Balıkçılar köpürüyor denizler de...
Ahmet Yazıcıoğlu Bakanlar Kurulu'nun su ürünlerine yönelik yeni teşvik düzenlemesi, büyük kültür balıkçıları arasında tepkiyle karşılandı. Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren karara göre, yıllardır levrek ve çipurada kilo başına verilen 85 kuruşluk destek, bundan böyle yıllık üretimleri 250 tonun altında olan çiftlikleri kapsayacak. 251 ile 500 ton arasında üretim yapanlara, desteğin yarısı verilecek. Üretimleri 500 tonu aşan levrek ve çipura çiftlikleri ise artık desteklenmeyecek. Kilo başına 65 kuruş destek alan alabalıkçılara da kademeli bir teşvik düzenlemesi getirildi. Büyük kültür balıkçıları karara fena halde tepkililer. Desteğin kaldırılması kültür balıkçılarını başka ülkelere kaçırır, balık fiyatlarını da iki misline çıkarırmış. Bence işi tıkırında hiç bir kültür balıkçısı ne işini terk eder, ne de yurt dışına kaçar gider. Şirketini ikiye, üçe böler ve devlet desteğini de almaya devam eder! Hem destek ve teşvik nereye kadar?
Kültür balığı fiyatları da zamlanacağı kadar zamlandı. İkiye falan da katlanmaz. Katlanırsa zaten o balıkların yüzüne bakan olmaz.
Konu kültür balıkçılarından açılmışken dilerseniz biraz daha sürdürelim. Sahil Güvenlik, Ildırı ve Gerence'deki balık çiftliklerine ceza yağdırmış. Olacağı buydu.
Kafeslerin kıyıya yakınlıkları nedeniyle 10 ayrı çiftliğe 95'er bin lira ceza kesilmiş. Sahil Güvenlik Bot Komutanlığı ne yapacaktı? "Gelin üretiminizi isterseniz karada yapın" mı diyecekti?
Sahildekiler, büyük kafeslere yavru balık taşımakta kullanılan römork kafeslermiş. Onlarda üretim yapılmıyormuş. Haksız yere kesilen cezalar geri alınmalıymış. Aksi halde bu balıkçılar haklarını hukuki yollardan arayacaklarmış. Çünkü cezalar hukuki temelden yoksunmuş. Sektörün böyle baskılar altında büyümesi mümkün değilmiş.
Balık çiftliklerinin ne kadar deniz yüzeyi kiraladıklarını ve ne kadar yere yayıldıklarını incelenmekte de yarar vardır. Sahil Güvenlik 109 nolu Bot Komutanlığı görevini yapmıştır.
8500 yıllık kent İzmir
Tekne kazıntısı oğlum İngilizce'deki başarısını Çakabey'e borçludur. İlköğretim ve lise eğitimi süresince her sabah soğuk-sıcak, yağmur-çamur, toz- duman demeden kör şafakta kalkmış, öğrenci servisiyle Güzelyalı'dan Sasalı'ya kadar gitmiş ve ancak hava kararırken eve dönebilmişti. Bugün iki fakülte mezunu olmasını da, Çakabey'den aldığı köklü eğitime borçludur. Bir Yazıcıoğlu daha (sevgili torunum Dersu)oradan mezun olmak üzeredir.
Çakabey Kültür Yayınları'nın İzmir'e armağan ettiği belgesel tadındaki 260 sayfalık kitabını elime alınca birden o günleri hatırladım. Çakabey Okulları'nın kurucu temsilcisi Zafer Eraslan, "İzmir 8500 Yıllık Bir Kent" kitabını, okul duvarlarını aşan sorumluluklarını yerine getirmek amacıyla hazırladıklarını belirtiyor.
- Kitabımızla yaşadığımız şehre borcumuzu ödemek isterken, aynı zamanda kentimizin taşıdığı ruhu yansıtmayı amaçladık.
Kitabın yazarı ve genel yönetmeni Deniz Korlu Oral ise "İzmir'de gün ışığına çıkan tarih 8500 geriye gitmektedir. Şehrin geçmişi yaşlı ama, ruhu daima gençtir" diyor.
Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan kitap, Remzi Kitabevi'nde satışa sunuluyor.
KILÇIK Dürüstlük, bilgelik kitabının ilk konusudur.
Thomas Jefferson |