‘Balık çiftlikleri denizi kirletiyor’ diyenler haksız mı
KÜLTÜR balıkçılığıyla ve sektörün en büyüğü Kılıç Holding ile ilgili yazıma gelen e-postalar hayli fazla.
Balık çiftliklerinin çevreye zararları açısından “iki yanı keskin bir bıçak” olduğunu yazmıştım.
Ancak özellikle Güllük Körfezi çevresinde yaşayanların, bölgede sualtı sporları yapanların tepkilerinden denizdeki kirliliğin vahim boyutlarda olduğunu anlıyorum.
Salı günkü yazıya ilk tepkiyi veren Sedat Ergin, geçtiğimiz yaz aylarında körfezde “elleriyle ölü balıklar topladığını” hatırlattı.
Bizzat gördüklerinden yola çıkarak yazdığı iki yazı yazan Ergin, Güllük’teki çevre kirliliğiyle ilgili hem Kılıç Holding’in, hem Çevre Bakanlığı’nın açıklamalarından ikna olmadığını belirtiyor.
Ergin’e göre, balık çiftliklerinin kirliliğiyle ilgili hazırlanmış bilimsel raporlarda çelişkiler var.
Esas sorun ise denetimsizlik.
Yıllardan beri Güllük Körfezi’nde sualtı sporları yapan Vakko Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jeff Hakko gönderdiği e-postasında, sualtında görüş mesafesinin giderek düştüğünü söylüyor.
Sualtı tutkusuyla bilinen Hakko’ya göre, körfezde yakında büyük bir çevre felaketiyle baş başa kalacağız.
Balık çiftliklerinin kurulmasından sonra giderek artan kirlilik, su bulanıklığıyla ilgili deneyimlerini aktaran okurların tüm e-postalarına yer vermek mümkün değil.
Sadece, Av ve Yaban Hayatı Vakfı 2. Başkanı emekli Büyükelçi Süha Umar’ın paylaştığı gözlemleri ayrıntılı aktarmak istiyorum.
Umar, Yacht Türkiye için hazırladığı ve eylül ayında yayınlanacak “Çoğrafyacı Strabon’un izinde” dizini hazırlamak için 1-4 Ağustos tarihleri arasında Güllük Körfezi’ni tekneyle karış karış gezmiş.
Körfezdeki kirliliği, köpükleri görüntülemiş.
Bakın Umar özetle ne diyor?
1- Tüm balık çiftliklerinin karadan 1.1 kilometre açığa taşındığı doğru değil. Örneğin Kazıklı Liman, Alagün Limanı gibi koylarda balık havuzları koyların içine kadar giriyor. Sahillere yaklaşan çiftliklerin sayısı hızla artıyor.
2- Balık çiftliklerine ait tesislerin koyları işgali de hızla yayılıyor.
3- Bu çiftliklerin ikmali için açılan yollar, alanlar doğal bitki örtüsüne, ormanlara büyük zarar veriyor.
4- Çiftlik tesislerin işgal ettikleri koylar yatçılığa uygun oldukları halde yatların demirleyebileceği alan kalmadı. Bu yatçılığa önemli darbe anlamında.
5- Balık çiftliklerinden gelen yağ ve köpüklerden oluşan kirlilik çiftliklerden uzak noktalara dahi ulaşabiliyor. Sabah, suların durgun olduğu saatlerde kirlilik çok daha fazla.
6- Yakın geçmişte, sualtında 30 metre derinliğin bile berrak bir şekilde görüldüğü koylarda görüş mesafesi 2-3 metreye düştü. Denizin dibi anlatılmayacak kadar perişan durumda. Aynı şekilde tesislerin olduğu kıyılar çöplük gibi.
7- Güllük Körfezi’nde 5 gün süreyle tekneyle dolaştığım halde balık çiftliklerini, kıyılarını denetleyen tek bir Çevre Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ya da Sahil Güvenlik yetkilisine rastlamadım.
Umar’ın aktardığı gözlemleri özetle böyle.
Göndermiş olduğu fotograflar ise balık çiftlikleri sorununun çözülmediğini aksine yarattıkları kirliliğin ürkütücü düzeyde olduğunu ortaya koyuyor.
Sektörün büyüğü olarak Kılıç’a çok iş düşüyor
UMAR bana göndermiş olduğu bilgi notunda, kirliliğin baş sorumlusu olarak körfezde küçük çiftliklerin de lisanslarını alarak en yaygın şekilde balık üreten Kılıç Holding’i gösteriyor.
Ne yazık ki, Bodrum’da Kılıç ile ilgili algılar büyük oranda olumsuz.
Bitez’de rastladığım, Coca-Cola Türkiye’nin eski CEO’su Ahmet Burak ilk sohbete başladığımızda koylarda karaya vuran Kılıç markalı yem torbalarından söz etmişti.
Söz konusu torbaların Kılıç’a ait çiftliklere ait olmaları şart değil.
Zira Türkiye’nin en büyük balık yemi üreticisi olan Kılıç ürünleri çoğu balık çiftliği tarafından kullanılıyor.
Bodrum’da kültür balıkçılığına tepki o kadar çok fazla ki Turgutreis’teki ahbaplarım da işi çiftlik balıklarını protesto edecek raddeye kadar götürmüşler.
Bana kalırsa, yılda 280 milyon adet balık üreten Kılıç’a büyük iş düşüyor.
Örneğin kendi üretimi olan yem torbalarını koylardan toplamak için bir ekip oluşturabilir.
Kimi yerlerde vahim boyutlara ulaşan kirliği önlemek için ise aşağıda sözünü edeceğim önemli projeye destek verebilir.
Kılıç’ın olumsuz algıyı kırmak için atacağı adımlar sektörün önünü daha çok açacaktır.
Kirliliği önleyen buluşuna Avrupa Birliği sahip çıktı
OTOMOTİV sektörünün duayenlerinden İskender Aruoba, Türkiye’de ilk kültür balıkçılı yapan kişilerden biri.
Deneyimi 1983 yılına dayanıyor.
2000’lı yılların başına kadar bu işi sürdüren Aruoba yıllardan beri çiftliklerin çevreye verdiği zarara kafa yoruyor.
Dünkü telefon konuşmamızda belirttiğine göre, kirliliğe yol açan şey yemden ziyade balıkların dışkısı.
Bunların nasıl filtre edileceğini ilişkin projesi 2007 yılında “Temiz Deniz, Bol Balık” adıyla bir televizyon kanalının “Türk Mücit” Yarışmasında büyük ödülü almış.
Tarım Bakanı Mehdi Eker, Ziraat Bankası’nın ve Turmepa’nın desteğiyle, 2009 ile 2010 yılları arasında Bodrum’da, Muğla Üniversitesi’nden Profesör Ahmet Balcı’nın gözetiminde projesini uygulamış.
“Uyguladığımız sistem yüzde yüz başarılı” diyor.
İKİ BAKANLIK ARASINA ÇELİŞKİ
Başına gelen ilginç bir olayı aktarıyor.
Yalıkavak’ta 1 milyon lira maliyetindeki projeyi uygulamak için kurduğu araştırma laboratuarında “izinsiz kültür balıkçılığı” yaptığı gerekçesiyle Çevre bakanlığı 79 bin lira ceza kesmiş.
Tarım Bakanlığı projeyi destekliyor, Çevre Bakanlığı ceza kesiyor.
İki bakanlık birbirine bu kadar ters düşerse gerisini siz düşünün.
Neticede Aruoba’nın, kültür balıkçılığında devrim yaratacak buluşu halen Tarım Bakanlığı Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nde inceleniyor.
Proje uygun bulunursa Güllük Körfezi ve diğer çiftliklerin olduğu deniz alanları kurtulacak.
Aruoba, Tarım Bakanlığı’dan çıkacak kararın uzaması üzerine Avrupa Birliği’nde Balıkçılıktan sorumlu birim ile temas kurmuş.
AB projesine derhal sahip çıkmış.
Şimdi İtalyan Salerno Üniversitesi ve Girit’teki Heraklion Üniversitesi’yle birlikte buluşunu Akdeniz’de uygulamak için çalışmalarını sürdürüyor.
“Türk üniversiteleriyle bu çalışmayı yapamadım. Muğla Üniversitesi’nden rektör hevesli olmasına rağmen hukuk bölümü birlikte çalışmaya yanaşmadı” diye hayıflanıyor.