Birçok alanda olduğu gibi ekonomide de zaman zaman aldığınız önemler veya yaptığınız uluslararası anlaşmalar birçok sektörü olumlu yönde etkilerken bazılarına avantaj sağlayamayabilir hatta zarar verebilir. Vizyon sahibi yönetimler böyle durumlarda, alınan kararların olumlu yönlerinden yararlanırken,kayba uğrayan sektörlerin zararlarını alacakları ek tedbirlerle telafi etme yoluna giderler. Bu durumun en güncel olanını, çok kısa zamanda imzalanacağı çeşitli mercilerce açıklanan IMF anlaşmasında görmek mümkündür. Eğer imzalanırsa IMF anlaşmasının yararları olacaktır. Dış kaynak ihtiyacını daha uygun şartlarla karşılamak mümkün olacaktır. Dış borç yükümlülüklerimiz daha kolaylıkla yerine getirilebilecektir. Büyüme hızlandırılabilecektir. Reel sektörün finansman imkanı genişleyecektir. Ülke yabancı sermaye için daha cazip hale gelecektir. Dış piyasalara, mali disipline uyulacağı mesajı verilecek ve güven tazelenecektir. İçeriğini ve özellikle IMF taleplerini henüz bilmemekle beraber, yapılacak anlaşmanın bazı gider azaltıcı ve gelir arttırıcı önlemleri kapsaması mümkündür ve eğer böyleyse zaten daralmış talebin arttırılmasına olumlu katkıda bulunmayacaktır. Ancak anlaşmanın bazı sektörleri olumsuz yönde etkilemesi mümkündür. Bu sektörlerin başında ihracat ve turizm gelmektedir. Bunlara dış müteahhitlik hizmetlerini ve uluslararası nakliye hizmetlerini de ekleyebilirsiniz. En önemlisi ihracattır. Anlaşma ile büyük miktarlı bir kredi alındığı takdirde döviz fiyatları gerileyecek, TL daha değerli hale gelecektir. İhracat daha pahalı, ithalat daha ucuz olacaktır. Böyle bir durum bir yandan ihracat imkanlarını daraltırken öte yandan ithalatı daha ucuz hale getirecek ve yerli üretim beklemediği bir rekabetle karşılaşacaktır. İhraç mallarının bünyesinde çok miktarda ithal girdisi olduğu ve böylece ihraç malının daha az maliyetle üretileceği öne sürülebilirse de, bu her sektör için doğru değildir. Kaldı ki, ihracatçı zaten sıkıntı içindedir. Kriz süresince, seçilmiş işletmeler hariç kredi bulmakta zorlanmıştır. Dış piyasalarda talep halen sınırlıdır. Dünya finans piyasalarında belli bir istikrar sağlandığı ve 2009 yılının son çeyreğinden itibaren reel sektörde de canlanma işaretlerinin görüldüğü doğrudur ama bu gelişmenin sürekliliği konusunda kaygılar sürmektedir. Hatta hisse senedi borsalarında aşırı yükselmeler olduğu ve oluşan balonun bir gün patlayarak yeni bir krize yol açacağını savunanlar da az değildir. İhracatçı zaten piyasalarını kaybetmemek ve işletmesini sürdürmek için minumum kar oranları ile çalışmaktadır. Enerji maliyetleri, hem dış piyasalardaki enerji fiyatlarının artışı hem de bütçe açıklarının kapatılması için sürekli artmaktadır. İhracat sektörünü ayakta tutmak ve kriz sonrasına hazırlamak için önlemler alma zamanıdır. Üretim girdileri maliyetlerini, rakiplerin seviyesine getirmek esastır. Kredi maliyetleri, bankaların üzerindeki yükler azaltılarak düşürülmelidir. İstihdam vergileri yükü azaltılmalıdır. Ülke ve sektör bazında selektif teşvik politikaları uygulanmalıdır Başarılı olan dış polítika-dış ticaret beraberliği, yaygınlaştırılarak sürdürülmelidir. Tanıtım teşvikleri öncelikle ve anlamlı olacak şekilde arttırılmalıdır. Rusya, Çin, Hindistan ve Afrika başta olmak üzere alıcı pazarlara özel teşvikler getirilmelidir. İhracata dayalı ekonomik gelişme en sağlıklı olanıdır. Gelişen ülkelere bakıldığında hemen hemen hepsinin dış ticaret fazlası veren ülkelerden oluştuğunu görmek mümkündür. |