türkiye bu atık yağların ancak ve ancak yüzde 2’sini toplayabiliyor.
Yüzde 98’i ise lavabo ve çöplere dökülüyor.
Çevreye büyük zararlar veren bu yağlar kanalizasyon yoluyla denizlere, göllere ulaşıp oradaki hayatı ciddi şekilde tehdit ediyor.
Bu atık yağlar denizleri kirlettiği gibi, denizlere ulaşıncaya kadar geçtiği ortamlara da ciddi zarar veriyor.
Ekotoksik özelliğe sahip olan bu yağlar, deniz düzeyini kaplıyor ve oksijenin geçmesini engelleyerek su altındaki yaşamı sonlandırıyor.
350 bin ton atık yağ toplanabilse hem çevre kirlenmesi ortadan kalkacak, hem de bu yağlardan yenilenebilir enerji kaynağı olan elektrik enerjisi üretimi sağlanacak.
Ayrıca bu yağlar biyodizel ve motorin olarak üretildiğinde Türkiye yılda yaklaşık bir milyar dolar kazanç elde edecek.
¡ ¡ ¡
Bu atık yağların zararı yalnız çevreye ve doğaya da değil.
İnsanların sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor.
Kızartmaların yapıldığı yağların defalarca kullanılması mide ve kolon kanserinin önemli nedenlerinden biri.
Son yıllardaki mide, kolon kanseri vakalarındaki artışlarda yağların simsiyah hale gelinceye kadar kullanılmasının büyük rolü olduğunu tip uzmanları söylüyor.
Gelişmiş ülkelerde kullanılan yağların toplanma oranları Türkiye ile karşılaştırılmayacak kadar yüksek.
Bizde yılda topu topu 7 bin ton atık yağ toplanabiliyor.
Örneğin Kanada’da 120 bin, AB ülkelerinde 700 bin ile 1 milyon ton arasındadır.
Türkiye henüz hem devlet, hem de toplum katında işin vahametini kavranmış değil. Ülkemizde bu işe soyunan firma sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Bitkisel Atık Yağ Toplayıcıları ve Elektrik Üreticileri Derneği (BAYDET) bitkisel yağların doğayı ve çevreyi berbat etmemesi için özveriyle çalışıyor.
Ancak bu konuda yürütülen yasal çalışmalar nedense çok ağır ilerliyor.
Türkiye’de atık yağlar gelişmiş ülkelerden yıllarca sonra ancak 2005 yılında başlamıştır.
Çevre ve insan sağlığını tehdit eden bu konuda Türkiye’nin patinajı bir an önce bırakması ve gereken önlemleri ciddi bir şekilde ele alması gerekiyor.
Tufan Türenç
|