Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 27 Aralık 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Meyvecilik »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Turunçgil
 Elma
 Armut
 Zeytin
 Fındık
 Üzüm
 Kayısı
 Şeftali, Nektarin
 Çay
 Seracılık
 İncir
 Kiraz, Vişne
 Erik
 Çilek
 Nar
 Antepfıstığı
 Muz
 Karpuz, Kavun
 Kivi
 Seracılık
 Ceviz
 Badem
 Diğer Meyveler


 
Alaattin AKTAŞ / EKO ANALİZ

 
Dünya Kupası, Almanya, Türkiye ve zeytin

 
[email protected]
 
 
 
 
İlk üç kavram birbirine bir şekilde uysa da, sonuncu ne oluyor, diye düşünebilirsiniz. İzah etmeye çalışacağız.

Başbakan Erdoğan geçenlerde bir sitemini dile getirdi; “Dünya Kupası’nda 3-5 milyonluk ülkeler bile var da, 76 milyon nüfuslu Türkiye niye yok” diye. Dünya Kupası gibi organizasyonlara katılmanın temel ölçüsünün ülke nüfusu olmadığı ortadaydı tabii ki, elbette Başbakan da biliyordu bunu. Daha önce meslektaşlarımız da yazdılar zaten; ölçü nüfus olsaydı, dünyada tüm şampiyonlukları, finali Hindistan’la oynayan Çin alırdı.

Ölçü nüfus değildi; yetenek gerekiyordu biraz, daha çok da bu yeteneği sistematik bir şekilde, disiplinle çalıştırarak geliştirme azmine ihtiyaç vardı.

İşte önceki akşam tüm dünyaya rezil olan kağıttan bir kaplan izledik. Adının ağırlığıyla kupaya uzanacağını uman ve halkın da bunu ummasını sağlayan Brezilya, adı disiplinle özdeşleşmiş bir ülke karşısında tarihi bir bozguna uğradı. Almanya, adeta halı saha maçı yaparcasına müthiş bir yenilgi tattırdı Brezilya’ya. Tarafl ı tarafsız herkesin şaşkınlıktan neye uğradığını şaşırdığı bir maç çıkardı Almanya. Eğer ikinci yarı, finali düşünmeyip atak oynamayı sürdürseler, skor çift haneye uzanırdı. Hatta öyle ki, Mesut son dakikada kaleciyle karşı karşıya kaldığında golü atsa, maç 7-1 değil, 8-0 bitecekti.

Dün maçtan sonra Beşiktaş’ın unutulmaz futbolcularından Metin Tekin bir televizyon kanalında soyunma odasındaki havanın sahaya çıkıldığında nasıl anlamsız kaldığını anlatıyordu: “Motivasyonla maçı alacağınızı sanırsınız, ama karşınızda öyle bir rakip vardır ki, birkaç dakikada tüm planlarınız hiçbir anlamı olmadığını görürsünüz.”

“Aslanım, kaplanım”la olmuyor bazı şeyler. Çalışmak, disiplinli çalışmak ve belki en önemlisi uzun vadeli bir plan çerçevesinde çalışmakla oluyor. Bakın Almanya’ya... Son dört dünya kupasında çeyrek final oynamış. Bu kupada da finalde ve şimdiden şampiyonluğun en büyük adayı.

Almanya’yı buraya taşıyan Teknik Direktör Löw bir dönem Türkiye’de görev yapmış, Fenerbahçe’yi çalıştırmıştı. Yalnızca Fenerbahçe’de değil, Löw çok kısa bir süre Adanaspor’da da görev almıştı. Peki Löw Alman milli takımının kaç yıldır başında dersiniz; ilk iki yılı yardımcı konumda olmak üzere tam 10 yıldır.

Almanya niye hep Dünya Kupası’nda, Almanya niye Brezilya’ya 7 gol birden atabildi? Yanıtlar Almanya’nın nüfusunda mı gizli, yoksa disiplinli çalışmada, istikrarda mı?

Süleyman Seba’nın başkanlığı döneminde İngiliz Gordon Milne Beşiktaş’ın teknik direktörü olmuştu. Beşiktaş, Milne yönetiminde ligi ilk iki yıl ikinci sırada tamamladı. Başkanlık koltuğunda Seba değil de başka biri oturuyor olsa, değil adı sanı bilinmeyen Milne, Mourinho bile olsa kovulurdu Beşiktaş’tan. Oysa tüm eleştirilerin karşısında duran Seba, İngiliz teknik adama sahip çıktı ve izleyen üç yıl şampiyonluk ipini Beşiktaş göğüsledi.

Rant lazım rant!
Bir an düşünün... Önceki gün Brezilya’yı kedinin fareyle oynadığı gibi oynayarak 7 golle yenen, Brezilyalı seyircinin maç bitmeden stadı terk etmesine yol açan takım Türkiye olsaydı, acaba ne hissederdik. Nasıl büyük mutluluk yaşardık. Ama bunun olmayacağını, belki on yıllarca olmayacağını biliyoruz.
Çünkü biz bunu sağlayabilecek düzeye doğru gidecek bir milli takımı başarısız kılmak için bilerek ya da bilmeyerek her türlü adımı anında atıveririz.

Bize, ne vatandaşın kendi çapında spor yapacağı ortam lazım, ne sporda uluslararası başarıyı getirecek tesisleşme, çalışma ortamı. Bize rant lazım, rant!

Son bilgi; Ankara’da Cebeci stadı vardır, şehrin göbeğinde. Yıkıp AVM ve konut yapacakmışız. Park yapsak, küçük spor tesisleri, çim sahalar yapsak olmaz tabii ki. Dedik ya, bize lazım olan rant!

Ve zeytin

En büyük eksiğimiz uzun vadeli plan yapamamak, yapsak da uymamak, uymayınca bundan hiç ama hiç gocunmamak. Bu gayet normal, yaptırımı da yok zaten. Bakın son gelişmeye. Devlet, Cumhuriyet tarihi boyunca zeytinciliği teşvik ediyor. Teşvik, 2005’ten sonra daha da belirgin hale getirilmiş. En az 10 dekar büyüklüğünde zeytinlik alan yaratanlara teşvikler getirilmiş. Ya şimdi ne yapılıyor; her biri 25 dekarın altında kalan alanlar, zeytinlik alan statüsünden çıkarılmaya çalışılıyor. Oysa biliniyor ki, Türkiye’deki ortalama zeytinlik alan büyüklüğü 12 dekar.


Bugün zeytin ağacı dikip, seneye ürün elde edemezsiniz. Bugün futbola destek verip, bir sonraki Dünya Kupası’nı ülkeye getiremeyeceğiniz gibi.

Zeytin ağaçları var Ege’de, 50 yıllık, 100 yıllık. Emekliye ayrılmış, artık pek ürün vermeyen bin, 2 bin yaşında olanlara bile rastlanıyor.

Futbol da emek istiyor, 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl. Yüzlerce yıllık ağaçlara kıymayı göze alanlar, futbolda sabırlı olabilir, kupaya uzanabilir mi?

Yıllardır teşvik ederek geliştirmeye çalıştığımız zeytinciliği, şimdi öldürmek için adım atıyoruz. Altında yine rant yatıyor. Zeytin alanı olmaktan çıkarılacak alanlar öncelikle enerji ve maden yatırımına açılmak isteniyor. Ne denir ki, olmaz olsun böyle yatırım!
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ekleme Tarihi
10.07.2014
Ekleyen Kişi
Özgür Şevik

Etiketler: Alaattin AKTAŞ, Dünya Kupası, Almanya, Türkiye ve zeytin
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız