Nişasta bazlı şekerin (NBŞ) bazı AB ülkelerinde yasaklandığı halde Türkiye’de üretim kotasının yüzde 10’dan 15’e çıkarılması bilim insanlarını kaygılandırıyor.
Gazozdan çikolataya dek pek çok üründe kullanılan mısır şurubu, kronik hastalıkları salgına dönüştürdüğü ve kanser, kalp, siroz, diyabet gibi çok sayıda hastalığa neden olduğu için Fransa, Hollanda ve İngiltere’de yasaklandı. En büyük üretici olan ABD’de üretim kotası yüzde 10’dan yüzde 2’ye düşürülürken, Türkiye’de yüzde 10’dan 15’e çıkarıldı.
Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre, dünyanın en büyük 4. şeker pancarı üreticisi olan ülkemizde ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” üretmek için 2010’da 500 bin ton mısır ithal edildiği belirtildi. Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök, üstelik bu mısırların genetiğinin de değiştirilmiş olduğuna dikkat çekti.
MISIR ŞURUBUNUN ZARARALARI
Kronik hastalıkları salgına dönüştürüyor
Uzmanlar, içeriğinde fruktoz olan mısır şurubu ile yapılan gıdaların, kronik hastalıkları salgına dönüştürdüğü, kanser, kalp, siroz, diyabet gibi çok sayıda hastalığa neden olduğunu vurguladı.
İsa Gök (Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı):
Avrupa’da kişi başına NBŞ tüketimi 1-1.5 kilo, Türkiye’de ise 6 kilo civarında. Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde de pancardan şeker elde ediliyor. 25 Avrupa ülkesi 1 milyon 200 bin ton NBŞ üretirken Türkiye tek başına 500 bin ton üretiyor. Bir tarafta GDO’lu mısır tüketip halkın sağlığını bozuyoruz diğer taraftan Türkiye’deki çiftçiyi değil, başka ülkeleri desteklemiş oluyoruz. Sendika olarak kotanın düşürülmesi için her yıl dava açıyoruz, mahkeme bizi haklı buluyor ama Bakanlar Kurulu kararı uygulamıyor. ‘Çocuklarınızı NBŞ’den uzak tutun’ adlı kampanya başlattık.
Kenan Demirkol (Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr.):
Fruktoz şişmanlığa, şişmanlık da başta kalp damar hastalığından kaynaklı inmeye ve birçok kronik hastalığa yol açıyor. Türkiye’de denetim yok. Piyasada kayıt dışı fruktoz var. Etiketlerde fruktoz oranları belirtilmiyor.
Dr. Yavuz Dizdar (İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü):
Nişasta bazlı şeker insan metabolizmasıyla uyumlu değil. Mısır şurubu elde edilen mısırın da GDO’lu mısır olma olasılığı yüksektir. Mısır şurubundan elde edilen yüksek fruktoz içerikli şeker, iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da artmaktadır. Alkolik olmayan insanlarda da karaciğer yağlanması sık görülür oldu. Bu yağlanmayla diyabet ve kanser gelişmesi olasılığı artmakta.
Türkiye İçecek Gıda Dernekleri Federsyonu üyesi İlknur Menlik ise Türkiye’de GDO’lu üretim olmadığını, fruktoz ve glikozun da tamamiyle yerli mısırdan üretildiğini savundu.
Bingür Sönmez (Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr.):
Prof. Dr. Bingür Sönmez de, bugün yaptığı yazılı açıklamada, şurubun, mısır nişastasının glukoz ve fruktoza dönüştürülmesiyle elde edildiğini ve şeker pancarından sağlanan şekerden hem daha tatlı hem de daha ucuz olduğunu ifade etti.
Şeker pancarından elde edilen çay şekerinin yüzde 50 glukoz ve yüzde 50 fruktozdan oluştuğunu, mısır şurubunda bu oranın fruktoz lehine artarak yüzde 80'i bulduğunu ifade eden Sönmez, glukoza göre daha kuvvetli bir tatlandırıcı olan fruktozun emilerek karaciğere geldikten sonra metabolize edilmek için insüline gerek duymadığını ve hızla trigliseride dönüşerek depo yağ haline geldiğini bildirdi.
Fazla fruktoz kullanılan hayvanlarda obezite, diyabet, kan yağları yüksekliği, karaciğer yağlanması, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalıklarının görüldüğüne işaret eden Sönmez, son 30 yılda şeker pancarından elde edilen şeker yerine mısır şurubu şerbeti kullanılmasının obezite ve buna bağlı hastalıkların salgın şeklinde ortaya çıkmasına neden olduğunu belirtti.
Sönmez, obezite sonucu oluşan insülin direncinin de reaktif hipoglisemi ve açlık duygusuna neden olarak, sürekli yemek yiyen ve doymayan şişmanlar yarattığına işaret ederek, bisküvi, kolalı içecekler, şekerlemeler, çikolata, gofret, ucuz hamur işi tatlılar, hazır pasta ve keklerde şuursuzca mısır şurubu şerbeti kullanıldığını ve bilgi olarak sadece “Nişasta Bazlı Sıvı Şeker” ifadesinin baş harfleri, “NBSŞ' hatta sadece “NBŞ” ibaresinin bulunduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Sönmez, “Gıda üreticileri tarafından tatlandırıcı olarak kullanılan ve şeker pancarından elde edilen şekerden daha ucuz olduğu için tercih edilen mısır şurubu şerbeti, kalp ve damar sağlığını önemli ölçüde tehdit etmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Kimyasal tatlandırıcılardan aspartam ve sakarinin diyet kola, meyve suları, hamur işi tatlılar, şekerlemeler, dondurma, reçel, jöle, marmelat, reçel, helva, sütlü tatlılar gibi birçok yiyecekte kullanıldığını da bildiren Sönmez, şekerden 200 kat daha fazla tat veren aspartamın hipoglisemiye neden olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Sönmez, özellikle Çin lokantalarında lezzet ve iştahı arttırmak için kullanılan Mono Sodyum Glutamat (MSG) adlı tuzun, iştah ve doyma merkezini etkileyerek yenilen maddeden daha çok yenmesini sağladığına da dikkati çekerek, kalp sağlığının yanı sıra birçok rahatsızlığa neden olan MSG'li yiyeceklerden uzak durulması gerektiğini de kaydetti.
http://www.hurriyet.com.tr/ |