Seçime sadece 4 gün kaldı. Seçim sürecinde çok söz söylendi. Vaatler havada uçuştu. Projeler çıldırdı. Meydanlardaki kalabalıklar yarıştı. Geniş kitleleri ilgilendiren, sağlık, sosyal yardımlar ve yoksulluk konuları öne çıkarıldı.
Geniş kitleler bir yana, her canlıyı, fabrikaları, tarihi, kültürel mirası, toprağı, dereleri, denizleri, okyanusları, yer yüzünü ve gökyüzünü ilgilendiren, dünyanın en önemli sorunlarından biri olan küresel iklim değişikliği düne kadar hiç gündeme gelmedi.
Dün ilk kez küresel iklim değişikliği de gündeme girdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcıları Sencer Ayata ve Alaattin Yüksel ile birlikte İzmir’de gazetecilerin karşısına geçti.“Küresel İklim Değişikliği- Herkes İçin Sürdürülebilir Kalkınma Raporu”nu açıkladı.
Rapor, uluslararası bilgi ve birikime sahip, Dünya Ticaret Enstitüsü ve Bern Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Barış Karapınar’ın yönetimindeki bir ekip tarafından hazırlandı.
Toplantıda bir gazeteci arkadaşımızın dile getirdiği gibi, küresel iklim değişikliği partiye oy kazandıracak, kahvede propaganda malzemesi yapılacak bir konu değil. Bu nedenle bir çok partinin gündeminde bu konu hiç yok.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaşamın her alanına ilişkin söylemleri olduğunu, sadece sorunu tespit etmekle kalmayıp çözüm ürettiklerini söyledikten sonra. raporun İzmir’de açıklanmasının gerekçesini, kentin küresel iklim değişikliği ve çevre konusundaki duyarlılığına bağladı.
Küresel iklim değişikliğinin nedeni olmayan ülkeler bile bu değişimden olumsuz etkileniyor. Bu nedenle her ülkenin iklim değişikliğine karşı önlem alması ve uyum çalışmaları yapması gerekiyor.
CHP Raporu’na göre, Türkiye’nin özellikle tarım konusunda yapması gereken uyum çalışmaları özetle şöyle:
“Tarım sektörü iklim değişikliğinin neden olacağı kuraklık, çölleşme ve sonucunda oluşacak verim kayıpları nedeniyle uyum çalışmalarında en öncelik verilmesi gereken sektördür.
Türkiye’nin güney bölümünde, 2070 yılına kadar ortalama sıcaklığın 2- 3 derece artacağı ve yıllık yağışların 470 mm’den 360 mm’ye düşmesi olasılığı kuraklık riskini yükseltmektedir.
Güneydoğu Anadolu ve Orta Anadolu bölgelerindeki çorak alanlar, Akdeniz ve Ege bölgelerinde geniş alanlar çölleşme etkilerine açıktır. Türkiye’deki toplam toprak alanının yüzde 90’a yakının çölleşmeye karşı hasaas olması ve ekilebilir toprakların yüzde 70’in üzerinde bir oranın erozyon riski altında bulunması, iklim değişikliğiyle derinleşmesi beklenen bu sorunlara uyumu güçleştirecektir. Çorak alanların ülkenin orta bölgelerinden kuzeye doğru genişlemesi olasıdır.
Yüksek sıcaklık dalgaları ve su kıtlığı ürün desenlerini ve verimlilikleri belirleyecek en önemli faktörler olacaktır.
İklim değişikliği etkisiyle, yağmurla beslenen buğday ve sulanan arazideki mısır üretimi dahil, ana ekinlerin veriminin düşmesi beklenmektedir.
Son yıllarda gıda fiyatlarının küresel seviyede rekor oranlarda artması, üretim verimliliklerinin sadece korunması değil artırılması gereğini ortaya koymaktadır. Bu çerçevede küresel piyasa eğilimleri de iklim değişikliğine uyum çalışmalarının aciliyetini ve önemini artırmaktadır.
İklim değişikliğinin su varlıkları üzerine olacak etkilerine uyumda hem tarım, hem de tarım dışı kullanıcılar açısından çok önemlidir.
Yüzey ve taban su varlıklarının azalacak olması, kuraklık risklerini artıracaktır. Bu çerçevede, su varlıklarının kullanım veriminin acil bir şekilde artırılması uyum çalışmalarının en önemli öncelikleri arasında olmalıdır. Bu, özellikle Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu gibi yağış miktarlarının düşmesi beklenen bölgelerde öncelikli bir konudur.
Sulama altyapısının rehabilitasyonu, açık kanal yerine damla sulama yönteminin yaygınlaştırılmasıyla birlikte, su verimliliği yüksek ve kuraklığa dayanıklı tohumların geliştirilmesi şarttır.
İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin yoğun yaşanması beklenen kırsal alanlarda yaşayan yoksul çiftçilerinin, net tarım ürünü tüketicilerinin ve tarım işçilerinin uyum gereksinmelerine öncelik verilmelidir.”
Rapor’da CHP’nin çözüm önerilerine de geniş yer veriliyor. Tarıma yönelik çözüm kısaca şöyle:“Tarımsal desteklemeler,sürdürülebilir tarıma ve çevre dostu üretime geçişi hızlandıracak değişimleri yönlendirecek şekilde yeniden yapılandırılacaktır. Bu kapsamda “iklim değişikliğine uyum“ fonu oluşturulacak ve uyuma yönelik altyapı, teknoloji (dayanıklı tohumlar vb) ve üretim yöntemlerini özendirecek şekilde kullanılacaktır. Aynı şekilde tarıma bağlı, alt ve üst işleme sektörleri ve hayvancılıkta uyuma önem verilecektir. Küçük çaplı tarımsal sigortalar iklim değişikliğine bağlı riskleri de kapsayacak şekilde devlet güvencesiyle desteklenecektir.”
Seçimler gelir geçer, iktidarlar değişir. İklim değişikliği evrensel bir sorun olarak önümüzde duruyor. Her ülke gibi Türkiye’nin de gerekli önlemleri alması ve uyum çalışmalarını dünya ile birlikte yürütmesi gerekiyor.
Ali Ekber Yıldırım