Güzel şarabın iki sırrı: Kadın inadı ve annelik içgüdüsü
Farklı hayatlardan dört kadın Urla’da aileleriyle birlikte kurdukları bağlarda toprağa dokunuyor, üzüme hayat veriyor. Endüstriyel olan her şeyden uzakta el emeği, beden gücüyle üzüm yetiştiriyor, şarap üretiyorlar. Hikâyeleri en az şarapları kadar lezzetli. ANALIK SEVGİSİ ŞART! Bilge Bengisu Öğünlü, Urlice Bağcılık
İzmir Amerikan Kız Koleji ve 9 Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden sonra 16 yıl Amerika’da mimar olarak çalıştım. O sırada eşim Reha Öğünlü ile ziyaret ettiğim Napa Şarap Vadisi, orada ortaya çıkan ürün, bağların sakin güzelliği bizi derinden etkiledi. Ani bir kararla, yurdumuza geri dönüp bağcılık yapmak üzere Urla’ya yerleştik. Burada bağcılığın 4 bin senelik bir geçmişi var. Toprak ve klima müsait olmasaydı bu olamazdı. Üstelik doğası, denizi bu tarım havzasını daha da çekici yapıyor. Geleneksel olarak erkeklerin ilgi ve yetki alanına giren bağcılık ve şarap yapımında son yıllarda kadınlar çok aktif ve söz sahibi konuma geçtiler. Sadece Urla’da değil, ülkemizin birçok yerinde başarılı kadın önologlar, girişimciler var. Oldukça zorlu bir sektör ama Türkiye’nin aydınlık yüzü. Bilinenin aksine şarap bir sanayi ürünü değil. Artizanal bir ürün. İçinde tutku, sevgi, planlama, kaygı gibi bir çok karmaşık duygu var. Burada analık içgüdüleriyle tutkulu sevgileriyle ve inatçılıklarıyla kadınların öne çıkmaları kaçınılmaz bir durum.
SIRRI GECE HASADINDA Meltem Atalay, MMG Bağcılık
Babamın 2002’de hobi olarak başlayan şarap aşkı, tüm aile bireylerinin destek olmasıyla kurumsallaşıp bu günlere geldi. Bir aile şirketi olarak geleneksel üretim yöntemleriyle senede yaklaşık 25 bin şişe üretilen butik şaraplarımız için üzümlerimizi ‘gece hasadı’ yapıyoruz, her şeyi insan gücüyle yapıyoruz. Urla bölgesinin şarap vadisi olarak anılmaya başlaması, bölgede bulunan diğer üreticilerin birbirleriyle yardımsever çalışmaları ve şarap vadimizin yakında Urla Bağ rotası ile tüm şarap sever dostlara tanıtımı yapılacak olması hepimizi heyecanlandırıyor. Antik Çağ’da Anaksgoros gibi ünlü felsefeciler, modern çağda Yorgo Seferis gibi dünyaca ünlü şairler yetiştiren Urla, son yıllarda Türkiye’nin en iyi şaraplarına ev sahipliği yapıyor.
BU ASMALAR BENİM YAVRUM Didem Kavcı Çelikel, Limantepe Bağcılık
Bir gün bir dergide Urlice Bağları’yla ilgili bir yazı görmüştüm ve o bağların sahibi Reha ve Bilge’nin Urla ve bağcılıkla ilgili anlattıklarını okudukça aslında ne yapmak istediğimi hissettim. Şanslıyım ki eşimle aynı şeyleri hayal ediyorduk. Üç yaşındakı gencecik ilk bağımız Kavacık’ta, diğeri de Urla Limantepe’de büyümeye başlayacak bu yıl. Bugün gencecik bağımıza bakarken her bir omcanın dikilişinin başında durup kitap bilgilerimle sürekli “Aman, dikkat edin” dediğimi ve ilk sulamanın kurulduğunda omcalara mesafesiyle ilgili herkese hissettirdiğim endişemi ve herkesi biraz çıldırttığımı hatırlıyorum! Ne yapayım, ben bir kadınım ve bu asmalar da benim yavrularım gibi. Sağlıklı büyümeleri için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
BALLANAN SALKIMLARLA HAYAT AYRI BİR GÜZEL Serpil Şener, Usça Bağcılık
Eşim de ben de avukat olduğumuzdan yoğun çalışma hayatımızı dengelemek için evimiz her zaman şehir dışında oldu. Önce Güzelbahçe, sonra Kilizman ve son olarak 17 yıldır da Urla’da yaşıyoruz. Bağlara olan sevdamız 15 yıl önce Güzelbahçe Payamlı’da baktığımız kadastro davalarıyla başladı. Bağlarımızda, hem uluslararası üzüm türlerine hem de bize özgü, bu topraklara ait türlere yer verdik. Tamamen organik tarım yapıyoruz ve uluslararası üzüm çeşitlerini yetiştiriyoruz. Doğa ile iç içe olmanın güzelliklerini, ortak tutkumuz olan bağcılığın keyfini yaşıyoruz. Bağlar, kışın kuru dallar ve sessiz asma kütüklerinden ibaretken, baharla filizlenen dallarla yeşeriyor, sonra çiçeklenme dönemiyle coşuyor, ballanan salkımlarla güzelleşiyor. Bu döngüye tanık olmak ve bu yarımadada Antik Çağ’dan beri, yüzyıllardır bu döngünün yaşandığını bilmek doğaya ve toprağa olan saygımızı bir kat daha arttırıyor.