Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 23 Kasım 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Gıda »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Gıda Güvenliği
 Tüketici Köşesi
 Un, Unlu Ürünler
 Makarna
 KuruTahıl,Bakliyat
 Yemeklik Yağlar
 Kırmızı Et, Ürünleri
 Fast Food
 Dondurma
 Beyaz Et, Ürünleri
 Yumurta, ürünleri
 Süt, Süt Ürünleri
 DondurulmuşGıda
 Sebze,Meyve
 Bal, Reçel
 Zeytin, Ürünleri
 Konserve,Turşular
 Hazır Yemek
 Kuru Yemiş,Çerez
 KurutulmuşGıda
 Organik Gıdalar
 Diyet Gıdalar
 Baharatlar
 Salça, Ketçap
 Tatlı, Şekerleme
 GDO Gıdalar
 Marketler, Haller
 Toptancı, Bakkal
 Restoranlar
 Diğer Gıdalar
 Ambalaj
 Seminer,Kongre

Birleşmiş Milletler Gıda Güvenliği Toplantısı'nın çevreyle ilintisini anlatan bir öyküyü aktarmak istiyorum: Daha önce de ele aldığım konu aslında tipik bir vaka çalışması. İngiltere'nin güneyinde yer alan "Kent Üniversitesi"nde birkaç yıl önce ilginç bir araştırma yapılmış. "En tehlikeli kirleticiler gerçekten plastikler mi?" diye. Sonuçta veriler oldukça ürkütücü çıkmış. Şu bildiğimiz plastik şişelerin kutuplardan ekvatora kadar her yeri kapladığı görülmüş. Denizler bile nasibini almış kirlilikten. Yüz binlerce ton atığın büyük kısmı plastik şişelerden oluşuyormuş. Bunlara teknik ifadesiyle "blow-moulding" (şişirme kalıp) şişe denirmiş. Kompleks polimerlerden yapılan sentetik plastik hamuru havayla şişirilerek bildiğimiz şişeler imal edilmekteymiş. İşte birkaç yıl önce durumun can sıkıcılığını fırsat bilen birileri, doğada hemen çözünen bir şişe imal etmeye karar vermişler. Kısa sürede bir bitkisel içeriği modifiye ederek büyük ölçüde doğaya karışıp yok olan ve mısır koçanı esaslı bir plastik türü geliştirilmiş. Bir de slogan uydurulmuş: "Bu plastik bir yıl içinde doğada yok oluyor; yani diğerlerinden binlerce yıl önce!"  

 Çevresel etki ve sağlık

İngiltere'de "Belu" isimli bir firma bu şişeleri hemen piyasaya sürmüş. Arkasından Amerika'dan bir şirket daha girmiş devreye. Şirketin patronu David Zutler yeni nesil plastiğe öylesine tutkun kalmış ki su, bira, meşrubat üreticilerine bu yeni buluşu anlatmaya adamış kendini. Hatta bunun için Chicago'daki işini terk etmiş. Fanatik bir çevreci olan Zutler, Colorado'da yüksek rakımlı bir yerde satın aldığı kaynağın yanına hem dolum hem de şişe üretim tesisleri kurmuş. Bu arada şişenin hammaddesiyle ilgili yeni bir fikir gelmiş aklına: Tıpkı İngiltere'de olduğu gibi yine mısırdan bitkisel içerikte daha çabuk çözünen bir reçine elde edilebilir mi diye. "Nebraska Üniversitesi"nden bir grup bilim adamı özgün bir çalışma yapmış. Sonunda asitli içeceklerle dahi kimyasal tepkimeye girmeyen yeni bir plastik çıkmış ortaya. Formül ünlü bir firma tarafından daha da geliştirilmiş. Şirket, şişeyi o hale getirmiş ki kullanıldıktan birkaç ay sonra "toprakla temas ettiğinde" doğada yok oluyormuş. Sonuçta buluş tescil edilip orijinal hammadde haline getirilmiş. Böylece Davit Zutler, mısır nişastasından elde edilen bu şişeyle "Biota" adını verdiği kaynak suyunu sürmüş piyasaya. Tüketici büyük ilgi göstermiş. Hatta şişe üzerindeki plastik etiketler bile aynı maddeden üretilmeye başlanmış.

   Yararlı işler için "GDO"

 İşin sırrı şuymuş: Şişelerin hammaddesi olan reçine, bu kez mısır koçanından değil, doğrudan mısırın nişastasından üretilmiş. Bu plastikler toprağa temas ettikten 47 ila 90 gün sonra doğaya karışıyormuş. Nişastanın fermente edilmesiyle elde edilen "polilaktik asit" sayesinde kompleks polimerlerin kalıcılığı yok edilmiş. Dünyanın sayılı mısır tohumu üreticisi firma şimdi bulunan formülünü daha da geliştirmeye çalışıyormuş. Bu arada söz konusu firmanın son günlerde GDO'lu ürünler konusunda sık sık gündeme geldiğini hatırlatmamda yarar var. Bu öyküyü anlatmamın nedeni, bu firmanın sadece besin kaynağı olacak ürünlerin tohumlarını üretmediğini hatırlatmak. Dolayısıyla da endüstriyel ürünlerde "transgenik" (gen devşirme) uygulamalarının önemine işaret etmek. İşte tam da burada gıda güvenliği için bir ambalajın niteliği çıkıyor ortaya. Nitekim söz konusu firma şişe üretmek için kimi genleri mısıra transfer ederek bu buluşu gerçekleştirmiş. Şimdi soya ve pamuk için de benzer çalışmalar yapılmaktaymış. Örneğin soyadan bugüne kadar gen değişikliği yoluyla onlarca endüstriyel hammadde üretilmiş. Pamukta ise yün niteliği taşıyan bir farklılık yaratılmak üzereymiş. Anlaşılan o ki bilimsel çalışmaları sadece tek boyuta indirgeyip peşinen mahkûm etmek doğru değil. Her musibetin yanında bir de iyilik var. Eminim ki yakında ambalajlar "GDO" sayesinde tamamen bitkilerden elde edilen komponentlere dönüşecek. Böylece çevre kirliği önlenecek, daha sağlıklı ürünler yapılacak. Kısacası, "GDO" uygulaması gıda dışında toptan reddedilecek kadar dehşet verici değil. 

    Not Defteri "En büyük kirletici plastik şişeler. Bir yılda 325 milyar şişe kullanıldıktan binlerce yıl sonra çözünmek üzere doğaya bırakılıyor!"

TEI (Thailand Environment Institute)

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=132911&KTG_KOD=195

Ekleme Tarihi
19.11.2009
Ekleyen Kişi
Kemal Erdoğan

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız