Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Hayvancılık »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Süt sığırcılığı
 Sığır Besiciliği
 Koyunculuk, Keçicilik
 Etlik Piliç Üretimi
 Yumurta Üretimi
 Hindi,Devekuşu ve Diğer Kanatlılar
 Arıcılık
 Diğer

Balparmak, Balkovan ve Binbirçiçek markalarının sahibi Özen Altıparmak, sahte bala karşı uyardı.
 
“Türkiye’de 35-40 bin ton üretim var. Ambalajlı bal üretimi 15 bin ton. Geri kalanı ambalajsız... Tüketim 50 bin ton” diyen Altıparmak, bal diye bal şurubu satanlar olduğunu vurguladı. Her petek balın da sanıldığı gibi doğal olmadığını kaydeden Altıparmak, “Bir arkadaşım marketten petek balı almış. Bana getirdi. Bizim laboratuara gönderdim. ‘Bu yılki antibiyotik ihtiyacınızı karşıladınız’ dediler. Arıcılar hastalıklardan korkuyor, arılar hastalanmasın diye de bilinçsizce antibiyotik veriyorlar. Doğal bal yiyorum derken pek çok tehlike ile karşı karşıya kalınıyor” dedi.
 
Özen Altıparmak ağzından bal damlayan bir işadamı! Çok konuşkan, anlatmayı çok seviyor. Balparmak, Balkovan ve Binbirçiçek markalarının sahibi. Özen Altıparmak’ın bal işine giriş öyküsü de hayli ilginç. Türkiye’nin en önde gelen bal markalarının sahibi olan Altıparmak’la hem sektör ve Altıparmak üzerine konuştuk hem de balın yararları ve nasıl bal tüketilmesi gerektiği konusunda bilgi aldık. 
 
Bu arada buluşmamızı da bir kahvaltı masasında gerçekleştirdik. Bebek Otel’de çeşit çeşit ballar önümüzde hepsini tek tek inceleyerek sohbete başladık. Bir kavanozda Şemdinli Balı, birinde Yüksekova Balı, bir diğerinde Kayseri Balı. Altıparmak Türkiye’nin tek bal laboratuarına sahip şirketi. Bu laboratuar da dünyadaki 4 bal laboratuarından biri. İşte Altıparmak’ın tüm balları da bu laboratuardan geçiyor. Bunun neden önemli olduğunu röportajımızda okuyacaksınız. 
 
 
Çekmeköy’de 4 milyon dolarlık yatırımla bir bal laboratuarınız var. Ne yapılıyor bu laboratuvarda?
 
Biz arıların yaptığına dokunmuyoruz. Ne yapıyorlarsa arılar yapıyor. Biz insanların arılara müdahale edip etmediğine bakıyoruz. 
 
Zaten yaşanan en büyük sorun da sanırım bu sizin sektörde...
 
Kurduğumuz laboratuarda bala müdahale edilip edilmediğine bakıyoruz. Biz sofralara süzülmüş, arınmış bal getiriyoruz. Klasik bir laboratuar değil. Sağlıklı yaşam için bal önemli. Şeker yerine bal koyun çayınıza.
 
Türkiye bal konusunda şanslı mı? Bal konusunda en uzman ülke hangi ülke? 
 
Türkiye en kaliteli bal üreten ülkelerden biri. Ama en çok tüketen değil. Çin ve Arjantin önde gidiyor. Üretimleri çok yüksek. Dünyada ihracat pazarı 400 bin ton. 100 bini Çin, 100 bini Arjantin.
Bal bulmacası
 
Türkiye’de rakamlar nasıl? 
 
Türkiye’de 35-40 bin ton üretim var. Ambalajlı bal üretimi 15 bin ton. Geri kalanı ambalajsız... Tüketim 50 bin ton...
 
Nasıl oluyor bu?
 
Bu bulmaca. 
 
Bal diye ne yiyoruz? 
 
Başka şeyler tüketiliyor. Aradaki farkı artık biz bilmiyoruz. 
 
Yapmayın... Anlaşılmıyor mu aralarındaki fark?
 
Ne yazık ki zor anlaşılır. Bu rakamlara bakıp da çok bal tükettiğimizi de sanmayın...
 
Ne kadar? Var mı rakamlar?
 
Kişi başına tüketim Türkiye’de 600 gram. Almanya’da 1.5 kilo. En kaliteli bal Türkiye’de. Bunun ana nedeni dünyadaki endemik bitkilerin 8’te 3’ü, yani yarıdan biraz azının Anadolu topraklarında olması. Dünyada bu kadar konsantre toprak yok. O yüzden buradaki bitkilerin tadı ve kokusu farklı. Her bitkinin tadı kokusu farklı. Polen de parmak izi gibi. Polen geldiğinde balın orjinini tespit ediyoruz. Biz TÜBİTAK’la bu konuda proje yürüttük. Projemiz balın kaynağını ortaya çıkarıyor. Biz 3 boyutlu mikroskop kullanıyoruz. Hepsi tanımlanıyor. 
 
Nerelerden bal topluyorsunuz?
 
Türkiye’nin her bölgesinden bal topluyoruz. 1.000’den fazla çiçekten alınıyor. 15 gruba ayırıyoruz. Ortak özellikleri olan balları kategorize ediyoruz. Farklı reçetelerimiz var. Hepsinin üretim reçeteleri farklı. 15 kategoride sınıflandırıp değişik oranlarda çalışma yapılıyor. Balparmak için farklı, Balkovan için farklı, Balçiçek için farklı seçim yapılıyor. Hepsi doğal ballar. İlave bir şey asla yok. Katkısız ve kalıntısız. Glikoz ya da mısır nişantası da yok. 
 
Başka neler olabiliyor?
 
Pestil ve antibiyotik kalıntısı asla yok. Milyarda bir hassasiyetle bakıyoruz tüm ballara. Bunu yapabilmek için hem çok iyi laboratuarınızın olması gerekiyor hem de iyi bir ekibinizin. 
 
Sizin petek balınız yok... Neden?
 
Petekler balın kabı. Neden petek bal tercih ediyorsunuz?
 
Antibiyotikli ballara dikkat
 
Tercih ettiğimden değil... Petek bal daha doğal olur diye biliniyor...
 
Bu doğru değil. Bir arkadaşım geçenlerde bir marketten petek balı almış. Bana getirdi. ‘Buna bir baksana’ dedi. Ben de tattım. Daha sonra da bizim laboratuara gönderdim. Beni aradılar, ‘Bu yılki antibiyotik ihtiyacınızı karşıladınız’ dediler. 
 
Nasıl? Antibiyotik oranı o kadar yüksek miymiş?
 
Evet. Arıcılar hastalıklardan korkuyorlar, arılar hastalanmasın diye de bilinçsizce antibiyotik veriyorlar. Doğal bal yiyorum derken pek çok tehlike ile karşı karşıya kalınıyor. 
 
Balı nasıl saklamak lazım?
 
Bal şanslı ürün. Oda sıcaklığında kalmalı. Nemi ve ışığı sevmez. Karanlıkta ve kuru yerde durabilir. 
 
Her bal kristalleşir mi?
 
İyi bal da kristalleşir. Biz bu kristalleşmenin baldan mı yoksa glikozdan mı olduğunu anlayabiliyoruz. Ben sabahları aç karnına bir kaşık bal almanızı öneririm. Hayatınıza dinamizm gelir, gençlik gelir. 
 
Balın gerçekten bal olduğu nasıl anlaşılır? Sahte ballardan nasıl korunuruz?
 
Etiketini okuyun. Bazı ürünlerin üzerinde yazıyor bal olmadığı. İçinde bal var ya da adında bal var. Etiketi okuyun. 
 
Ne yazıyor o etiketlerde?
 
İlk aldatmaca içinde bal kelimesi geçirilerek oluyor. Bu ürünler daha çok parlak olur. Ballarda bulanıklık olur. Bu etiketlerde ‘Alkolsüz içecekler tebliğine uygundur, bal aromalı şuruptur’ diyor. Bu bal değildir. 
 
Bal reyonlarında mı bulunuyor bal aromalı şuruplar da?
 
Bal reyonunda olmaması lazım. Ana kandırmaca da bu oluyor. Petek konusunda bir ayrıntıya daha dikkat çekmek isterim. Petek olarak satılanların çoğu fabrikalarda mumdan yapılanlar. Arıcı arının kovanın yanına glikoz, mısır şerbeti koyar. Arı hayatı boyunca bir gram bal yapıyor. Bal yapmak için uzak mesafelere gider. Yanıbaşına ticari glikoz konulunca kovandan çıkıp glikoza konuyor. Arıya uçmak yerine malzeme konuluyor. İşçi doğru malzeme yanlış. Nektar yerine ticari glikoz satılıyor. Her petek bal kötü değildir ama nasıl yapıldığını bilemezsiniz. 
 
'İstanbul seni yeneceğim’ dedim, Balparmak’ı rüyamda görüp kurdum
 
Siz aslen nerelisiniz?
 
Kayseriliyiz ama ben doğma büyüme Ankara’da oldum. Ben hep kendi işimi yapmak istedim. Valizimle İstanbul’a geldim. Bir iş kuracaktım ama bu ne olacak onu bilmiyordum. Önce bir işe gireyim dedim. Döküm fabrikasında 7-8 ay çalıştım. 
 
Çok iyi para verdiler ama özümseyemedim işi. 600 kişi çalışıyordu. 3 ayda üretim planlama şefi oldum, teknik müdür ayrılınca ona vekalet ettim, ‘Patron işler iyi gidiyor’ diyordu. O zaman aldığım maaşın üzerine 6 bin lira verdiler. O zaman en yüksek memur 5 bin lira alıyordu. Babam Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü’nde çalışır, 5 bin lira alırdı. Çok paraya da alışkın değildim. Ama benim idealim değildi o iş. Döküm fabrikası da kurmayacaktım. Bir TV pazarlaması işine girdik. Ev ev satışlar büyüdü, ben açıldım. Saba iyi televizyon, hatırlarsınız... Döküm fabrikasında çalışırken 70 bin lira biriktirmiştim. TV pazarlaması yaptığım 20 kişi vardı. Avrupa ve Asya yakasında distribütörlük alacaktık. Biz TV’leri sattık. Maaşlar bir ay gelmedi. ‘2 aylık maaşlar toplu verilecek’ denildi. Bayram arifesiydi. İşe bir gittik, bizim ofis bomboş. Bu arada ben mağdur olmasınlar diye biriktirdiğim parayı da çalışanlarıma paylaştırmıştım. 
 
Gitti her şey...
 
5 kuruşsuz kaldım. Bayram öncesi Ankara’ya trenle gidecek para bulmakta zorlandım. İnanın bozuk paralarımı kumbaraya atardım, oradaki bozuk paralarla tren bileti aldım. İki simitle doyurdum karnımı. Parasız kalınca açlığı öğreniyorsunuz. Ankara’ya 325 kuruşla döndüm. ‘İstanbul kurtlar sofrası’ deniliyordu. ‘Doğruymuş’ diyordum. Ama yılmadım, döndüm İstanbul’a. Başarısızlığı hazmedemedim. ‘İstanbul ben seni yeneceğim’ dedim. 
 
Ne iş yaptınız? 
 
Derman Baharatları adlı bir firmaya girdim. Onun bayiliğini aldım. Babamın bir arkadaşı balcıydı, Balpınar adlı balı vardı, o balı da dağıtmaya başladım. Zor satılıyordu. Marka değildi. 
 
Balparmak oradan mı çıktı?
 
O kişinin adı İlyas Pınarbaşı, babamın arkadaşı. Babama o arkadaşı ‘Sen de marka yap Balparmak koy’ dedi. İlyas Bey’i kaybettik, ondan çok şey öğrendim. Sonra işi devam ettirdim. Ama olacak gibi değildi, çünkü bakkallara zor giriyorduk. Satarken yoruluyorsunuz. Bir gün rüyamda Balparmak diye bir marka kurduğumu, yeni etiketler, üretim tesisleri gördüm. Marketlerde bakkallarda Balparmaklar var. Ben yapacaklarımı rüyamda gördüm. Ve hepsini de yaptım. 
 
Teknik arıcılık eğitimi veriyor, balda kapak devrimini yaptı
 
Siz arıcıların eğitimi için bir çalışma yapıyor musunuz? 
 
Teknik arıcılık eğitimleri veriyoruz. 3 yıldır yapıyoruz. İnanın bir kovandan 17 kilo bal alınırken, Avrupa’dakilerden 60 kilo alınıyor. Eğitimsiz ve bilinçsiz olduğumuz için elimizdeki olanakları iyi değerlendiremiyoruz. 
 
Tüp içindeki balları ilk siz yaptınız değil mi? Daha sonra çocuklar için olanlar geldi...
 
Evet. 2004 yılında yaptık tüplü balları. Tasarımı bize ait. Ödül de aldık. ‘Balda kapak devrimi’ dendi bunun için. Koruyucu bantları da ilk kez ben Türkiye’ye getirdim. Kavanozlarımız da Şişecam tarafından üretiliyor. Diğer tüpleri de Bayer gıdaya uygun olarak üretiyor. 
 
 
 
 
 
 
Elif Ergu
 
 

Ekleme Tarihi
16.01.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız