Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 28 Nisan 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Hayvancılık »  GÜNLÜK » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Süt sığırcılığı
 Sığır Besiciliği
 Koyunculuk, Keçicilik
 Etlik Piliç Üretimi
 Yumurta Üretimi
 Hindi,Devekuşu ve Diğer Kanatlılar
 Arıcılık
 Diğer

Saray Tarım İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Necati Kurmel'den bir mesaj geldi.

Bu sutunda, bir iktisatçı gözü ile devanlı olarak hayvancılık sorunlarını tartışmaya açıyorum. Öğrendiklerimi okuyucularıma aktarıyorum.

Necati Kurmel ise, hayvancılığa önemli miktarda yatırım yapan bir işadamı olarak sorunları ve çözüm önerilerini yazmış.

Necati Kurmel diyor ki, "Ülke tarım ve hayvancılığını izleyen yazılarınızı dikkatle ve takdirle okuyor; izlenim ve değerlendirmelerinizi takib ediyorum.

Ortak ilgimizden aldığım cesaretle, sektörün sadık bir çalışanı olarak, kendi görüşlerimi zaman, zaman sizlere aktarmak, sizlerle paylaşmak, istiyorum. Bu bağlamda, geçtiğimiz hafta sonundan beri medyada ve kamu oyunda doruğa ulaşan et ithalatı konusunu bir de benim gözümle değerlendirin istedim.

Geçtiğimiz hafta sonundan beri kasaplık canlı hayvan, ve et ithaline de izin verildiği haberleri basında yer almakta. Bundan öte, sadece ithalatın serbest bırakılması ile yetinilmeyip gümrük hadleri de düşürülerek ithalata cazibe kazandırılmakta. Tüketici gözüyle bakıldığında, sanki iyi habermiş gibi görünüyor. Öyle ya, et fiyatları düşecek, şehirli tüketici ucuz et yiyecek.

Peki ama bunun bedeli, madolyonun öbür yüzü ne ?

Geçtiğimiz aylarda, Et ve Balık Kurumu aracılığı ile belirli ülkelerden ithalatı serbest bırakılan canlı kasaplık sığır, gümrük vergilerinin % 135'den %40'a düşürülmesine rağmen, parakende fiyatları geriletmemiş; hatta fiyatlar bu sürede bir miktar yükselmiştir. Bu arada ironik gelişme et ithal ettiğimiz ülkelerin et ihraç fiyatlarının yükselerek o ülkeler dahili et fiyatlarını da yükselme eğilimine ittiğidir.

Bu ilk hamle başarılı olmayınca, ülkemiz kentlisine ucuz et yedirme hedefine ithalatla ulaşmakta ısrarlı Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, bu kerre, kasaplık ve besilik sığır eti ithalatında ülke sınırlamasını neredeyse tamamen kaldırmış; ithal iznini yükümlülüklerini yerine getiren özel sektöre de açmış; gümrük vergilerini ise kasaplık, kemikli veya kemiksiz et ithalatında %30, besilik sığır et ithalatında %20'ye çekmiştir.

Peki, bu durumda, kentlere, büyük besi çiftliklerine, et, süt işleyicisi büyük kuruluşlara hayvan yetiştirip satarak geçinen kırsal kesimin küçük üreticisi ne yapacak, nasıl yaşayacaktır?

İthalatla gerileyen fiyatlarla para kazanamayacağını gördüğünde, "zararın neresinden dönülürse kardır" deyip; hayvanlarını bulabildiği en iyi fiyata, muhtemelen yok pahasına, satıp hayvancılığı bırakacaktır. Nitekim hadisat böyle gelişmekte, hayvan ithali teranesi çıktığından beri yüzlerce aile hayvancılığı terketmekte; et ve süt danası ile süt ineğini kesime göndermektedir.

Bizim firmamız, mesela, kesim için her yıl 30 bin dolayında hayvanı 150-200 kilo ağırlığında iken satın alır; 8 ila 11 ay süreyle 550-600 kiloya kadar besleyerek canlı, karkas, veya işlenmiş şarküteri ürünleri olarak satar.

Satın alımlarını, büyük ölçüde , Kars, Erzurum, Ardahan gibi Doğu il ve ilçelerinden gerçekleştirir.

Bugünkü (henüz ithal tokatı yememiş) rayiç fiyat ile canlı hayvanın satın alma bedeli kilo başına 11 ila 12 lira; satış fiyatı 16 ila 16.5 lira dolaylarındadır. Bu alış verişte bir kaç kuruş kazanan köyde oturup, ahırda yatıp kalkarcasına zorlu çalışan üreticidir. Burada, dikkatten kaçırılmaması gereken husus satış fiyatındaki değişimin (artış veya eksilişin) behamehal hayvan pazarına (alış fiyatına) yansıyacağıdır.

Şimdi, ithal et ile fiyatlar %30 gerilerse, hayvancılıkla geçinen yüzlerce, binlerce aile iflas sınırına sürüklenerek besiciliği terkedecek; borçla, kredi ile yaptıkları ahırları boş, metruk hale gelecektir. Öte yandan, ülkemizde süt içme alışkanlığı, ve dolayısıyla süt talebi damızlık hayvancılığı destekleyecek boyutta gelişmediğinden, son yıllarda sütten kazanamayan üreticiler de süt veren hayvanlarını kasaba verip hayvancılığı terketmeye yönelmişlerdir.

Pazarda erkek dana dişi düveden daha pahalı hale gelmiştir. Ülke kalkınması için Tarıma dayalı hayvancılık işletmelerinin en yüksek katma değer yaratan sektör olduğu ise göz ardı edilmemelidir.

Soruyorum size, bu ülke bundan sonra et, hatta süt ithalatçısı mı olacak ?

Nüfusunun yarıya yakını kırsal alanda yaşayıp, hem kendilerini, hem kasabaya, şehre göç eden akraba ve hemşehrilerini yetiştirdiği fasulye, nohut, mercimek, hatta çitlenbig, ayçiçeği; ürettiği yağ, süt, peynir ile besleyen ülkemin köylüsü şimdi ne yapacak? Tarımı bırakacak bu nüfus ileri teknolojide, bilişim sektöründe mi isdihdam edilecek?

Kısaca soruna sadece tüketici gözüyle bakarak çözüm üretmek olanaksızdır.

Kırsal kesimde, gözden, gönülden ırak üreticinin sesi, soluğu duyulmazken, şehirli tüketici karar odaklarına, kamuoyu oluşturacak medya platformlarına kolaylıkla ve abartılı biçimde ulaşarak, soruna sürdürülebilirliği olmayan alel acele yapay çözümler üretilmesini zorlamaktadır.

Ucuz gıda, ucuz et tedariki, yerli üreticiyi öldürecek ucuz ithalat ile değil; yurt içinde tarım ve hayvancılığı verimli, rasyonel hale getirip ürün maliyetini düşürerek sağlanabilir, sağlanmalıdır.

Et ve genel olarak tarım ürünlerinin fiyatlarının düşürülmesi yolları aranırken şu üç nokta dikkatten kaçırılmamalıdır:

1.Tarım ürünü fiyatınlarının (veya fiyat artış oranlarının) uzun vadede diğer yaşam gereksinimlerinin fiyat ve fiyat artışlarının gerisinde kalması hedeflenmemelidir. Böyle bir hedefleme geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan - ve halihazırda ülke milli gelirinden en düşük payı alan- kesime haksızlık olmayacak mıdır ? Tarım ve hayvancılık ürünlerine talebin ülkenin refah düzeyindeki artışla, ve halkının beslenme alışkanlıklarının değişimiyle gelişmesi; ve bu talep gelişimi paralelinde fiyatların yükselmesi tabii karşılanmalıdır.

2.Bir ülkede tarım ve hayvancılık ürünlerinin fiyatlarının görece düşük kalması hedeflenirse, bu ancak devlet sübvansiyonuyla (başka kesimlerden tarım ve hayvancılık kesimine kaynak aktararak) sağlanabilir. Bu nedenledir ki etin ucuz, sütün ucuz olduğu bilinen, söylenen tüm ülkeler de tarım ve hayvancılık doğrudan ve dolaylı teşvik ve destek görmektedir.

3.Pek tabii fiyatların makul düzeye çekilmesinde sektörün kendisine de görevler düşer. Burada isabetli bir özetleme: "ölçek eknomisini gözardı etmeyen, bilimsel çalışma ve yönetim" şeklinde yapılabilir.

İthalat, gibi palyatif yaklaşımlar ancak, açığın giderilmesi için geçici önlem olabilir. Kalıcı çözüme yönelik öncelikli pratik önlemleri şöyle sıralayabiliriz:

·Damızlıkcı işletmelerin sayıca arttırılmasına yönelik desteklemelerin yeniden değerlendirilmesi , damızlık gebe düve ithalatındaki ülke kısıtlamalarının azaltılması gerekmektedir.

·Tarım ve hayvancılığın gelişmesinde küçük çiftçilerin yanısıra, büyük işletmelerin de desteklenmesi, tarım ve hayvancılıkta başarının lokomotifliğini global ölçekte büyük kuruluşların yapacağı unutulmamalıdır. Tarımda başı çekmek bugün büyük kaynak gerektirmektedir. Küçük çiftçiyi yaşatacak büyük işletmelerdir. Ancak bunun tersinin de geçerli olduğu küçük işletmelerle beslenmeyen tarım ağının sağlıklı olamayacağı da, unutulmamalıdır. Ülkemizde ciddi boyutta, Dünya ölçeğinde, faaliyet gösteren süt ve et üreticisi sayısı yirmi (20) dolaylarındadır. Bu büyük üreticilerin herbiri 2000 düve ithali için teşvik edilerek ülkede, emin ve ehil ellerde, 40'000 düvelik bir damızlık stoğu oluşturulması önerdiğim çözüm sürecinin belkemiğidir.

Karkas kesim ağırlık ortalamasının mutlak surette arttırılması temin edilmelidir.Gelişmiş ülkelerde 280-300 Kg/adet,ülkemizde ise 170-190 Kg/adet olarak gerçekleştiği bilinmektedir.

Vasfını yitirmiş olan meralara suni mera tesis edilebilmesi yem bitkisi yetiştiriciliği destekleme kapsamına alınmalıdır.

Özellikle Kurban Bayramı öncesinde fiyatların daha uygun olması nedeni ile dişi dana,inek satışları bütün pazarlarda gerçekleşmektedir. Dişi dana kesimi(süt danası) yasaklanmalı , inek kesimi ise şarta tabi hale getirilmelidir.

Kısaca, şehirliye ucuz et yedirip, süt içtirtmenin yolunun ülke hayvancılığını geliştirmek olduğu; ve bu gelişimin damızlık hayvan yetiştiriciliği ile başlayacağı bilincini yerleştirip, yeşertmek gerekir.

Damızlık süt hayvancılığının gelişimi sadece ülke ekonomisine katkıyla kalmayacak, gelişen değişen beslenme alışkanlıkları ile Anadolu insanını "tahıl akıllı" olmaktan yaratıcı olmaya, bedenen kavi, zihnen aktif olmaya taşıyacaktır.

Necati Kurmel bunları yazmış.

Necati Kurmel'in yazdıklarının bu sütunda yıllardır yazılanlarla aynı doğrultuda olmasına, "Şehirli ucuz et yesin, zürra ne ederse etsin" tezimi teyit etmesine memnun oldum. Demek ki iktisatçı olarak bugüne kadar doğruları anlatmaya çalışmışız ama ya anlatamamışız ya da anlayan olmamış.

 

 

Tevfik Güngör

http://www.dunyagazetesi.com.tr/

Ekleme Tarihi
28.09.2010
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız