Mera dahilde işlenebilseydi!..
Taylan ERTEN / ANKARA'dan
Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe, Türkiye'nin kırmızı et meselesini "İthal etten sucuk ihracatı olur mu?" başlığıyla bir kez daha gündeme taşıdı. Uzman tarım yazarımız Ali Ekber Yıldırım da "DİR kapsamında et ithalatı" başlıklı yazısında, "ithal etten sucuk ihracatının" neden olamayacağını et sektörünün sanayici, üretici, tüccar ve kamu taraflarının görüşleriyle birlikte değerlendirdi. (DÜNYA, 28.2.2012)
Evet, Türkiye'nin bunca derdine ilaveten bir de "kırmızı et meselesi" var. Aslında bu mesele, Türkiye'nin hayvancılık sektörünü "dünya ile aşık atacağız, pazarımızı açacağız, Avrupa Birliği öyle istiyor, Dünya Ticaret Örgütü böyle dayatıyor" diye perişan eden siyasi çapsızlığın stratejik ürünü.
Sonuçta, özellikle "büyük baş hayvancılık" dalında canlı hayvan üretimini boşlayıp "ithalat testeresiyle" orasından burasından kese biçe gelinen nokta, başta "besicilik" olmak üzere sektörün tüm dallarını olumsuz etkileyen; temel gıda maddesi olarak kırmızı eti yüzde l7'si resmen yoksulluk sınırı altındaki nüfus toplamının büyük çoğunluğu için neredeyse erişilmez kılan üretim ve piyasa yapısı.
Tek mesele DİR olsa
Hayvancılık sektörü kendi içinde bir bütün. Bu bütünün ana parçalarından biri besicilik. Besiciliğin olmazsa olmaz üretim girdisi kaba yem. Kaba yemin olmazsa olmaz üretim ortamı Türkiye'nin meraları, çayırları. Ama, Türkiye'yi merkezden veya yerelden yöneten kadrolar ne meralara ne çayırlara sahip çıktılar. Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin Mikro Politika'da sebeplerini açıklıyor.
Yani bu sektörün tek sorunu DİR değil. Bu yöntem 20 yıl önce geçici olarak başlatılmış, memleketteki her geçici tedbir gibi kalıcı hale gelmiş! Nitelikli canlı büyükbaş ve kırmızı et üretimi yetersiz kaldığı için sanayici bir yönüyle "haklı" olarak DİR'i istiyor; yüzde 50 kapasite piyasa talebine de işletme ekonomisine de yetmez.
DİR'in "haksız" kullanıldığı, bu yolla ucuz karkas getirip yüksek fiyat düzeyinde içeriye pazarlanacağı iddiaları da yabana atılacak gibi değil. Bu da gerçekten güç şartlarda canlı büyükbaş hayvan üretmeye çalışan besicilerin tezi ki değil yabana atmak, didik didik tartışarak sektörün "üretim temelini" yeniden inşa etmek gerekiyor. Ancak bu takdirde üretim, arz, talep, fiyatla birlikte DİR de makul piyasa dengesinde yerini ve rolünü alabilecek.
Yem açığına mera çözümü
Hayvancılık sektörünün besi kolunda "kaba yem" diye bir sorun yaşanıyor. Meralarını, çayırlarını merkezin vurdumduymazlığı, yerel yönetimlerin sorumsuzluğu, inşaat sektörünün "rantçı yıkıcılığı" altında koruyup geliştirmeyen zihniyet yüzünden Türkiye'nin halen yılda 15 milyon ton olan "kaba yem" açığı kapatılamıyor. Mera "dahilde işlenebilir" olmadığı için yok edilenin yerine ithali de konamıyor!
Oysa, Kırmızı Et Konseyi'nce "sıfır gümrüklü karkas et ithalatına" yol açılmasına besi sektörünü vuracağı gerekçesiyle karşı çıkan Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç'a göre, sektör maliyetlerinin yüzde 70'ini oluşturan "kaba yem" kârlı hayvansal üretimin temeli. "Kaba yem"de mera ve çayırların doğal şartlarında mevcut.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 15 milyon ton açığın kapatılması, ayrıca zamanla artabilecek sektör talebinin karşılanabilmesi için kanun değişikliğiyle 2 milyon hektar mera alanını özel sektör işletmelerine açmaya hazırlanıyor. Bülent Tunç, sektörün diğer temsilcileri gibi bu girişimi olumlu buluyor: canlı hayvan ve kırmızı et üretimi artar, fiyatlar makul seviyeye çekilir.
Ancak, meraları özel sektöre açmak da tek başına yeterli çözüm değil; bu alanların başta inşaat olmak üzere çeşitli çıkar kesimleri tarafından "yağmalanması" mutlaka önlenmeli. İkincisi, canlı hayvan ve kırmızı et üretimindeki geleneksel üretim yapısını, modern işletmeciliği kombine teşvik politikalarıyla geliştirerek değiştirmek de şart. Yoksa DİRDİR'e devam! |