GTH Bakanlığının 24.07.2013 tarihli bize gönderilen basın bildirisinde ‘’Bakanlığımız taklit ve tağşiş yapan firmaları ifşa etmeye devam ediyor ‘’ denilerek, taklit ve tağşiş yapan firmaların isimleri, tağşiş ve taklit yapılan ürünlerin listesinin bakanlığın internet sitesinde yayınlanmış olduğu bildiriliyordu.
Çiğ Süt Üretici ve Tüketicileri Grubu’nun Bakanlığa ‘’Uht sütte su varlığı’’ konusunda müracaatları olduğundan ben de bakanlık sitesinde yayınlanan süt ve süt ürünleri firma-ürün listesine göz gezdirdiğimde ifşa edilen süt ve süt ürünleri firmalarının birer ‘’kurban’’ lık seçildiğini gördüm.
UHT süte su karıştıran firmalar listeye sokulmamış? Neden mi?
O firmalar öyle güçlü ki kontroller ile ilgili Genel Müdür bile atattırmaya muktedirler. Öyle ki Bakanı bile yerinden oynatacak güce sahipler.
Türkiye’de ambalajlı süt ve süt ürünlerinde iki pazar var. Biri ulusal pazar (UP), biri yerel pazar.(YP)
Ulusal Pazardakiler: UHT süt ve her türlü ambalajlı süt ve süt ürünleri üretenler ve bu ürünlerini sahip oldukları araç, gereç, personel, sermaye imkanları ile ülkenin her tarafına pazarlayabilen firmalardır. Sayısı 20 kadar olsa da siyaseten de çok güçlü firmalardır.
Yerel Pazardakiler: Üretildiği il veya o ilin çevresindeki illere pazarlama yapabilen firmalardır.
GTHB’nın ifşa listesine baktığımızda ulusal pazarda söz sahibi olan firmalar değil yerel pazarda söz sahibi olan firmalar..kurban edilmiş..
Aslında ulusal pazardakiler ile yerel pazardakilerin asıl kavgası şudur. Yerel pazardakiler çiğ süt üretim bölgelerini yakın olmaları, çiğ sütü toplamadaki nakliye bedellerinin yakın olması, yerel pazarında kendilerine yakın olması dolayısı ile ulusal pazarda yer alan firmalardan daha ucuza yerel market laflarlarında yer alıyorlar..Bir bakıma ulusal pazarda yer alanlar onlar ile rekabet edemiyor.
Bakanlığın ifşa listesinde süt ve süt ürünlerine bitkisel yağ, jelatin, nişasta katanları savunuyor değiliz. Nişasta ve jelatin katmak yasak. Bitkisel yağ katmak ise yasak olmayıp, katınca etiketin üzerine yazılmamış olması yasal değil.
Süt Tozu
Ulusal ve yerel firmalar süt ve süt ürünlerinin her çeşidinde süt tozu kullanmaktalar. Süt tozu kullanmak yasal. Ama kullanıldığında etiket üzerine ne kadar katıldığını yazmamak yasal olmayıp bu yasadışlılık da taklit, tağşiş kapsamına girmektedir.
2010 yılında Fikir Sahibi Damaklar Grubu’nun desteği ile çiğ süt üreticileri grubu üyeleri ve onlara destek veren ambalajlı süt ve süt ürünleri tüketicileri Mehdi Eker’in önüne süt tozu kullanan firmaların etiketlerinde bunu yazmalarının mecbur edilmelerini isteyen 2 bin civarında elektronik dilekçeler göndermişlerdi.
Tüketiciler nezdinde süt tozu farkındalığı yaratıldı ise de GTH Bakanlığı nezdinde etiket farkındalığı yaratılamamıştı.
Bu kampanya esnasında süt ve süt ürünlerinde marka değerini yükseltmek için Avrupa Kalite Ödülü ne başvuran bir firma da ‘’ödül süreci’’nde ürettiği uht sütün üstüne ‘’ ürünlerimizde süt tozu kullanılmamaktadır ‘’ etiketini koydu ise de ödülü kaptığında kaldırdığı görüldü.
UHT SÜTE SU KOYMAK
UHT süte su koymak, Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik”in 8. maddesi ve “5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun 31. maddesinin 6.fıkrasına göre tağşiş ve taklit olup bunu yapan firmaların isimlerini açıklamak Bakanlığın, daha doğrusu Bakan’ın ‘’tekel’’ ve yetkisindedir.
12 sayısındaki uht markasına su katılıp katılmadığı konusunda çiğ süt üreticileri grubu üyeleri bakanlığa, market ismi, adresi gösterilerek müracaat edildi. Uzun süre ses çıkmayınca Bimer’a başvuru sonucunda İlgili İl Gıda Tarım Hayvancılık Müdürlüğü alo174 sitesine ilgililerin başvuru ve TC. Kimlik Numaraları ile girildiğinde şu yazı görülüyor.
12.04.2013 10:17:07 Şikayetinize istinaden Bakanlığımıza görüş sorulmuş olup ;gelecek görüşe göre işlem yapılacaktır.
Soruyorum sizlere (bakanlığa değil-tüketicilere) 12 Nisan’dan sonra kaç gün geçti?
Şayet uht sütlerde su bulunmasaydı en geç 15 gün sonra yani 27. Nisan 2013 tarihine kadar o ekran da şu yazıyı görmek mümkün olacaktı:
‘’ GTHB Kontrolörlerimizce yapılan bahsedilen adreslerden alınan numunelerde Gıda kanunu ve Yönetmeliğine aykırılık bulunamamıştır.’’
Taklit, tağşişin ‘’bulunamadığını açıklamak’’ il müdürlüklerinin, bulunduğunda ise ‘’Bakanlığın.’’
Niçin? Süt devlerini kanun ve yönetmelik ile korumak ve kollamak için..!!!
Süt devlerini koruma ve kollamada bu kadar hassas olan bakanlık, ambalajlı süt ve süt tüketicilerinin önüne yerel firmaları parçalasınlar diye atıyor.!! Süt devlerinin mallarını tüketin, yerel pazarlardakileri tüketmeyin algısı yaratıyor.Süt devlerinin sivil toplum kuruluşu ve onların ücretli akademik danışmanları ise ‘’merdiven altı’’ firmalardan ‘’uzak durun ‘’ lafları ile süt devlerine tüketimi yönlendirmeye çalışıyorlar. Merdivenin üstüne de altına da bakanlık ruhsat kriterleri aynı.. Merdiven üstündekiler zemzem suyu ile mi yıkanıyor, UHT süte kattıkları su zemzem değil çeşme suyu..
Türkiye de tüketim ‘’merdiven üstü’’ firmalara teslim edildiğinde bu sefer ambalajlı süt ve süt ürünleri tüketicileri ‘’merdiven altına ‘’ indirilmiş olacaklardır.
Tüketimi merdiven üstü firmalara yönlendirmek demek tüketicileri arslanın ağzındaki lokmaya yönlendirmek demektir. Alabilene, aşk olsun..
UHT süte su koymanın ekonomik anlamı
İrili ufaklı endüstriyel süt sektörü ülkemizden 8 milyon ton civarında çiğ süt toplamaktadır. Bunun 2 milyon 200 bin tonu, oransal olarak % 25’i UHT süt olarak satılmaktadır.
UHT sütteki su oranı yeni teknoloji-buharlaştırma sisteminin getirdiği alicenaplıktan binde 1-3 gibi bir oranda olsa idi UHT sütte su var diyemezdik.
Katılan su % 7 ile 10, hatta % 15’i bulduğu iddiaları ayyuka çıkınca Çiğ Süt Üreticileri Grubu üyeleri 12 UHT firmasının ürünlerini bakanlığa şikayet ettiler.
Biz haydi %15 i, % 7 yi değil % 10 su katılma ortalamasını hesaplayacak olursak bir yılda 2.200.000 ton uht sütün içine 220 bin ton su katılıyor demektir. Bunun parası olan 440 milyon Türk lirası tüketicilerin cebinden bu şekilde (ç)alınmış oluyor. Tüketicilere büyük darbe.!!
Bir de çiğ süt-damızlık üreticilerine, hayvancılık sektörüne darbeyi inceleyelim.
Endüstriyel süt sektörü aralarında anlaşarak çiğ süt fiyatlarını düşürdüklerinde hemen bahaneleri hazır: ‘’Çiğ Sütte Üretim Fazla’’lığı var..
Mart-Mayıs döneminde arz fazlalığı var ise devlet size bu arz fazlalığını çekin diye süt tozu üretim teşvikleri verdi yetmedi. Okul sütü projesi verdi, yetmedi..
Ne verseler onlara yetmez. Bir de arz fazlalığını su katarak suni bir şekilde yaratıyorlar.
2.200.000 bin ton toplam uht süt miktarından 300.bin ton çiğ süt 30 bin ton süt tozu şeklinde devlet desteği ile çekilirken 220-300 bin ton arasında su katılınca çiğ süt piyasa düzenindeki devlet politikasızlığı daha da karmaşık vaziyete girdiği görülebiliyor. Bir bakıma UHT süte su karıştırılarak devlet soyulup soğana çevriliyor, tüketicilerin yanı sıra..
Süt Tozu, Okul Sütü Projesi-Süt Devleri, Küçükler Rekabeti
Süt tozu teşvikli üretim programındaki teşvikleri doğrudan çiğ süt üreticilerine değil sanayicilere, okul sütü programında ayran değil uht süt dağıtılırsa büyük firmaları kollayan bir politika yürütülüyor anlamına gelir..Okul sütü projesinde uht süt dağıtmak süt ve süt ürünleri rekabetinde haksız rekabete yol açmak demektir.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.. Okul sütü projesi pastasını, süt tozu pastasını kapanları bitkisel yağ, nişasta, jelatin taklitçileri onların diğer ürünleri peynir üzerinden vurmaya çalışırlar.
Uht süt yerine ayran dağıtılmalı yazdığımda, sorduğumda diyorlar ki efendiler; olabilir, okullarda bunun alt yapısı yok diyorlar.. Alt yapı bahane, efendiler şahane..
Peki Bakanın önüne UHT süte su katan firmaların isimleri konulmuş mudur?
Haziran ayının ilk günlerinde GTHB Gıda Kontrol Genel Müdür yardımcılarından birine aynı soruyu sorduk. Uzun süre cevap alamayınca tekrar sekretaryasına notumuzu bırakmıştık.
Bekledik. Halen bekliyorken GTHB’nı 24 Temmuz 2013 taklit-tağşişin ifşa bildirisinde tüketicilerin önüne ‘’kurban ‘’ edilen firma isimlerini görebildik. Devlet pastası haksız dağıtılınca onlarda bitkisel yağ, jelatin ile kendi yerel pazarlarındaki peynir rekabetini haksız bir şekilde korumaya çalışıyorlar.
UHT SÜTE SU KATAN DEVLER NEREDE? göremedik..
Göremezsiniz de.! Onlar gıdanın kontrolüne en yetkili bürokrat atattıracak güçteler..
Devlerin evine bildirimsiz girilmez. Kalkışılır ise siyasetin de bürokrasinin de kellesini alırlar.
Küçüklerin evine ise tekme ile (ansızın-haber verilmeksizin) girilir.
Ulusal pazarda yer alan bir UHT firması ‘’inek sütünü keçi sütü gibi ‘’ sattığından GTH Bakanlığının bir önceki Süt ve Süt ürünleri ifşa listesinde yer almış olması yukarıdaki yazdıklarımla çelişkili olmayıp Ulusal Pazarda kendi içinde yaşanan rekabet kavgasının sonucu idi.. Tüketiciler düşünüldüğü için değil keçi görünümlü uht inek sütü satışlarına güçlü süt devinin satışlarını yakalama trendine fren yaptırmak idi..
Çiğ süt üreticilerinin tüketicilere perakende çiğ süt satışlarına ‘’sokak sütü ‘’diyerek jargon kelime kullanan, su koyuyorlar, nişasta katıyorlar diyen ‘’akademik düşüklüklere’’ de bu yazımı sunuyorum..
Sonuç:-1
1-Süte su katanların da açıklanmasını bekliyoruz.
2- Çiğ süt üreticilerinin ürettikleri ve direkt tüketicilere sattıkları çiğ süte jargon kelimeler ile saldıranlar, endüstriyel süt sektörünün ücretli akademisyenleridir.
Kimsesiz, fakir köylülerimiz ve onların üretici kuruluşları paralı akademisyen tutacak, televizyonlara çıkartabilecek, panellerde konuşturabilecek güçte değil.
Vurun köylüye.. Onlar kimsesizdir.
Gıda Güvenliğinde en büyük güvenlik gıdanın, çiğ sütün üretiminin sürdürülebilirliğidir. En büyük konsept budur..
İnsanların yaşama güdüsünün konseptindeki hijyen çok farklı anlamlar kazanır, gıdaya erişim güçleşince.. Bu konsept farkını bilmeyenler Çanakkale Savaşında aç kalan askerlerimizin ne yemek zorunda kaldıklarını bilmeyen, unutanlardır. Jargon kelimeleri kullanmakta ustalaşan akademisyenlerden sütün kutusunun firmasının danışmanı olanından ümidim yok. Diğerleri için ümidimi kaybetmedim.
UHT süte su katarak piyasayı ve tüketicilerin cebini bozanlar ne zaman açıklanacak?
Kendini gıda güvenliği uzmanı sayan ve/veya gıda güvenliği panellerine, televizyon oturumlarına katılan akademisyenler ne zaman gıdanın birincil üreticisi köylümüzün yanında olacak..?
‘’Benim oğlum bina okur, döne döne yine okur. ‘’
Bakın gıda güvenliğinde çiğ sütü, sütü güvenlik adına konuşanlara: Ya ilk, ya orta, ya son sözleri çiğ sütte açık perakende satışlar ile veya jargon kelimeler ile güvenliği anlatmaya çalışıyorlar..
Siz hiç gördünüz mü ücretli akademisyenlerin şunları söylediklerini
Çiğ süt üretiminin sürdürülebilirliğini topyekün ulusal ve yerel firma olmak üzere endüstriyel süt sektörünün tehdit ettiğini,
75-85 kuruş gibi bir rakamlar ile maliyetin altında satın alımlar yaparak çiğ süt-et, canlı hayvan üretiminin sürdürülebilirliğini tehdit ettiklerini, Aralarında fiyat anlaşmaları yaparak rekabet kanunlarını çiğnediklerini, 75-85 kuruştan aldıkları çiğ sütü ambalajlayıp % 68 kazançla dört katına satarlarken gıdaya erişimi zorlaştırdıklarını, Gıdaya erişimin zorlaştırılmasının, üretimde sürdürülebilirliğin tehdit edilmesinin en büyük gıda güvenliği ihlali olduğunu, İşittiniz mi? İşitemezsiniz.
Konuştukları kürsüler ilmin değil, renkli televizyonlu camları endüstriyel süt sektörünün reklamları, paneller, kongreler yine aynı sektörün parasal sponsorluğunda yapıldığından sektörce ‘’formatlanmış’’ uzman görünümlü uzmanlar konuşabilirler.
Gıda sektöründe ‘’deşifre’’ciler, ‘’ifşacılar ‘’ ancak ve ancak basit hilekârları açıklayabilirler, ‘’deşifre ‘’ edebilirler. Mahalle sütçülerinin çiğ süte su katmaları olsa bile, basit hile idi. Söylenti olan basit hile UHT devleri tarafından kopyalanıp ekonomik bir araç, piyasa düzensizliği haline getirildi.
Gıdanın en başı ve stratejik öneme sahip süt güvenliğinde asıl hile ‘’Çiğ Süt Piyasa Düzen’’sizliğinin kendisidir.. işte asıl hile buradadır.. Bu hileyi konuşmaya sanayicilerin ücretli danışman akademisyenleri ya cesaret edemezler ya da konuşamazlar. Dilsizdirler, sağırdırlar.
O danışman akademisyenler açık süt, ambalajlı süt sayısal ‘’tüketim rakamlarını ‘’ ezbere konuşabilirken, endüstriyel süt sektörünün milyonlarca kasaba gönderdikleri süt ineğinin, köylü destekleniyormuş gibi gerçekte sanayicilerin desteklenme, ülkemize ithal ettirdikleri canlı hayvan, et rakamlarını bilmezler, öğrenemezler. Danışmanlıkları onları ‘’akademik sağır ve dilsiz ‘’ yapmıştır..
12 Nisan 2013 tarihinden bu yana UHT süte su katanların niçin ‘’deşifre, ifşa ‘’ edilmediklerine şaşırmıyorum.Ülkemizin akademik dünyası oldukça şaşkın..UHT süte su katılması basit bir tağşiş, taklit değil profesyonelce istenen yöne ‘’Çiğ Süt Piyasa Düzeni’’ ni yönetmek ve yönlendirmektir amaç.
Sonuç: 2
UHT süte su katanlar ifşa edilmiş olsalardı bile firma başına 4500x 12 firma= 54.000. TL ceza alacaklardı.
Peki, su katarak tüketicilerden (ç)alınan 450 milyon TL nasıl geri alınacak..?
Ürettiklerine ISO, TSE yanı sıra, etiketledikleri ‘’helal sertifika’’ları ‘’sulandırılmış’’ da olsa tüketicilere ‘’helal olacak ‘’ iken kendi boyunlarına ‘’haram sertifikasını ‘’ kim, kimler asacak?
T-üreticiler ‘’kim’’ e bırakmayacak, ‘’çiğ sütün marketlerde satışının özgürlüğünü ‘’ alarak o kazançları haram olduğuna kanaat getirdiklerinin ‘’haram sertifikasını ‘’ onların boynuna asacak.!!
Söyleyin üreticiler, tüketiciler hangi dilden, hangi dinden konuşalım, yazalım?